Paylaş
Çok da doğru, çünkü salgın bize tarım ve gıdanın önemini gösterdi. Tarımı konuşurken de sürekli olarak girdi maliyetlerinin yüksekliğinden, çiftçinin üretim yapamaz hale geldiğinden, zarar ettiğinden dem vuruluyor. Doğrudur, yanlıştır; konunun bu boyutunu işin uzmanları daha iyi bilir. Ben ise, tarım uzmanı olanların bilerek ya da bilmeyerek gündeme getirmediği, üreticinin günlük sorunlarından daha büyük ve müdahale edilmesi mümkün olmayan ama tedbir alınabilir bir soruna değineyim. Aslında bu sorunu çiftçi son birkaç yıldır yaşıyor, önümüzdeki yıllarda daha fazlasını yaşayacak.
AFETLER ARTACAK
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, İklim Değişikliği ve Tarım Değerlendirme Raporu yayınladı. Rapora göre, iklim değişikliği bir başka adıyla da iklim krizi, tarımı derinden etkiliyor. Sel, fırtına, dolu gibi birçok etkisi var ama asıl iki önemli etkisi var. Biri, su kaynaklarını azaltması, diğeri ise kuraklık sorunu yaratması. Tespit şu ki, iklim değişikliğinin yarattığı afetler bundan sonra katlanarak artacak ve Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya maalesef bu afetlerden daha fazla etkilenecek. Raporlar böyle diyor. Ben ise şöyle diyorum. Çiftçi zor şartlarda ekse de biçse de iklim değişikliğinden kaynaklı yaşanan bir afette ürün falan kalmıyor. Yaşamıyor muyuz? Son birkaç yıldır sel, fırtına, dolu, kuraklık, yangınla bir hayli yoğun yaşıyoruz. Üretici ne yaşadığını bizden daha iyi bilir. Afetlerin önüne geçme imkanı var mı? Mümkün değil. Peki, önlem alınabilir mi? Alınabilir, tek yolu da devlet destekli tarım sigortası.
TARIM SİGORTASI
Hani, tarımı ve çiftçiyi vuran her afet sonrası klişeleşmiş bir söylem vardır ‘devlet destek olsun’; aslında devlet kredileri, borçları falan erteleyerek destek oluyor ama asıl desteği TARSİM kapsamında sunulan devlet destekli tarım sigortası ile veriyor. Nasıl mı? Mesela, bitkisel üründen hayvan sigortalarına kadar tümünde primin yüzde 50’sini devlet karşılıyor. Mesela, üretici don teminatını alırsa primin üçte ikisini devlet ödüyor. Mesela, iklim krizinin en büyüt etkisi kuraklık ya; TARSİM, kuraklık verim sigortası başlattı. Düne kadar bu sigortayı yaptıran çiftçinin ödeyeceği primin yüzde 60’ını devlet karşılıyordu, yeni alınan kararla destek oranı yüzde 70’e çıkarıldı. Daha açık bir anlatımla, çiftçi tarım sigortasını yaptırıyor, devlet yüksek oranda destek veriyor, iklim değişikliğinin neden olduğu afetler ya da başka nedenlerden dolayı çiftçinin ürünü zarar görürse TARSİM zararı karşılıyor. Sistem bu kadar basit.
Nitekim işi bilen üretici devletten destek alıp sigortasını yaptırıyor. Örneğin, 2021 yılında, kuraklığa karşı sigorta yaptıran yüz binlerce çiftçi, hepi topu 24 milyon lira prim ödemiş, karşılığında da TARSİM, 215 milyon lira ödeyerek, çiftçinin kuraklıktan kaynaklı zararını karşılamış. Mesela, geçen sene yaşanan sel afetinde TARSİM 56 milyon lira, yangınlarda ise 12 milyon lira ödeyerek, çiftçilerin zararını karşılamış. Sadece 2021 yılında devlet destekli tarım sigortasından ödenen hasar tutarı ise 2.4 milyar TL.
ÇİFTÇİNİN SORUNU
Bence artık çiftçinin günlük sorunlarından çok bunları konuşmak gerekiyor. Gerekiyor ki, devlet destekli tarım sigortası konusunda üretici teşvik edilsin, tüm üreticiler bu destekten yararlansın. Düne kadar iklim krizi kapıda diyorduk, şimdi ise krizin etkilerini derinden yaşıyoruz, fazlasını da yaşayacağız. Borçla, krediyle, zor şartlarla ürünü eken çiftçinin, iklim değişikliği nedeniyle yaşanması çok da olağan dışı olmayan bir afette zarar görmesinin yaratacağı sorun; hele bir de sigortası yoksa, sadece o çiftçinin değil, gıdaya ulaşma zorluğu açısından toplumun sorunu haline gelir. Diyeceğim o ki, tarımda sürdürülebilirliği sağlamanın yolu tarım sigortasından geçiyor. İklim krizini, pandemide yaşananları ve gelecekte yaşanacakları hesaba kattığımızda bana göre, tarım sigortası zorunlu sigorta haline getirilmeli.
Paylaş