Paylaş
Merak edenler, 28 Ekim tarihli Hürriyet’te konunun detaylarını okuyabilir. Sefer, aynı yazının içine bir de kutu açmış ve başlığını da, ‘Yeter Artık Noyan Doğan!’ diye atmış. Özetle, alıntı yapayım: “Noyan cuma günü Hürriyet’te önemli bir habere daha imza attı. Eğer planlanan yasal düzenleme hayata geçerse, depreme yönelik önemli bir güvence olan DASK sigortasını yaptırmayan bundan böyle elektrik hizmeti de alamayacak. Elektrik şirketleri DASK poliçesi satıp bunu faturadan taksit taksit tahsil edecekler. DASK’ın gerekliliğine yürekten inanıyor, destekliyorum. Ama TRT katkı payı, ÖTV, KDV vs. yetmezmiş gibi şimdi bir de DASK çıktı. Yeter artık diyorum Noyan, şu elektrik faturalarının üzerinden elimizi artık çeksek.”
ZORUNLU DEPREM SİGORTASI
Bu yazıdan sonra başta okuyucular olmak üzere eşten dosttan mesajlar aldım, ‘cevap vermeyecek misin?’ diye. Cevap veriyorum; benim suçum ne, Sefer? Kamu, zorunlu deprem sigortasının düzenli ve sürekli yapılması için çalışma başlattı. Bunun da elektrik hizmeti üzerinden yapılarak, sigorta poliçelerinin otomatik yenilenmesi planlanıyor. Merak edenler, 27 Ekim tarihli, ‘DASK’ı olmayana elektrik de yok’ başlıklı yazımdan detayları okuyabilir. Diyeceğim o ki, kamu karar veriyor, kamu uyguluyor, bize de bunu duyurması düşüyor. Yani, benimle bir alakası yok, sevgili Sefer.
Ama bu konuda diyeceklerim var. Zorunlu deprem sigortası uygulaması, 99 depreminden sonra başlatıldı. Amaç da depremin yarattığı ekonomik kaybın, devletin üzerinde yük yaratmaması, sigorta yoluyla telafi edilmesiydi. Her ne kadar adı zorunlu olsa da fiiliyatta hiçbir zorunluluğu yoktu. İsteyen yaptırıyor, isteyen yaptırmıyordu; ta ki, 2012 yılına kadar. 2012’de çıkartılan bir kanunla, o tarihe kadar sadece tapu işlemlerinde deprem sigortası zorunluluğu aranırken, o tarihten itibaren yeni su ve elektrik abonelik işlemlerinde de sigorta zorunluluğu getirildi. Peki, ne oldu? Vatandaş, tapu işlemi için sigorta yaptırdı, bir sene sonra poliçesini yenilemedi. Keza, yeni elektrik ve su aboneliği bağlatacak olanlar –ki, yasa mevcut elektriği ve suyu olanlara zaten zorunluluk getirmemişti- sigorta yaptırdı, bir sene sonra poliçelerini yenilemedi. Kimileri, elektrik veya suyu bağlattıktan sonra hemen gidip, poliçesini bile iptal ettirdi, ödediği primi de iade aldı.
Şunu da belirteyim, bugün, memleketteki sigortalanabilir 17,5 milyon konutun, 8,1 milyonu zorunlu deprem sigortası ile sigortalıdır. Konutların yüzde 47’ye yakının sigortalanması büyük bir başarıdır ve dünyada da başka bir örneği yoktur.
O zaman sorun ne? Bugün sigortalı olanların büyük bölümü; ya tapu işleminden ya elektrik ve su aboneliği yenilemesinden ya da bankadan kredi ile konut alımından dolayı yaptıranlar. Yani, süreklilik yok. Nitekim Mehmet Şimşek de açıkladı, 17 yılda düzenli ve sürekli sigortasını yaptıranların oranı sadece yüzde 2.
Bitmedi. Hatırlayın, Marmara depreminin ekonomiye maliyeti 15 milyar doların üzerinde oldu. Yıllarca vergilerle bu maliyeti karşılamaya çalıştık. Deprem nedeniyle getirilen vergiler daha iki-üç yıl öncesinde kalktı. Yaşanacak benzer bir depremin –ki, yaşanma oranını bu ülkede artık bilmeyen yok - yaratacağı maddi hasarı sanırım anlatmama gerek yok. Bu işi de deprem ve sigorta bilincine havale edersek korkarım geç kalacağız. Kaldı ki, 17 yılda ne kadar bilinçlendiğimiz de ortada. Bu yüzden elektrik olur, su olur, orasını bilemem, deprem sigortasının sürekliliğinin bir şekilde sağlanması gerekiyor. Ve bana göre bu konu, elektrik üzerindeki ÖTV’den, KDV’den daha önemli.
Sevgili Sefer, hani diyorsun ya, “Noyan, şu elektrik faturalarının üzerinden elimizi artık çeksek”. Ben de diyorum ki, bugün el atmazsak, yarın deprem vergileri adı altında yıllarca el atacaklar.
Paylaş