Noyan Doğan

Kaza yapan 1.3 milyon sürücünün trafik primini 27 milyon ödüyor

23 Aralık 2024
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken, geçtiğimiz günlerde trafik sigortası ile ilgili bir açıklama yaptı.

Palandöken özetle, “Trafik sigortasında devletin belirlediği taban-tavan fiyat aralığı oluşturulmalı. Aynı yaş ve aynı modeldeki bir araç için sigorta şirketlerinin verdiği fiyatlar arasında yüzde 100’e varan farklar olabiliyor. Böyle bir serbestlik olamaz. Norm birliği sağlanmalı, vatandaşları rahatsız eden fiyat karmaşası önlemeli” dedi. Buna da sigortacılar, “Fiyatları zaten devlet belirliyor, devlet belirlediği için de iyi sürücü-kötü sürücü ayrımı yapamıyoruz” diyerek, karşılık veriyor.

HER 100 ARAÇTAN 4’Ü KAZA YAPIYOR

Bir süredir sigortacılar ‘iyi-kötü sürücü’ söylemini dilinden düşürmüyor. Peki, kimdir bu iyi sürücü, kötü sürücü? Biraz araştırdım, çıkan sonuç şaşırtıcı. Tek kelimeyle söyleyeyim, milyonlarca hasarsız sürücü, bir avuç hasarlı kötü sürücü yüzünden trafik sigortasına her geçen yıl daha da yüksek bedel ödüyor.

Trafikte her 100 araçtan 4’ü kazaya karışıyor. Trafik sigortası olan 28.5 milyon araç var. Bunların yaklaşık 1.3 milyonu kazaya karışıyor, yani riskli sürücü; yaklaşık 27 milyon sürücü ise risksiz sürücü. Mesela, her 100 taksiden yaklaşık 36’sı bir yıl içinde kazaya karışıyor. Şöyle ki, yıl içinde sigortalanan her 3 taksicinin 1’i mutlaka kaza yapıyor. Otomobillerde ise her 100 araçtan 4.40’ı yakını bir yıl içinde kaza yapıyor. Kamyonlarda ise her 100’ünden 23’ü kazaya karışıyor.

29 KAZA YAPAN KAMYONUN PRİMİ 25 BİN TL

Kim bunlar? Birkaç sigorta şirketinden örnekler istedim. Mesela, bir minibüs sürücüsü var; 10 yılda 27 kazaya karışmış. Benzer şekilde kamyon sürücüsü, 5 yılda 29 kazaya karışmış, kazalardan biri de ölümlü. Bu şekilde 1.3 milyon sürücü var, bunların çoğu da ticari araç. Sigorta şirketleri bu sürücülerin karıştığı kazalar için her yıl bol miktarda hasar ödüyor.

Hani, taksi örneği vermiştim ya, 3 taksiden 1’i kazaya karışıyor diye... Sigortacılar, taksileri ortalama 25-30 bin liraya sigortalıyor. Tabi hasar durumuna göre ödenen prim farklılaşıyor, ben kafa karışıklığı olmasın diye ortalama primlerden gideceğim. Kamyonlarda da yine ortalama prim 27-30 bin liralarda. Otomobillerde durum ne? Orada da ortalama prim 10 bin liralarda. Biri (taksi) senede 100 bin kilometre yapıyor ve mutlaka bir kazaya karışıyor, ödediği prim 25-30 bin lira; diğeri (otomobil) senede 16 bin kilometre yapıyor, kaza oranı düşük, ödediği prim 10 bin lira. Bu tabloya göre, o taksinin veya kamyonun trafik sigortası priminin, bugün ödediği tutarın en az 5-6 katkı olması lazım.

İYİ SÜRÜCÜ KÖTÜ SÜRÜCÜ AYRIMI YAPILMIYOR

Yazının Devamını Oku

İşte diyabetli çocuklarla ilgili düzenlemenin detayı

19 Aralık 2024
18 yaş altı tip 1 diyabet hastası çocukların, sensörlü glikoz izleme cihazları SGK tarafından geri ödeme kapsamına alındı. Bu, yıllardır ‘Parmak uçlarımız bize kalsın’ sloganıyla yüzlerce ailenin beklediği bir karardı. Şimdi uygulamanın nasıl olacağı, cihazların özel sağlık sigortalarının da kapsamında olup olmadığı soruluyor. Detayları sizler için araştırdım...

Açıkça söyleyeyim, şeker hastası çocukların aileleri, yıllardır sensörlü glikoz izleme cihazlarının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyordu; nihayet bu talepleri karşılık buldu. 18 yaş altı tip 1 diyabet hastası çocukların, sensörlü glikoz izleme cihazları SGK tarafından geri ödeme kapsamına alındı, Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yapılan değişiklik de Resmi Gazete’de yayımlandı.

* Yeni düzenleme uygulamaya girdikten sonra da okuyuculardan bu konuda çokça soru alıyorum. Kimileri uygulamanın nasıl olacağını merak ediyor, kimileri de cihazların özel sağlık sigortalarının kapsamında olup olmadığını soruyor.

* Uzmanlık alanım olmadığı için, okuyuculardan gelen sorulara cevap verebilmek adına, konunun uzmanları ile konuştum. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Özsarı’ya danıştım. Aldığım bilgileri sizlerle de paylaşayım. Ama önce bilmeyenler için sensörlü glikoz izleme cihazının önemine değineyim.

* Diyabetin teşhisinin erken aşamada konulması ve tutarlı şekilde takip edilmesi önemli. Takibi ise gün içinde tekrarlayan kan şekeri ölçümleri ile yapılıyor. Kan şekeri ölçümü de çocuklarda parmaktan kan alınması yoluyla oluyor. Bu konuda yıllardır geliştirilen bir söylem var; o da, ‘parmak uçlarımız bize kalsın’ sloganı.

ÇOCUKLARIN PARMAK UÇLARI SAĞLAM KALDI

* Oysa parmaktan ölçüm gerektirmeyen sistemlerle, yani sensörlü cilt altı glukoz izleme cihazları ile çocukların kan şekerinin düşüş ve yükselişleri aileler tarafından ve çocukların sosyal hayatını etkilemeden takip edilebiliyor. Yaklaşık 7 yıldır hem doktorlar hem de şeker hastası çocukların aileleri izleme cihazlarının devletin ödeme kapsamına alınmasını talep ediyordu.

* Tip 1 diyabetli çocukların sensör aracılığı ile kan şekeri izleme sistemine yönelik düzenleme geçen hafta yapıldı ve sensörlerin ödenmesi SGK kapsamına alındı. Bu düzenleme 30 bin çocuk ve ailesini ilgilendiriyor. Buna her yıl 2 bin çocuğa diyabet tanısı konulduğunu eklersek rakam büyüyor. Düzenleme sonrası yeni geliştirilen slogan ise, ‘Çocukların parmak uçları sağlam kaldı’ oldu. Peki, bundan sonra ne olacak? Haluk Özsarı’nın anlattıklarını paylaşayım:

30 BİN ÇOCUĞA AYLIK 100 MİLYON TL DESTEK

Yazının Devamını Oku

2025’te işverene prim teşviki 1 puan azalacak

18 Aralık 2024
Şu sıralar hangi işyeri sahibi ile konuşsam, 1 puanlık SGK prim indiriminden yakınıyor, ardından da ‘Şu konuyu gündeme getirsen’ diyor.

Hem bütçe hem de asgari ücret görüşmeleri nedeniyle konu yeterli şekilde gündeme gelmedi ama 20 Aralık tarihinden sonra tartışılmaya başlanacaktır. Meclis gündeminde olan, bütçe görüşmeleri nedeni ile de 20 Aralık sonrasına ertelenen, genel sağlık sigortası prim borçlarının affını içeren kanun teklifi ile işverenlere tanınan 5 puanlık sigorta prim indirimi 4 puana düşürülüyor.

Önce, bu indirim konusunda kısa bir bilgi vereyim. 2008 yılından bu yana işverenlerin, sigortalıların prime esas kazançları üzerinden hesaplanan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları işveren hissesinden 5 puanlık indirim yapılıyor. İndirim yapılan bu kısım da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından karşılanıyor. 16 yıldır da işverenler bu indirimden yararlanıyor. İndirimin amacı ise hem işverenlerin üzerindeki prim yükünü hafifletmek hem primlerin zamanında ve eksik ödenmesini sağlamak. Bu indirimden de çalışanların primlerini yasal süresi içinde ödeyen, prim borcu olmayan, prim borcu varsa da yapılandırıp da borçlarını düzenli ödeyen işverenler yararlanıyor. Daha açık bir anlatımla 5 puanlık prim teşviki, kayıt dışı istihdamı azaltmak için veriliyor.

SGK PRİM DESTEĞİ 5 PUANDAN 4’E İNECEK

Bir de kısaca brüt ücretlerden kesilen prim tutarlarına değineyim. Brüt ücret üzerinde çalışanlardan SGK primi olarak yüzde 14, işsizlik sigortası primi olarak da yüzde 1 kesiliyor. Yine brüt ücret üzerinden işverenden de yüzde 20.75 SGK primi, işveren işsizlik sigorta primi olarak da yüzde 2 kesinti yapılıyor. Primlerini düzenli ödeyen işverenlerin yüzde 20.75’lik kesintisi, yüzde 5 prim teşviki ile yüzde 15.75’e düşüyor. Şu kadarını söyleyeyim, bu indirim bir çalışan için. Birçok çalışanı olan yerleri düşünecek olursanız; bu 5 puanlık prim teşvikinin önemi daha iyi anlaşılır.

Meclis gündeminde olan ve bütçe görüşmeleri sonrası yasalaşması beklenen kanun tasarısı ile 16 yıldır uygulanan bu 5 puanlık sigorta prim teşviki 4 puana düşürülecek. Kanun teklifinde düşürülme gerekçesi olarak kamu harcamalarının gözden geçirilmesi ve kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması olarak gösteriliyor. Yeni düzenleme tüm özel sektör işyerlerini kapsamayacak. Kanun tasarısında imalat sektöründe faaliyet gösteren işverenler 2026 yılsonuna kadar yüzde 5’lik prim desteğinden yararlanmaya devam edecek.

İŞVERENE MALİYETİ NE OLACAK?

Buradan da anlaşılacağı üzere, prim desteğinin 5 puandan, 4 puana düşürülmesi daha çok küçük ve orta boy işletmeleri etkileyecek. Kanun yasalaşıp da prim teşviki 1 puan azaldığında yüzde 15.75’lik prim tutarı yüzde 16.75 olarak uygulanacak. Bugünkü asgari ücret üzerinden (20.002.50) hesaplarsak işveren çalışan başına 200 lira daha fazla sosyal güvenlik primi ödeyecek anlamına geliyor. 2025 başında asgari ücretin artacağını da hesaba katmak gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

İşte, özel sağlık sigortasında fiyatı düşürmenin reçetesi

16 Aralık 2024
Yılsonu olması nedeniyle özel sağlık sigortaları ile ilgili şikâyetler arttı.

Kimileri fahiş fiyat artışlarından, kimileri yıllardır prim ödemesine rağmen sigorta şirketinin masrafları karşılamadığından yakınıyor. Öyle ki, ABD’de, özel sağlık sigortası şirketinin CEO’sunun vurularak öldürülmesine atıf yapılarak, bizde de sağlık sigortasında benzer sorunların yaşandığı vurgulanıyor. Şu kadarını söyleyeyim, özel sağlık sigortaları ile ilgili başta okuyucular olmak üzere eşten dosttan şikayet almadığı bir gün bile yok.

Vatandaş şikâyet etmekte de haklı. Verilere baktım, özel sağlık sigortasının ortalama primleri geçen ay yüzde 100 artmış. Yıllık yüzde 47’lik enflasyon ile mukayese edildiğinde enflasyonun 56 puan üzerinde bir artıştan bahsediyoruz. Sağlık enflasyonundaki artış ise yüzde 53, buna göre de sağlık enflasyonun 50 puan üzerinde bir artış gözüküyor. Hâl böyle olunca da sigortalılar enflasyonun çok üzerinde artıştan şikâyet ediyor. Yakın bir dostum, geçen yıl 85 bin liraya yaptırdığı sağlık sigortasına şu günlerde hasarsızlık indirimi de yansıtılmış haliyle 160 bin lira fiyat verildiğini söyleyip, ‘bu nasıl bir artıştır?’ diye yakındı. Sigortasını 100 bin liraya yeniledi. Nasıl yaptığını birazdan anlatacağım. Ama önce özel sağlık sigortası ile ilgili birkaç bilgiyi paylaşayım.

FİYATLAR NEDEN ARTIYOR?

İki tür sağlık sigortası var. Biri, tüm hastanelerde geçen ve tüm sağlık masraflarını karşılayan özel sağlık sigortası; ikincisi de SGK ile anlaşmalı özel hastanelerin ayakta ve yatarak tedavilerde talep edeceği her türlü fark ücretini karşılayan (SGK’nın ödediğinin üzerini tamamlayan) Tamamlayıcı Sağlık Sigortası (TSS). 4.7 milyon tamamlayıcı, 2.7 milyon da özel sağlık olmak üzere, toplam 7.4 milyon kişinin özel sağlık sigortası bulunuyor. 85 milyonluk nüfusta hepi topu sigortalı kişi sayısı 7.4 milyon. Hani Amerika’ya atıfta bulunuluyor ya; ABD’de nüfusun yüzde 95’inin sağlık sigortası bulunuyor.

SİGORTA, HASTANE, SGK ÜÇGENİ

Sigorta şirketleri ile konuştum, ‘fiyatları neden bu kadar artırıyorsunuz?’ diye. Özetle, sağlık sigortasında aldıkları her 100 liralık prime karşılık 107 lira hasar ödediklerini, bu işten zarar ettiklerini söylüyorlar. Ödedikleri bu rakamın çok büyük bir kısmını da hastanelere ödediklerini belirtiyorlar. Yani, sigorta şirketleri, sağlık sigortasından zarar ediyor. Zararın nedenini de artan hastane maliyetlerine bağlıyorlar. Sigortacılar, son birkaç yıldır, özel hastanelerin, tamamlayıcı sağlık sigortası yapmak istemediklerini de vurguluyor. Nedeni ise, SGK’nın, özel hastanelere ödediği tutar çok düşük kaldığından; hastanelerin, sigorta şirketlerinden yüksek bedeller talep etmesi. SGK’nın üstünü tamamladığından özel sağlık sigortasına göre daha uygun fiyatlı olan tamamlayıcı sağlık sigortasında fiyat artışları yüzde 100’lerin üzerine çıkıyor, hatta yüzde 200’leri buluyor. Mesela, geçen sene şu sıralar TSS’ye 10 bin lira ödeyen bir sigortalıdan bu yıl 22 bin lira talep ediliyor.

Lafı fazla uzatmayayım. Sigorta şirketleri topu hastanelere, hastaneler de SGK’ya atıyor. Bu yıllardır da böyle. Var mı bu işin çözümü? Net söyleyeyim, yok. Fiyatlar geçmişte nasıl artıyorsa, bundan sonra da artacak. Şikayet edilse de bir işe yaramıyor. Yarın sigortalı sayıları 20-30 milyonlara çıkar, toplam sağlık harcamaları içinde sigorta şirketlerinin payı yüzde 10-15’lere yükselir (2023’te toplam 1.2 trilyon TL’lik sağlık harcaması içinde sigorta şirketlerinin payı 31 milyar TL, o da yüzde 2.5’e denk geliyor); o zaman hastane de, sigorta şirketi de, kamu da özel sağlık sigortasına farklı gözle bakar.

O zamana kadar da 7.4 milyon sağlık sigortalısı yüksek fiyat artışlarından etkilenmemek için kendi sigortasını kendi yönetecek. Birkaç öneride bulunayım. Birinci, özel sağlık sigortanız hem yatarak hem de limitsiz ayakta tedaviyi kapsıyorsa ayakta tedaviyi çıkarıp, sigortanızı sadece yatarak tedaviye çevirin. Önemli olan ufak tefek rahatsızlıklarda doktora gitmek değil, olası bir ameliyatın bu dönemde getireceği yüksek maliyetidir. İlla da ayakta tedavi alacaksınız sigortanızı limitli hale getirin. Aynı şekilde tamamlayıcı sağlık sigortanızda da fiyatı yüksek buluyorsanız, ayakta tedaviyi çıkartın, sadece yatarak tedavi teminatı alın. Primlerin ciddi düşeceğini göreceksiniz.

Yazının Devamını Oku

Askerlik borçlanmasında bu detaya dikkat edin

12 Aralık 2024
Soru: 31.3.2004-30.9.2004 tarihleri arasındaki askerlik süresini, maksimum gün sayısı ile borçlanmak istiyorum. Borçlanma ödemesi çalışanlar için vergiden düşülebiliyormuş. Ödemeyi Aralık 2024’te yapmayı düşünüyorum. Ödeme yaptığımda aralık bordrosu hazırlandığı için vergi indirimi diğer aya kalırsa sorun olur mu? Mehmet K.

Cevap: Altı aylık askerlik borçlanması yapacaksınız. Yılsonuna kadar borçlanma yaparsanız ve belirttiğiniz gibi yüksekten yaparsanız günlük tutar 1.600 TL. Altı aylık askerlik süresi için de ödeyeceğiniz tutar 288 bin TL. Borçlanmanızı 2025 yılına ertelerseniz ödeyeceğiniz tutar asgari ücrete göre artacak. Eğer asgari ücrete yüzde 35 zam yapılırsa altı aylık askerlik borçlanması için ödeyeceğiniz tutar 388 bin liraya çıkacak. Borçlanmanın vergiden düşülmesine gelince; Emekli Sandığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçlanma suretiyle yapılan ödemeler Gelir Vergi Kanunu’na göre aidat ve prim niteliğinde sayılıyor, gider olarak Gelir Vergisi Kanunu’na uygun görülüyor. Ödenen borçlanma aidat ve primlerinin miktarına ve nispetine bakılmaksızın, kesildiği aya ait gelir vergisi matrahının tespitinde gider olarak nazara alınabiliyor ve aidat toptan ödenmişse, ödenen tutara ulaşılıncaya kadar bu miktar ücretlerin, vergiye tâbi tutarından indiriliyor. Ödemenin yapıldığı yılın ilgili ayından başlamak üzere, söz konusu tutarın tamamı indirim konusu yapılana kadar, ücretin tespitinde gider olarak indirim konusu yapılabiliyor.

OCAK AYINDAKİ EMEKLİ ZAMMINDAN YARARLANACAKSINIZ

Soru: Refah payı veya iyileştirme, seyyanen gibi zamlardan yılbaşından sonra emekli olursam faydalana bilir miyim? Sistemde 94.000 TL gözüküyor. Sisteme bu ek zamların yansıması oluyor mu? Mikail T.

Cevap: 2025 yılında emekli olursanız, 2024’ün temmuz-aralık dönemine ait açıklanan enflasyona göre 2025’in ocak ayında emekli zamları belirlenecek. Bu zamdan siz de yararlanacaksınız. Ancak yeni senenin başında seyyanen zam ya da emekli maaşlarında iyileştirme olup olmayacağı şimdiden belli değil. Eğer iyileştirme olursa o da maaşınıza yansıyacak.

KIDEMİNİZ, İZİN SÜRENİZ YENİ İŞE GİRENLERİNKİ GİBİ OLACAK

Soru: 15.3.2023 te 7100 gün primle emekli oldum. 20 yıldır çalıştığım firmada tüm kıdem ve yıllık izin haklarımı alarak emekli oldum ve tekrar çalışmaya devam ettim. Yıllık izin sürem 26 işgünü olarak devam eder mi? Kıdem tazminatı durumum ne olur? Hakan E.

Cevap:

Yazının Devamını Oku

Emeklinin 2024-2025 maaş farkı netleşti

11 Aralık 2024
2024 yılında emekli olmakla, 2025 yılına ertelemek arasında oluşacak maaş farkı çok konuşuldu, tartışıldı. Kamunun maaş farkının önüne geçecek bir düzenleme yapmayacağı belli olurken, oluşacak fark da netleşti. İşte emekli olacakların 2024-2025 maaş farkı ve nedenleri...

Okuyuculara bir yazı borcum var. Nitekim yılsonu yaklaştıkça da okuyucular bu sözümü hatırlatıyor. 2024 yılında emeklilik dilekçesi vermenin, 2025’e göre maaş açısından daha avantajlı olacağı yönündeki önceki yazımda; sene sonuna doğru durumun daha da netleşeceğini, o zaman konuya yeniden değineceğimi yazmıştım. Yine aynı yazımda, maaş farkının önüne geçmek için kamunun yılsonuna kadar bir düzenleme yapma ihtimali olduğunu da belirtmiştim. Aradan geçen zaman içinde kimileri emekli oldu, kimileri ise halen tereddütte. Özellikle son haftalarda da okuyuculardan bu konuda gelen sorular arttı.

Bu aradan geçen bir iki ayda ne değişti? Birincisi, artık kamunun, maaş farkının önüne geçecek bir düzenleme yapmayacağı netleşti. İkincisi, birkaç ay öncesinde maaş hesaplamaları yüzde 38’lik enflasyona göre yapılıyordu, şimdi bu değişti, yılsonu enflasyon tahmini yüzde 42 ila 45’lerde. Bu durum 2024 emekli olmakla, 2025’e ertelemek arasında maaş hesabından bir fark yaratacak mı? Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, çok büyük bir fark yaratmayacak. Şöyle anlatayım.

2024’TE EMEKLİ MAAŞ HESABI

2024 yılında emekli olacakların maaş hesabı, 2023 yılındaki yüzde 4.5’lik gelişme hızı ve yine 2023 yılındaki yüzde 64.77’lik TÜFE’ye göre yapılacak. Buna göre de güncelleme katsayısı 1.6612 olarak uygulanacak. 2024 yılının Ocak ayında emeklilere yüzde 49.25, Temmuz ayında da yüzde 24.73 oranında zam yapılmış ve 2024’ün tamamında emekliler kümülatif olarak yüzde 86.16 zam almıştı. 2024’ün sonuna kadar emekli olacakların maaş hesabına bu yüzde 86.16’lık zam da eklenecek. Tüm bunlar üst üste eklendiğinde, bu yılsonuna kadar emekli olacakların emekli maaşı yüksek olacak.

2025’TE EMEKLİ MAAŞ HESABI

Bir de 2025’te emekli olacakların durumuna bakalım. Daha doğrusu 2024 sonuna kadar emekli olmayıp da 2025 yılına bırakanların maaş hesabı nasıl olacak? 2025 yılında emekli olacaklar, 2024 yılındaki yüzde 86.16’lık emekli maaş zamlarından yararlanamayacak. İkincisi, tahminlere göre gelişme hızı 2024 yılında yüzde 4 olacak. Enflasyon tahminleri ise yüzde 42 ila 45 arasında değişiyor. Açıklanan kasım ayı enflasyonu yüzde 47.09’a gerilemişti. Tahminlere göre de yılsonu enflasyonu yüzde 45’lerde olacak. 2025 yılına yönelik güncelleme katsayısının ise 1.4620 olması bekleniyor. Bu hesaptan devam edecek olursak; 2025 Ocak ayında emekli zam artışının yüzde 16’larda olacağı ve 2024 yılında emekli olacaklar ile 2025 yılında emekli olacaklar arasında maaş farkının yüzde 30’larda olacağı tahminini yürütebiliriz.

FARK YÜZDE 30’A GERİLEDİ

Birkaç ay öncesinde ise durum biraz daha farklıydı. Enflasyon hedefi yüzde 38’lerdeydi ve güncelleme katsayısı 1.366 ila 1.392 arasındaydı. Bu durumda da 2024 yılında emekli olacaklar ile 2025 yılında emekli olacaklar arasında maaş farkı yüzde 37’lere kadar çıkıyordu. Şimdi ise aradaki fark yüzde 30’lara kadar düşmüş durumda.

Yazının Devamını Oku

Araç alım satımında yeni dönem hakkında tüm merak edilenler

9 Aralık 2024
Araç alım satımında trafik sigortasında yeni dönem 6 Aralık tarihinde başladı.

Buna göre, alım satımda önce trafik poliçesi yapılacak, sonra noterler aracın alım satım işlemini gerçekleştirecek. Okuyuculardan gelen soru ve yorumlara bakınca, yeni uygulama konusunda hem vatandaşın hem de oto alım satımı yapanların tereddütleri olduğu anlaşılıyor. Öncelikle şunu belirteyim, yeni uygulama ne alıcıya ne satıcıya hiçbir ek maliyet getirmeyeceği gibi alım satım işlemlerini de zorlaştırmayacak. Aksine trafikte sigortasız araç sayısını azaltacak, daha da önemlisi vatandalar mağdur olmayacak. Trafik sigortasında yeni uygulama ile ilgili tüm merak edilenleri soru cevap şeklinde anlattım.

6 Aralık tarihinden önce ikinci el araç alım satımlarında sistem nasıl işliyordu?

Öncesinde, araç satılsa bile trafik sigortası 15 gün boyunca geçerliliğini koruyordu. Aracı satan kişi 15 gün içinde sigorta şirketine bildirilmek zorundaydı. Bildirimden itibaren de 15 gün içinde sigorta şirketi trafik sigortasını iptal ediyor, aracın yeni sahibi sigortayı yaptırıyordu. Araç satışı sırasında sigorta iptal edilse bile trafik sigortası 15 gün sonrasına kadar geçerliliğini koruyordu.

Yeni uygulama nasıl olacak?

Trafik sigortasında 15 günlük süre artık uygulanmayacak. Alım satım işlemlerinde aracı alacak olan kişi önce alacağı aracın, modeli, plakası gibi bilgileri satıcıdan öğrenecek ve bu bilgilerle kendi adına ya da alıcı şirket ise şirket adına trafik sigortası yaptıracak. Trafik sigortası yapıldıktan sonra notere gidilecek ve aracın alım satım işlemi gerçekleştirilecek. Trafik sigortası yapılmamışsa noter alım satım işlemini yapmayacak.

Alıcı trafik poliçesini notere vermek zorunda mı?

Alıcı, aracı satın almadan önce trafik sigortasını yaptırdığında, poliçe bilgileri sisteme girecek, noter de; TC kimlik numarası ya da şirketse vergi levhası üzerinden sistemde sigortanın yaptırılıp yaptırılmadığını görecek.

Alıcı sigortayı yaptırdıktan sonra aracı almaktan ya da satıcı satmaktan vazgeçerse ne olacak?

Yazının Devamını Oku

Ucuz borçlanma fırsatı için son ay

5 Aralık 2024
Çalışanlar çalışamadıkları döneme ait sosyal güvenlik primlerini sonradan borçlanarak, yani hizmet borçlanması yaparak ödeyebiliyor.

Böylece çalışanlar, emeklilikte ödenmesi gereken prim gün sayısını öne çekebiliyor ve erken emekli olabiliyor. Bu kapsamda da çalışan kadınlar doğum borçlanması, erkekler askerlik borçlanması, yurtdışında çalışanlar yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanabiliyorlar. Borçlanma tutarları da asgari ücrete göre belirleniyor ve her yıl asgari ücretteki değişikliğe göre borçlanma miktarı da artıyor.

Borçlanma karşılığında ödenecek en düşük tutar; asgari ücretin yüzde 32’si, en yüksek tutar da asgari ücretin yüzde 32’sinin 7.5 katı. Çalışanlar bu rakamlar arasında kendi belirledikleri tutar üzerinden borçlanabilir. Kadın çalışanlar bir çocuk için 720 gün, iki çocuk için 1.440 gün, üç çocuk için 2.160 gün üzerinden borçlanabiliyor. Askerlik borçlanması ise en fazla askerlik süresi kadar yani, 540 gün (18 ay) yapılabiliyor. En yaygın borçlanma ise doğum ve askerlik borçlanması. Özellikle prim gün sayıları emekliliğe yetmeyenler, biran önce emekli olabilmek için borçlanma yapmaya çalışıyor. Sadece emeklilik için de değil, borçlanma tutarı her yıl asgari ücretle birlikte arttığından, kimileri de ileride daha yüksek tutarlar ödememek için şimdiden borçlanıyor.

Peki, 2024 sonuna kadar borçlanma yapacaklar kaç lira ödeyecekler? Bugün asgari ücret tutarı brüt 20.002 lira, net 17.002 lira. Sene sonuna kadar borçlanma yapacaklar bu tutarlar üzerinden para ödeyecek.

2024 İÇİN GÜNLÜK TUTAR 213.36 TL

Buna göre de en düşük borçlanma tutarı günlük 213.36, aylık 6.400.64 lira. En yüksek borçlanma tutarı ise günlük 1.600 lira, aylık 48.004 lira. Çalışanlar bu tutarlar arasında istedikleri bir rakamdan borçlanma yapabilecekler.

Örneğin, doğum borçlanması yapacak bir kadın çalışan, en düşük borçlanma tutarı üzerinden hesaplandığında (günlük 213.36 lira); bir çocuk için 720 gün üzerinden 153.612 lira, iki çocuk için 1.440 gün üzerinden 307.224 lira, üç çocuk için 2.160 gün üzerinde 460.836 lira ödeyecek. Aynı çalışanın en yüksek tutardan borçlandığını hesaplayacak olursak (günlük 1.600 lira); bir çocuk için 1.152.000 lira, iki çocuk için 2.304.000 lira ve üç çocuk için 3.456.000 lira ödenecek.

Yazının Devamını Oku