YÜZ YÜZE EĞİTİMİN ALTERNATİFİ OLAMAZ
“Salgının ilk gününden itibaren dünyada yükseköğretimde alınan önlemleri araştırmak için bir grup oluşturduk. Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeleri yakından takip ediyoruz. Şu anda dünyanın en iyi üniversiteleri olarak nitelendirilen üniversitelerin bile eleştiriden uzak bir model ortaya koyamadıklarını görüyoruz. Yurtdışındaki üniversiteler online ve hibrit sistemlerini kullanıyor. Tek tip ‘bu en uygundur’ diyebileceğimiz bir model şu anda yok. Türkiye’ye baktığımızda her ilin kendine has şartları var. Biz de YÖK olarak bu süreci, çevik yönetim, güçlü koordinasyon ve esnek kararlar alarak yönetiyoruz. Bazı öğrencilerimiz, ‘niye üniversiteler teorik dersleri online, dijital yapıyor, yüz yüze öğretim istiyoruz’ diyorlar. Sağlık Bakanlığı içinde bulunduğumuz şartlarda “yüz yüze eğitimi kamu sağlığı açısından tehlikeli bulduktan sonra YÖK’e ve üniversitelerimize düşen bu uyarıyı dikkate almaktır. Şu an yükseköğretim sistemine üç ay kadar önce sessiz sedasız bu döneme münhasır olmaksızın karma/hibrit eğitim modelini getirdik. Aslında yüz yüze ile uzaktan öğretimi birleştiren bu model aynı zamanda bu gibi sıkıntılı süreçleri kolaylaştırıcı, çağdaş bir model.
ÜNİVERSİTELERİN KAPISI KAPATILMAMALI
Uzaktan/online/dijital öğretim, yüz yüze öğretimin alternatifi olamaz. Ancak yükseköğretim sisteminin durdurulması, üniversitelerin bir süre için kapılarının kapanması ile öğretimin online imkanlardan istifade edilerek sürdürülmesi arasında seçme durumunda kalır isek biz üniversitelerin kapatılmamasını tercih ediyoruz. Karma/hibrit sistemde bir programın yüzde 40’ına kadarının uzaktan öğretimle olmasına izin veriyoruz. Dört yıllık bir programı baz alırsak aslında olağanüstü koşularda ilk dönemlerin online, geri kalanı yüz yüze olması mümkün. Eğitimin bütünüyle ya da bir programın bütünüyle online olması söz konusu değil. Öğrencilerimizi anlıyoruz. Onların da, üniversitelerin bu kararları kendi yararlarına aldığını unutmamalarını istiyoruz. Öğrencilerimizin sağlığı olmazsa eğitim ve öğretimden bahsetmek mümkün olabilir mi?
ÖDEV VE PROJELERE AĞIRLIK VERMELİLER
Geçtiğimiz dönem üniversitelerimiz bunu uyguladı. Sınavları da online yaptı. Her ne kadar bütün dünya bununla ilgili tedbirler ortaya koymuşsa da yüz yüze yapılan sınavlar kadar sıhhatli sonuç vermediğini biliyoruz. Zorlayıcı şartlar nedeniyle bu kullanılıyor. Bizim üniversitelere önerimiz, bu ölçme ve değerlendirmenin süreçlere yayılması. Yani online yapılan bir sınavın belirleyici tek faktör kılınmaması. Süreç odaklı bir ölçme ve değerlendirmeye gidilmesi. Bu da programdan programa, üniversitelerin farklı yetkinliklerine göre hocanın yüz yüze öğrenci ile görüşmesinden, ödev vermesine, proje istemesine kadar farklı şekilde sürece yayılabilir. Dijital materyallerin kavranmasına ilişkin her aşamada birtakım bariyerler konulup, konunun kavranıp, kavranmadığına yönelik ölçüler tespit edilebilir.
Önceki gün yapılan kabine toplantısından sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, “Ailelerin tercihine göre, okulöncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerinden başlayarak okullarımızı eğitim öğretime açıyoruz” dedi. Bu açıklamanın ardından velilerin tercihlerini nasıl yapacakları sorusu tartışılmaya başlandı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da dün bir açıklama yaptı.
Bakan Selçuk’un verdiği bilgilere göre, aileler çocuğunun okula gitmesini istemiyorlarsa bu durumu gerekçesiyle ‘yazılı’ olarak okul idaresine bildirecek. Dilekçede ‘kronik rahatsızlık’ için veya ‘endişe’ gibi sebepleri belirtmeleri yeterli olacak.
DEVAM ZORUNLULUĞU YOK
Anne ya da baba, çocuğun velisi herhangi bir rahatsızlığı olmasa da pandemi nedeniyle kaygı duyduğunu belirten bir yazıyı yazıp, okul idarelerine göndermeleri durumunda devam zorunluluğu olmayacak. Yani öğrenciler bu nedenle okula gelmediği için devamsız sayılmayacak. Okul da öğrencinin neden gelmediğini bu şekilde tespit edip, takibini yapabilecek.
BAKAN SELÇUK AÇIKLADI: İLK ÖNCE MİNİKLER OKULA BAŞLAYACAK
21 Eylül’de okulöncesi ve ilkokul birinci sınıflar ilk olarak ders başı yapacak. Daha sonra salgının seyrine göre diğer sınıflar başlayacak. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “aşamalı ve seyreltilmiş” olarak başlayacak olan okullarda yüz yüze eğitim öğretimle ilgili şu bilgileri verdi:
İLK HAFTA BİR GÜN
Milli Eğitim Bakanlığı 21 Eylül’de okulları açmaya hazırlanıyor. Ama bu seneki yüz yüze eğitim geçmiş yıllardan farklı olacak. Muhtemelen öğrenciler okula haftanın belli günlerinde gidip diğer günler uzaktan eğitime devam edecek. Okullarda sosyal mesafe kuralları gereği daha az sayıda öğrenci bulunacak. Kademeli, seyreltilmiş eğitim hazırlıkları bu şekilde sürerken hem Bakanlık hem de veliler salgının seyrine göre alternatifler üzerinde düşünüyor. Son dönemlerde eğitimin yeni normalleri veliler açısından bakıldığında yeni bazı eğilimlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Çocuğu okul çağında olan veliler yeni arayışlar içinde. Bunları size başlıklar halinde şöyle aktarabilirim:
ÖZELDEN DEVLETE
Kolejlerdeki yüksek ücretler karşısında sıkıntı yaşayan ailelerin bazıları okulların açılmayacağını, açılsa da kısıtlı zamanda okula gidileceği ve eğitimin nasıl olsa uzaktan devam edeceğini düşünerek çocuklarının kayıtlarını devlet okullarına almaya başladı. Özel anaokulları ve ilkokullarda kayıtlarda gözlenen azalmanın bir nedeninin bu olduğu söyleniyor.
YAZLIKTA OKUL
Küçük yerlerin daha güvenli olduğunu düşünen ve imkânı olan bazı aileler pandemi sürecinde çocuklarını da alıp yazlık bölgelere ya da memleketlerine gitti. Şimdi bu ailelerin bir kısmı pandemi sürdüğü için bulundukları yerden ayrılmayı düşünmüyor. Çocukları da uzaktan eğitimin süreceği tahminiyle bulundukları yerlerdeki okullara kaydettiriyor. Bodrum bunların başında geliyor.
EVDE ÖZEL DERS
Şartlar ne olursa olsun kaygılı ailelerin tercih ettiği bu modelde ya aile çocuğuna özel öğretmen tutuyor ya da birkaç veli birleşiyor ve 4-5 çocuktan oluşan küçük gruplar bir evde toplanıyor. Çocuklara sırayla öğretmen geliyor. Eve derse giden özel öğretmenlerin randevu defterlerinde bu aralar yer bulmak neredeyse imkânsız. Sabah saat 7.00’de başlayan mesaileri akşam 18.00’e kadar sürüyor. Evlerde birebir ya da grup halinde özel ders seansları için ücretler de belirlenmeye başladı. Özel okula vereceği paranın yarısını özel derse vermeyi tercih eden aileler, şimdilik bu modelden memnun. Tabii iyi bir özel öğretmen bulabildilerse. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un geçtiğimiz hafta açıkladığı okula gitme konusunda ‘veli inisiyatifinin dikkate alınacağı’ sözleri de bu konuda etkili oldu. Veli dilekçesi yeterli olmasa da cezaları göze alıp, çocuğunu okula göndermeyecek ailelerin sayısı az değil.
SERVİS YERİNE OTOMOBİL
Üniversite kapısında bekleyen milyonlarca aday sonuçlarını öğrendi. Bu gençlerin arasında yüzlercesi ise evinden uzakta bir tarlada çalışırken, hayvanlara bakarken, telefonu olmadığı için bir yakınının yanına gelmesiyle hangi üniversitenin hangi bölümünü kazandığını gördü. Mevsimlik işçi olarak çalışan 4 genç onlardan sadece birkaçı. Diyarbakır ve Şanlıurfa’da yaşayan, yazları mevsimlik işçi olarak çalışıp okul harçlığı biriktiren, bu yıl girdikleri sınavda Türkiye’nin en yüksek puanlı bölümleri olan sağlık ve hukuk kazanan 4 üniversiteli, ailelerinin gururu oldu. İşte yazları çalışan, kışları hem aileye destek olup hem de okumak için kilometrelerce yol giden, kimi zaman öğretmenlerinin evinde kalan gurur tablosu 4 üniversitelinin hikâyesi...
ZEYNEP KIRMIZIGÜL - ECZACILIK
OKUL MASRAFINI FINDIKLA ÖDEYECEK
Zeynep Kırmızıgül ailesinin 8 çocuğundan biri. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinden her yıl olduğu gibi bu yaz da mevsimlik işçi olarak yola koyuldu. Önce Malatya’ya kayısı toplamaya gitti. 32 gün burada çalıştıktan sonra 20 gündür de Ordu’da fındık topluyor. Zeynep, 11 yaşından itibaren okullar kapanır kapanmaz tarlaya, bahçeye koşuyor. Bu yıl da kayısı ve fındıktan kazandığı 20 bin lira ile hem okul hem yurt ücretlerini karşılayacak hem de ailesinin geçimini sağlayacak. Zeynep üniversitedeyken de iş bulursa çalışmayı planlıyor: “Her sabah saat 06.00’da kalkıp, gece 02.00’de uyuyordum. Çok çalıştım. Kitaplarımı Uğur Okulları Viranşehir Kampüsü’ndeki öğretmenlerim verdi. Tıp fakültesi tek hayalimdi, kazanamadığım için üzüldüm. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Bölümü’nde okuyacağım.”
MEHMET YAVUZ ARAT - DİŞ HEKİMLİĞİ
İNEK GÜDERKEN DERS ÇALIŞTIM
Boğaziçi Üniversitesi bu yıl 1871 mezun verdi. Bu mezunlardan sadece ikisinin diplomasında, “Mezuniyet ortalaması: 4.00” yazıyordu. O iki mezundan biri Baturalp Yalçın’dı. Endüstri Mühendisliği ve yan dal olarak da Ekonomi Bölümü’nden 4.00 üzerinden 4.00 ortalama ile mezun olan Yalçın’ın bu başarısına son beş yıl içinde Boğaziçi’nden diploma alan 12 bin öğrenciden 7’si ulaşabildi. Diplomasında yazılı olan mezuniyet ortalaması, Baturalp Yalçın’ı son yılların en başarılı 7 öğrencisi arasına sokarken dünyanın mühendislik programlarıyla öne çıkan 4 saygın üniversitesinin de dikkatini çekti. Yalçın, ABD’de California Berkeley, Princeton, Cornell ve Georgia Institute of Technology üniversitelerinin mühendislik bölümlerinin doktora programlarına burslu olarak kabul aldı.
18 BİN TL MAAŞ ALACAK
Baturalp Yalçın’ın tercihi Kaliforniya oldu; önümüzdeki dönem University of California, Berkeley’de endüstri mühendisliği ve yöneylem araştırması bölümünde bütünleşik doktoraya başlayacak. Gelecekte optimizasyon ve yöneylem araştırması alanlarında öncü araştırmalar yapmayı hedefleyen Baturalp Yalçın, eğitim ve yaşam ücreti ile yıllık ortalama 60 bin dolarlık üniversitede 5 yıl için 300 bin dolar (yaklaşık 2 milyon 200 TL) vermek yerine ücretsiz eğitim görecek. Üstelik üniversiteden de ayda 2500 dolar (yaklaşık 18 bin TL) maaş alacak. Yalçın, “Eğitim, yemek ve ev ücreti ortalama 60 bin dolar civarında. Ben bunları ödemeyeceğim, üniversite bana aylık 2500 dolar verecek. İlk sene derslere odaklanıp, sonraki sene araştırma asistanı olarak görev yapacağım” diyor.
BAŞARIYI GETİREN FAKTÖR
Yalçın, kendisini başarıya götüren etkenleri şöyle sıralıyor: “Okul hayatımda arkadaşlarımdan farklı yaptığım şey derslerden sonra mutlaka merak ettiğim konuları araştırıp, eksiklerimi kapatmak oldu. Birinin bana öğretmesinden önce, eksiklerimi kendim bulup kapattım. Sanırım başarıyı getiren en önemli faktör bu oldu. Bunun dışında derslere düzenli katıldım. Özverili çalıştım. Dünyanın en iyi üniversitelerine burslu kabulümde tek etken not ortalamam değil. Değişim programlarına katıldım, araştırma yaptım, hobilerim var, çok yönlü bir kişiliğe sahibim ve tabii diplomamda Boğaziçi Üniversitesi yazıyor.”
HEP DEVLET OKULLARINDA EĞİTİM ALDI
İLK ÖNCE MİNİKLER BAŞLAYACAK
Her şey yolunda giderse ilk olarak okulöncesi, ilkokul birinci ve ikinci sınıflar okula başlayacak. Burada süreç görülüp duruma göre karar verilecek. Bakanlığın en çok kafa yorduğu konulardan biri, okuma yazmayı öğrenecek olan birinci sınıflar. Bunun için her aşamada bu sınıflar öncelikli olarak ele alındı. İlk olarak okula bu grubun başlatılmasının nedeni, okuma yazma öğretilirken yüz yüze eğitimin zorunlu görülmesi. Buna göre birinci sınıf öğrencilerine öncelikle uzaktan eğitim uygulaması olan canlı sınıfla harflerin, seslerin tanıtılması sağlanacak. 20 günde bazı seslerin tanıtılmasının ardından yüz yüze eğitimle çocukların okuma yazması pekiştirilecek.
ÜÇ HAFTA SONRA SINAV ADAYLARI
Üç hafta bu öğrencilerin durumuna bakılacak. Her şey yolunda giderse bu kez sınava girecek öğrenci gruplarına öncelik tanınacak. Yani Liselere Geçiş Sınavı’na (LGS) hazırlanan 8 ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) hazırlanan 12’nci sınıflar okula çağrılacak. Aşamalı ve kademeli sistem uygulanacağı için yine üç hafta beklenecek. Bu kez ortaokul 5 ve 7’nci sınıflar ile lise ara sınıfları okula alınacak.
İKİ GÜN OKUL ÜÇ GÜN UZAKTAN
Öğrenciler 2 gün okula gelecek. Sınıflar yine yarıya bölünecek. 30 kişilik sınıfın A grubu pazartesi-salı, B grubu perşembe-cuma yüz yüze eğitim için sınıflarda olacak. Geri kalan zamanlarda evden, uzaktan eğitim takip edilecek.
Ülkemizde örgün eğitim alan okul öncesi, ilk ve ortaokul ile lise düzeyinde toplam 18 milyon 108 bin 860 öğrenci var. Bu kurumlarda 1 milyon 77 bini aşkın öğretmen görev yapıyor. Bu öğrencilerin 1.4 milyonu ise özel okullarda öğrenim görüyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 31 Ağustos olarak daha önce açıkladığı ilk ders zili tarihini 21 Eyül’e erteledi. Açıklanan önceki tarihe göre tüm devlet okulundaki öğretmenler 24 Ağustos’ta hizmetiçi eğitim için okullara dönecekti. Bu durumda öğretmenler de büyük ihtimalle evlerinde kalacak. Okullar, 21 Eylül’e kadar şimdilik tatil edildi. Bundan sonraki süreci pandeminin yayılması belirleyecek. Ancak, yenilenen takvime göre birinci dönem ara tatili 16-20 Kasım olarak açıklanmıştı. Bundan sonraki takvimi Bakanlığın tekrar güncellemesi gerekiyor. Bu durumda ara tatiller de kalkacak gibi görünüyor.
ÖĞRETMENLERDE BİLGİ KAYBI
Ertelenen okul zilinin çalması eğitimcileri endişelendiriyor. Birçok eğitimciye göre okulların kapalı olması eğitim öğretimi ciddi şekilde aksatacak, kayıp bir nesil yetişecek. Her ne kadar uzaktan eğitim devam etse de yüz yüze eğitimin yerini almayacak. Özellikle dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar yeterince bundan yararlanamayacak. 3-6 yaş arasındaki küçük çocuklarda her öğrenilen bilginin önemi büyük. Ancak, bu akış kesilirse gelişim de yavaşlayacak. Evde olup, arkadaşlarıyla bir araya gelemeyen çocuklarda uzmanlara göre sosyal ve psikolojik sorunlar yaşanacak. Akranlarıyla bir arada olmayan, sosyalleşmeyen çocukların bireyselleşmesi durumunda, bunun nasıl telafi edileceği tartışılıyor.
Kuşkusuz okulların kapanması en fazla sınava giren adayları etkileyecek. Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS)’ye bu yıl yaklaşık 4 milyon aday girecek. Bu adaylar “sınava tam hazırlanamadık” endişesi yaşayacak. Sınav kaygısının üzerine pandemi onların hazırlığını etkileyecek. Bu yıl sınava girenler hiç değilse ilk dönem bu kaygıyı yaşamamıştı.
OKUMA YAZMA ÖĞRENMEDE ZORLUK
En büyük zorluğu ise ilkokul birinci sınıf öğrencileri yaşayacak. Uzaktan eğitimde en büyük zararı geçen yıl marttan beri okula gidemeyen birinci sınıflar görmüştü. Okulların açılamaması durumunda yine bu yıl birinci sınıfa yeni başlayacak çocuklar mağdur olacak. Bu yaş grubunda eğitimin yüz yüze olmasının şart olduğunu belirten eğitimciler, hiç değilse bu yaş grubu için okulların açılmasını istiyor. Öğretmenler, “Birinci sınıflarda harf sisteminde harfin ağızdan çıkışını maskeli nasıl vereceğiz? Maskesiz ise bütün sınıf ağzından tükürük çıkaracak. Kalem tutmasını, harflerin deftere yazılırken elinden tutmayı, defter düzeni gibi birinci sınıfın olmazsa olmazlarının çözümü nedir?” diyorlar.
Bu yıl zorluk çekecek bir grup da hazırlık sınıfı okuyacak, yani bir yabancı dili öğrenecekler olacak. Eğitimciler, aynı şekilde dili uzaktan öğretmekte güçlük çekileceğini, daha sonraki yıllarda yabancı dille eğitimde sorun yaşanacağı düşüncesindeler.
Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sonuçlarında kuşkusuz en çarpıcı unsurlardan biri de meslek liselerinin yıldızının parlaması oldu. Merkezi sınav puanıyla ve yerel olarak mesleki ve teknik Anadolu liselerine yerleşen toplam öğrenci sayısı 2019 yılına göre yüzde 39.94 artış gösterdi. Bu sonuçla mesleki ve teknik Anadolu liseleri, 2019 yılına göre en fazla artış gösteren lise türü oldu.
İŞ BULMA BEKLENTİSİ
Bu ilginin altında istihdam odaklı işbirlikleri kurulması, sektörün önde gelen kuruluşları ile ortak kurumlar açılması, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu alanlar oluşturulması etkili oldu. Pandemi döneminde birçok hastanenin ve kamu kurumunun maske ve dezenfektan ihtiyacını karşılayan meslek liselerindeki algının düzelmesi, mezuniyet sonrası iş bulmanın kolaylaşacağının düşünülmesi bu okullara ilgiyi arttırdı.
İSTİHDAM ODAKLI İŞBİRLİĞİ
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Mahmut Özer’e bu ilginin nedenini sorduğumda şu açıklamayı yaptı: “Bakanlık olarak mesleki eğitimi güçlendirmek için son iki yılda çok sayıda projeyi hayata geçirdik. Özellikle sektörleri eğitim süreçlerinin tamamına dahil ederek istihdam odaklı bir işbirliği modeli geliştirdik. TOBB, İSO, İTO, ASO ve ATO gibi sektörün güçlü temsilcileri ile bu kapsamda sağlam işbirlikleri kurduk.
PANDEMİNİN ETKİSİ
Özellikle COVID-19 salgını ile mücadele günleri, güçlenen mesleki eğitimin sadece iş piyasasının ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirmediğini, ayrıca böyle olağanüstü günlerde üretim kapasitesiyle de devletinin ve toplumunun yanında güçlü bir şekilde durabileceğini gösterdi. Bu süreç, mesleki eğitimin algısının iyileşmesi için çok önemli katkı sundu. Sürecin bütünü LGS yerleştirmelerine de olumlu yansıdı. 2019 yılında mesleki eğitime yerleşen öğrenci sayısı 2018 yılına göre yüzde 17 artmışken, 2020 yılında öğrenci sayısı 2019 yılına göre yüzde 40 arttı. Sınavlı mesleki ve teknik Anadolu liselerine yerleşen öğrenci sayısı 2019 yılına göre yüzde 64 arttı. Mesleki eğitim okullarına sınavsız yerleşen öğrencilerin ilk üç tercihlerindeki bir mesleki ve teknik Anadolu lisesine yerleşme oranı yüzde 82’ye yükseldi.”