Paylaş
Bence çok öneml... Eminim, sizin de dikkatinizi çekecektir. Ama önce bir tespitte bulunayım.
Yıllardır sigorta sektörünün büyüklüğü, üretilen primle değerlendiriliyor ve kamuoyuna da bu yönde açıklamalar yapılıyor. Daha açık şöyle anlatayım... Sigorta şirketlerinin sattıkları poliçeler karşılığında, sigortalılardan aldıkları primlerin toplamı, sigorta pazarının büyüklüğünü oluşturuyor. Açıkça söyleyeyim bu durum başlarda bana, çok da yanlış gelmiyordu. Ancak son yıllarda görüşüm değişti. Dünyanın büyük sigorta devlerinin yüz milyonlarca dolar yatırıp, şirketler satın aldığı; üstüne bir o kadar da sermaye koydukları... Kamunun son yıllarda yaptığı değişikliklerle trafikten depreme, sağlığa kadar her alanda bir şekilde sigortanın etkin olduğu ve toplumsal bir konu haline geldiği... Ülkenin tasarruf açığının bile kapatılmasında sigorta sistemine rol verildiği bir ortamda; sigorta pazarının büyüklüğünün ve dolayısıyla da ekonomiye katkısının sadece poliçe satışından toplanan primlerle değerlendirilmesi bana artık çok yanlış geliyor.
Peki, neden mi yanlış geliyor? Anlatayım... 2011’de sigorta şirketleri toplam 17 milyar TL prim üretimi gerçekleştirdi. Yani, geçen sene sonu itibariyle sigorta pazarı, 17 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaştı ki, bu da yaklaşık 10 milyar dolar ediyor.
SENİN ETİN NE BUDUN NE!
Küçük bir araştırma yaptım. Bankacılığı bir kenara bırakıyorum... Otomotiv, bilişim gibi sektörleri de -ki, bilişim sektörünün geçen yıl ulaştığı büyüklük 66 milyar dolar- bir kenara koyuyorum. Mobilya sektörünün 2011 yılındaki büyüklüğü 9 milyar dolar. Ambalaj sektörünün ise büyüklüğü 10 milyar dolara yaklaşıyor.
Düşünün... Koskoca sigortacılığın, sektörün kendi değerlendirmesi ile büyüklüğü ve ekonomiye katkısı 10 milyar dolar ancak ediyor. Kimse kusura bakmasın ama bu da bana doğru gelmiyor.
Peki, sorun ne? Sorun şu: Bu hacimle, birilerinin karşısına geçip, ‘bizim şöyle sorunumuz var’ dediğinizde ya da ‘gelin şu uygulamayı hayata geçirelim’ diye talepte bulunduğunuzda... O birileri de size, ‘senin etin ne budun ne, hele sen biraz bekle’ der. Yetmez... O birileri çıkar, her ortamda sigortacılık hakkında ileri geri konuşur. O da yetmez, kimseye sormadan kendi kafasına göre uygulamalar icat edip, dayatır. Bugüne kadar olduğu gibi. Sadece o da değil... Poliçe satıp, hizmet verdiğiniz kesimde yani, tüketicide de, güven sorunu yaratır.
HAZİNE MÜSTEŞARI AÇIKLADI
Bu tespitten sonra gelelim sigorta pazarının büyüklüğü ile ilgili yeni öğrendiğim gelişmeye... Geçtiğimiz hafta Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakcı, Sigortacılık Haftası nedeniyle katıldığı bir toplantıda, sigortacılığın ekonomiye katkısı hakkında ilginç bir açıklama yaparak, konuya farklı bir boyut kazandır. Çanakçı’nın söylediklerini sizlerle de paylaşıyorum:
“Sigorta sektörünün teminat sağladığı toplam varlık tutarı 36,8 trilyon TL’ye ulaştı. Bu, GSMH’nın 28 katına tekabül ediyor. Bu rakam, sektörün ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde desteklediğini gösteriyor. Sektörün ülke tasarruflarına katkısı da 36 milyar TL’yi aştı. Bu da yaklaşık, GSYH’nın yüzde 2,8’ine tekabül ediyor.”
Böylece sigorta pazarının hem gerçek büyüklüğü hem de ekonomiye katkısı ortaya çıktı. Demek ki, neymiş? Poliçe satarak, toplanan prim büyüklüğü ile sigortacılığı değerlendirmek doğru değilmiş.
Benim, kamu yönetiminden sektör temsilcilerine kadar sigortacılıkla ilgili her kesime tavsiyem... Bundan sonra sigorta pazarının büyüklüğünden bahsederken, önce verilen toplam teminatla yani, bugünkü rakamla 36,8 trilyon TL ile söze başlamaları. Böylece sigortacılık hem ciddiye alınır hem de tüketici nezdinde güven oluşturur.
Paylaş