Paylaş
Okuyuculardan hemen hemen her gün, ‘aracım halen tamir olmadı üç ay sonraya gün veriyorlar’ şeklinde şikayetler geliyor. Önce şu tespiti yapalım. Geçtiğimiz yıllarda günlerce yağmur yağar, sonrasında da Türkiye’nin belli bölgelerini –ki, artık buralar mimli bölgelerdi- sel basardı. Şimdi ise 15 dakika yağan yağmurda sel baskını oluşuyor, ardından gelen dolu da ağır hasara yol açıyor; hem de hiç umulmadık bölgelerde. Neden? Herkesin yıllardır kafa yorduğu, bizim ise ülke olarak umursamadığımız iklim değişikliğinden. Uzmanların görüşü net: Bundan sonra geçen temmuzdaki gibi sel ve dolu olayı sıklıkla yaşanacak. Düne kadar en büyük korkumuz 30-40 yılda bir yaşanan depremlerdi, şimdi ise buna her yıl 3-5 kere yaşanacak sel ve dolu eklendi.
Gelelim, dolu sonrası yaşananlara. O olayda 100 binin üzerinde araç, 3 binden fazla da konut ve işyeri zarar gördü. Tabi bunlar sigortalı araç ve konutlar; sigortasız olanları da hesaba kattığınızda, 150 bine yakın araçtan bahsediyoruz. Konut ve işyeri hasarlarının giderilmesinde sorun yaşanmadı; doludan zarar gören çatı ve dış cepheler bir ay içinde onarıldı, sigortacılar da zararı karşıladı. Ama iş araca gelince; tek bir olayda ve bir seferde 150 bin aracın hasar görmesi tarihte bir ilk. Hasar derken, geçtim irili-ufaklı göçükleri, kaya parçası gibi dolunun tavanı delip, döşemeleri parçalamasına kadar varan ağır hasardan bahsediyorum. Böyle hasarları onaracak İstanbul’daki tamirci sayısı ise 100 kadar ki, bunların yarısı dolu hasarı konusunda uzman bile değil. Yani, hasarlı araç 150 bin, tamirci sayısı 100 kadar.
ARAÇ ALACAKLAR DİKKAT!
Onarım derken de dolunun yarattığı her bir göçüğün elle onarılmasından bahsediyorum. Sadece bir araçta en az 20-30 göçük olduğunu varsayın, o aracın ne kadar zamanda onarılacağını varın siz düşünün. Araç sahiplerinin çoğu da parça değişmeden, boyama yapılmadan elle onarılmasını istiyor ki, araçları değer kaybetmesin. Kimi araç sahipleri ise kayda girmesin diye araçlarını sigortadan bile tamir ettirmiyor. Kayda girsin girmesin, bilinsin ki, 150 bin araç doludan hasar gördü ve onarıldı, onarılmaya da devam ediyor. Otomobil alacaklara duyurulur. Zannetmeyin bu uyarım, ikinci el alacaklara. Fabrikaların önünde, bayilere gönderilmek için bekleyen binlerce sıfır araç da o zarar gördü ve onarılıp, piyasaya sürüldü. Bitmedi. Dolu sonrası sadece bir göçüğün tamiri için 25 liradan kapı açanı mı istersiniz; profesyonel onarım şirketlerinden ayrılıp dolu hasarı tamiri için tamirhane açan mı?
Peki, sigortacılar ne yaptı? Hasara yetişmek için Türkiye’nin dört bir tarafındaki tamircileri İstanbul’a topladı; hakeza hasar tespiti için eksperleri de. Yurtdışından uzman ekipler çağırıldı. Kimi sigorta şirketleri kendi sigortalıların araçları önce onarılsın diye, peşin ve bavul yüküyle paralar ödedi. Hasarlı araçların yerine ikame araç verebilmek için tüm illerdeki kiralık araçlar İstanbul’a çağrıldı. Özellikle turistik bölgelerde kiralık araç bulunamadı. Haliyle sel ve dolunun sigortacılara verdiği zarar da büyük oldu. Örnekleyeyim, sadece bir şirkete maliyeti, 40 milyon liranın üzerinde. Diyeceğim o ki, bu kadar kaosun ve bu kadar yokluğun içinde araçların 6 ayda, 10 ayda onarılması çok normal.
Gelelim, kritik soruya. Benzeri olay bir daha yaşanırsa ne olacak? Ki, tüm araştırmalar yaşanacağına işaret ediyor. Belki geçen seferki gibi acemilik çekilmeyecek ama operasyonel anlamda bugünkünden pek de farklı olmayacak. Yine yokluk yine kaos olacak. Peki, bir şeyler yapılamaz mı? Yapılabilir. Mesela sigortacılar, meslek liseleri ya da üniversitelerle dolu gibi özel onarım gerektiren alanlarda uzman yetiştirilmesi için işbirliğine gidebilir. Ya da mevcut tamirhanelerin uzmanlaşmasını sağlayabilirler ki, buna başlayanlar olduğunu biliyorum. Tüketici açısından da şunu söyleyeyim, iklim değişikliğinin sonuçlarını gelecekte daha çok göreceğiz. Onun için ‘bizim buraları sel basmaz, dolu hiç yağmaz’ demeyip; ister konut olsun, ister araç, ister işyeri sigorta yapılması gerekiyor.
Paylaş