Paylaş
Diğerinden daha kısa olduğu için pek sıkılmadıklarını, doğadaki bahar uyanışı nedeniyle daha çok memleketlerini hatta köylerini tercih ettiklerini öğrendik.
Ailesinin memlekette evine gidip bahçe belleyen, sera kuran, küçük tamiratlar yapanlar oldu. Bahar coşkusunu memleketlerinde yaşamaya tercih eden vekillerin, şehirde kalanlarının pek renkli hayatları olmadı. Öyle coşkulu iftar sofraları ve sahura kadar süren sohbetlerden mahrum kalanların, en büyük eğlencesinin arkadaş ofislerindeki 3-4 kişilik tavla partisi olduğunu duyduk.
Seyahat sorunları olmamasına karşın, parti yönetimlerinin uyarılarını da dikkat alan milletvekilleri kalabalıklar yerine, daha küçük grup organizasyonlarını tercih etti. Cenazeler vekillerin kısmen zorunlu katıldıkları aktivite oldu. İl örgütleri, sendikalar ve STK’larla zoom üzerinden toplantı yaptıklarını söyleyenler var.
Tamamı aşı yaptıran milletvekillerinin bazıları, hijyen konusunda geldikleri noktayı bidon hesabıyla anlatıyor. Bir milletvekili, “Sadece arabamda kullandığım kolonya üç bidon etti” diye paylaştı.
Bayramın ardından, yoğun çalışmalarına dönecek olan milletvekillerini, Meclis’in nefes aldıran bahçesi bekliyor. Açık havada vakit geçirecekleri için işleri daha kolay olacak.
ŞİRKETLERE ÖMÜR UZATAN REÇETE
Aile şirketlerinin neden uzun ömürlü olmadığı, neden ikinci nesilden sonra dağıldığına kafa yoran Ankara Sanayi Odası yönetimi, yaptıkları uyarıları güncelledi. Şirketlere ömür uzatan önerilerde bulunan ASO yönetimine göre, “yolsuzluk, kontrolsüz bireysel harcamalar ve liyakatsizlik” ölüm nedeni.
Aysel Alp’ın edindiği bilgiye göre, Türkiye’de şirketlerin yüzde 95’i aile şirketi. Bunların büyük bölümünün ömrü en fazla 25 yıl. İşte ‘ASO Aile Anayasası Rehberi’ndeki öneriler:
- Aile şirketlerinin nesilden nesle yaşamını sürdürmelerinin en önemli şartı, kurumsallaşmalarıdır. Kurumsallığın sağlanabilmesi için şirkette çalışma esasının tamamıyla liyakate göre belirleneceği ilkeler oluşturulmalıdır.
- Aile bireylerinin yolsuzluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklarının, şirketi maddi olarak etkileme ihtimali göz önüne alınarak açık ve net kurallar konulmalıdır. İşletmenin kurallarına uymayan aile bireylerine karşı alınabilecek önlemler belirlenmelidir.
- Her bir aile bireyinin aldığı eğitim, iş deneyimi, teknik bilgi, performans ve yeteneği ölçüsünde şirket bünyesinde istihdam edileceği açık ve net ortaya konulmalıdır.
- Aile bireylerinin, şirket çalışanlarından farklı bir şekilde, maaş ve kâr payı dışında şirketten maddi menfaat elde etmesinin önüne geçebilecek önlemler alınmalıdır. Tüm aile konseyine mal beyanında bulunma zorunluluğu getirilmesi sağlanmalıdır.
Uzun yaşam reçetesi böyle devam edip gidiyor. Öyle düğün, parti, sünnet giderlerini şirketten karşılamak, damat ve geline, tüm kuralları yıkarak ayrıcalık tanımak filan yok.
Son derece akılcı bu önerileri yerine getiren şirketler, en az 100 yılı garantiliyor.
ASİ KIZLARA GEÇİT YOK
Muzır neşriyat kelimesi, ilk kez ANAP iktidarında hayatımıza girmiş, yıllarca bu sansür anlayışı eleştiri konusu olmuştu. Aklımızın gerilerine ittiğimiz bu anılar, geçenlerde yeniden canlandı.
Aile Bakanlığı, Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu, 2019 yılında 3 kitap hakkında “çocuklara satışının” yasaklanması kararı aldı. Buna itiraz edenler, hukuk savaşı başlattı. İki yıllık bir uğraşın ardından kitaplardan ikisi hakkındaki karar kaldırıldı, birinin yasağı ise sürüyor.
Mesut Hasan Benli’nin aktardığına göre, iki yıldır süren hukuk savaşı ilginç. Mahkeme geçen günlerde, 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinden muzır tesir yapacak nitelikte olduğu gerekçesiyle küçüklere satışını yasaklanan “Kız Çocukları Hakları Bildirgesi” ve “Erkek Çocukları Hakları Bildirgesi” isimli kitaplar hakkında verilen kararları iptal etti. İdare Mahkemesi, “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler Olağanüstü 100 kadın masalı” isimli kitabın ise bilirkişinin aksine görüşüne rağmen çocuklara satışının yasaklanmasını uygun buldu.
İlk iki kitap, kız ve erkek çocuklarının üzerindeki basmakalıp fikirlerin değiştirmesi gerektiğini, kadın ve erkeklerin her işi yapabileceğini muzip dille anlatıyor. Örneğin, kız çocukları futbol oynuyor, erkek çocukları yemek yapıyor. Bu hukuk savaşını başlatan ise 7 yaşında bir kız çocuğu olan İstanbul Barosu avukatlarından Mehmet Ümit Erdem, kısmen de olsa kitapların üzerindeki yasakların kaldırılmasını sağladı.
Asi kızlara gelince. Kızların kendisine dayatılan kurallara itiraz etmesi, her devirde engellerle karşılaşmıştır. Ancak bu tür kararların, değişimi engelleyemediğini, sadece geciktirdiğini hepimiz biliyoruz.
Paylaş