Altını değiştirmiştim. Tam karşımda yüz yüze duruyorduk, çoraplarını düzeltiyordum. ‘‘Şaaaak’’ diye suratımın ortasına geçirdi.
Refleks ve karakter icabı olarak benim de ona ‘‘şaak’’ diye geçirmem gerekiyordu. Yapmadım, kendimi çok zor tuttum ve duvara geçirdim.
Bu iki yaşına doğru oldu. Gözüm döndü. Çünkü itiraf ediyorum, daha önce bir kere vurmuştum ona. Dehşet içinde bana bakmıştı. Bilmediği bir şeydi. Tanımlayamamıştı. Sonra birkaç gün kendime gelememiş, hatta bunu kendime yakıştıramadığım için ağlamıştım. Hani, haberlerde çıkan kötü (ya da öyle demeyelim, kadersiz diyelim) annelere benzetmiştim kendimi...
Vurma konusu onda biraz sürüyor ama bende değil. En fazla poposuna bir şaplakçık... Şakayla karışık...
Ama beni çileden çıkaran ilk olay değildi bu. Bebekliğinden beri neyi düzene soktuysam büyümesiyle birlikte değiştirmesi bana kafayı yediriyordu.
Bu çocuk hiç sallanmadı, yatağına koyar, uyuyana kadar biraz beklerdim. Hatta sonraları beklememeye de başladım. Kendi kendine uyuyordu. Gündüz kitaplarını okuyup sızıyordu. Ayaklanmaya başladığında hooop değişti. Ben gelene kadar zıplamaya başladı. Ve ben de o uyuyana kadar dakikalarca başında durmak zorunda kaldım. Karanlıkta, kıpırdamadan, o biçimsiz sandalyede kafamın içinden geçen düşünceleri anlatmam mümkün bile değil...
KOCAM BU SURATIMI GÖRMEK İSTEMİYORDU
İçeride misafirler olurdu, çok seyretmek istediğim filmler olurdu. Ne zaman erken uyumasını beklesem, özellikle uyumazdı. Uyuduğunda da bir karış suratla salona dönerdim.
Sonra bir gece kocam bana ‘‘bunu yapma’’ dedi. ‘‘Ben bu suratı görmek istemiyorum, yapamıyorsan bir çözüm bulalım’’ dedi.
Çözüm bendeydi...
Bu kadar da değil, bir gün de benimle yatmaya başladı. Hem gündüz hem gece... Benim yatağımda...
Yine bebekti. Odasında oyuncaklarıyla oynar, ben de minderlerin üstünde kestirirdim. Sonra bir gün... Beni yanından ayırmadığı gibi, uyutmamaya da başladı. Tek başına oynasa bile, orada dimdik duracaktım. Hayır, oturmayacaktım da...
Ya o belirsiz krizleri... ‘‘Anne onu masaya koooy!’’ Koydum. ‘‘Anne onu masaya koymaaaa!’’
Peki ne yapayım.
Yemek yedirirkenki durumlar? Bir gün zevkle yediği şeyin ertesi gün suratına bakmaması... ‘‘Sinan şeker istiyooo’’ diye diretmesi... Hiç yenilemeyen inadı...
Tam bir şeyi yoluna koyuyor, ev düzeninizi de ona göre değiştiriyorsunuz ki, tak diye değiştiriyor herşeyi...
TADINI ÇIKARAYIM DEDİM
Oysa ilk günden beri herşeyi düzene koymamış mıydım!!!
Oysa ki böyle bir şey yokmuş. Sonra düşündüm. Sakin olarak bu işi de bir eğlence olarak görmem ve tadını çıkarmam gerektiğine karar verdim. Düşündüm... Birkaç sene sonra yalvarsam bile benimle yatmayacaktı. O zaman şimdi bunun tadını çıkarayım dedim. Birkaç sene sonra beni odasına bile sokmayacak. O zaman şimdi ‘‘anne odaya’’ diye tutturduğunda, onu kırmayayım.
İsterse yesin, istemezse yemesin. Ne fark eder? Bir daha ısıtırsın, iş mi...
Onu kırmaya nelerin değip nelerin değmeyeceğine karar verdim. Evet, akvaryumun üzerine çıkıp aynanın tepesindeki süslere uzanması mümkün değildi ve bunun için savaşırdım ama diğer pek çok şey için savaşmaya değer miydi?
Sinirlerinizi sağlam tutmanın temel yolu bir daha hiçbir dönemin tekrar gelmeyeceğini bilmeniz. Bu da bir iş ve güzel taraflarından bakılmalı. Angarya olarak kabul ettiğiniz her şeyin iyi taraflarını tartıya çıkarın.
İnanın işler kolaylaşıyor.
Bu çocuk doğuştan bağımsız
Ona asla söylemeyin: Bana biraz soru sorma!
Ona hep söyleyin: Sana güveniyorum
Ona hediye alırken: İçinden başka şeyler çıkan oyuncak setleri hoşuna gider. Koyu lacivert ve mor renkli kıyafet ya da oyuncaklar da güzel olur. İleri yaşlarda balık, kedi yavrusu da ilgilerini çeker. Bir de top, paten gibi spor eşyaları.
Hiç büyümeyecek bir bebek... Sizi heyecanla selamlıyor. Onu ciddiye almaz ve merhabanızı esirgerseniz düş kırıklığı içinde kalbini kırarsınız. Haberiniz olsun.
Bu güzel, neşeli, cana yakın, hareketli çocuk ayrıca çok da dürüsttür. Bebekliğinden itibaren içindeki neşeyi, cana yakınlığı ve arkadaş canlılığını belli eder. Ama insanların kokularının, görüntülerinin ve seslerinin verdiği güven duygusuna ihtiyaçları vardır.
Yay çocukları rahat hareket eden teklifsiz çocuklardır. Emirlerinizin mantıklı olduğuna inanırsa rahat rahat ona uyacaktır. Ama uygun bulmazsa, üzgünüz. Bu yüzden onun sınavından iyi not almanız gerekiyor.
O daha çok küçük yaşta farkına varmadan doğru hareket etmesini öğrenir. Israr etmek, cezalandırmaya kalkmak hatadır. Çünkü bu çocuk doğuştan bağımsızdır.
Ayrıca müthiş bir merak içindedir. Sabah güne kafalarında bir soruyla başlar ve gece yatarken yine bir soruyla uyur. Üstelik bu sorular hiç de hafife alınacak türden değildir. ‘‘Anne, Nez sahnedeyken neden babama öyle baktın?’’ diye sorabilir.
Bu çocuklara ekonomiyi öğretmeniz gerekecek. Onlara vereceğiniz harçlıkla yetinmeyi bilmek zorundalar. Ama inanın yemek için verdiğiniz parayla gidip bir çocuk dergisi alabilir. Alsın, o zaman sandviçle geçer günleri...
Yay çocuğunuz küçükken sizin onur duygunuza ve hoşgörünüze saygı göstermesini öğrenmelidir. Yoksa ileride onu elinizden kaçırırsınız.
Ailesiyle ilişkisi kuvvetli Yay çocuklarının büyüdükleri zaman aralarında sürtüşmeler çıkabilir. Kardeşlerine karşı ilgili ve yakındır. Büyük merakları ve çok yönlü zekaları sayesinde öğrenmeyi çekici bir oyun haline getirebilir ve böylece mutlu öğrenciler olabilirler.
Onları yerinde oturmaya, onların hayallerini boğmaya kalkmayın, bütün canlılıkları yok olur. Kendisine güven verilen konularda karşısındakine asla bir hata yapmaz.
Bu arada dine karşı ciddi bir ilgi duyabilir Yay çocukları. Ama ilerleyen yıllarda kuşku duymaya başlarlar.
Bilin ki bağımsız ve dürüst bir tiptir.
YAY ANNESİ
Çocukların hayran olduğu anne modeli
İşte çocuklarının hayran olacağı bir anne. Onun en yakın arkadaşı... Eğleneceği, gülüşeceği biri... Çocukları da neşeli ve canlı yetiştirecek bir anne... Kendi dürüstlüğünü de onlara öğretecek aynı zamanda... Eğer çocuklar onun açık sözlülüğünden canlarını kurtarabilirlerse, annelerinin dünyadaki hiçbir çocuğun sahip olmadığı kadar harika bir abla olduğunu düşünerek büyüyeceklerdir. Bazen patavatsız sözleri çocukları kırabilir ama o bunu çok tatlı bir cazibeyle atlatır. Başta kendilerini çok acemi hissettikleri annelik işinde çok hızlı ve emin adımlarla ilerleyecekler ve bu işi çok iyi kıvıracaklar.
Yay annelerine tavsiyeler: Yorgun veya kızgın olduğu zamanlar dışında disiplin konusunda fazla gevşek olmamaya dikkat etmelisiniz. Sinirli olduğunuz zaman sakinleşmeden çocuğunuzun yanına gitmeyin.
ANNEMİN
Annenizle iyi olmak istiyorsanız önce arkadaşlarıyla iyi olun
Hayır yani anlamıyorum, bu annemin arkadaşları ne kadar birbirlerini tutuyorlar böyle. Şimdi bunlar takriben 8-10 kadın. Yaşlar aşağı yukarı aynı; 80 civarı!!! (50 yani) Takriben 30 senedir arkadaşlar. Çok iyi anlaşır, gezer tozarlar. Artık hemen hemen hepsi anne-babaanne olmuş durumda.
İşte bundan sonra coştular zaten... Kuşak artması hepsini gençleştirdi gençleştirmesine de pek bi alıngan oldular. Aralarında en yırtık olan Zali Hanım'ı bana elçi göndermişler. Konuştu da konuştu...
Ha şimdi, anneleri idare etmek kolay da onların arkadaşları artık bunca zamandan sonra sizin anneniz gibi de olsa ‘‘höttt’’ dediler mi kalıyorsunuz.
Her konuda tavsiye vermek haddim değil ama ananızla iyi olmak istiyorsanız önce arkadaşlarıyla iyi olun derim.
Anlatın beraber gülelim
Utku'nun maceraları
01.12.2001 Babası ile büyük bir markette alış veriş yaparlarken Utku pahalı bir oyuncak seçti. Babası ‘‘bu pahalı bir oyuncak’’ deyince oyuncağın etiketini söktü ve ‘‘şimdi pahalı değil!’’ dedi.
25.02.2002 Bir diyalog:
Utku beni ne kadar seviyorsun?
-Dünyalar kadar.
Başka?
-Satürn kadar, halkaları var ya.
Başka?
-Ya tamam işte iki tane söyledim ya.
03.11.2002 Genel seçimler yapıldı. Oy kullanmaya beraber gittik. Onun da parmağını boyadılar. Akşam evde sonuçları izlerken, babası ‘‘bak oğlum bugün attığımız zarfları saymışlar, kazananları açıklıyorlar’’ dedi. Utku sordu: