Bu konuyu yazabilmek için epey bir süre inceledim evdeki ortamı. Bu konu tabii ki televizyonla ilgili. Sonbaharda Sinan bademcik ameliyatı olup, konuyu büyük bir olgunlukla halledince, babası bu durumu fırsat bilmiş ve odasına televizyon ve VCD player almıştı.
Ben duruma son derece karşı idim. Ne var ki işten gelen baba, haberleri bile rahat rahat seyredemediği için pes etmişti. Oysa ben terbiye etmek amacındaydım.
Her ne kadar sadece VCD seyretmek için olsa ve televizyon kanalları bağlı olmasa da korkum, Sinan’ın ekran kontrolünden çıkması idi. Neyse ki öyle olmadı. Televizyonunu açmadığı günlerin sayısı daha fazla oldu. Bazen arkadaşları bizdeyken, odalarında film seyrettiler, ki bu anne ve babaların iki saat rahatça laflamasına fırsat verdi.
Sinan genelde salonda bizimle televizyon seyretmeyi seviyor. Bunu ben de tercih ediyorum çünkü o zaman seyrettiğimiz şeyler hakkında konuşabiliyoruz. Benim hoşuma giden bir nokta da Digiturk kumandasına olan hakimiyeti. Guide tuşuna bakıp bana programları okutarak, istediği programı işaretliyor. Her ne kadar oynamada pek başarılı olmasa da, oyun sayfalarını açıyor, bir şeylerle uğraşıyor. Arada sırada kumanda kullanımı ile ilgili bir şey keşfediyor ve bana dönüp, "Anne bak, eğer bu tuşa basıp, sonra buraya basarsan..." diye anlatmaya başlıyor. Hatta en son anneannemin evinde kumandayla ilgili bir sorunu çözünce pek bir böbürlendim.
Çocuklar iyi bu konuda... Mesela annem hálá uzaktan kumandanın iki tuşunu kullanmaktan başka hiçbir şeyi bilmez. Çocuklu evlerdeki yamalanmış kumandaların sebebi de bu noktadan kaynaklanıyor sanırım. Pek seviliyor o aletler!!!
TELEVİZYON MÜPTELASI ÇOCUKLARA KANAL KİLİTLEME
Bu arada kumandadaki kilit sisteminden bahsettim ona. Beni fazla zorlar ve babanın haber seyretme saatinde hálá Jetix, Jojo ve çizgi film diye tutturursa, istediğim kanalları kilitleyebileceğimi anlattım. Henüz kullanmama gerek kalmadı ama annelere bir hatırlatayım istedim. İstediğiniz zaman, istediğiniz kanalı kilitleyebilirsiniz. Bu şu an sadece Digiturk’te var. Diğer yayın şekillerindeki ya da televizyon teknolojisindeki durumu bilmiyorum. Çocuklara ekran disiplini kazandırmak için yararlı bence...
Bu arada geçen hafta Şef Jojo çekimine gittik biliyor musunuz? Konumuzun dışında ama, mutfağa meraklı olan ve evde yemek yapılırken mutfakta itinayla çalıştırılan Sinan ve arkadaşı becerilerini herkese gösterdiler! Greyfurtlu pasta yaptılar. Anneleri stüdyoya sokmadılar, biz dışarıdan izledik. Bizimkiler car car konuşuyorlardı ama benim olduğum yerde ses bağlantısı yoktu. O yüzden pazar günkü yayın saatini heyecanla bekledik. Acaba neler anlattılar, bizi rezil ettiler mi diye! Ama her şey yolunda gitmiş. Başta çok tutuk olan Sinan, sonrasında biraz rahatladı ama yine de çok rahat olamadı. Onun için en eğlenceli yanı, kendini ekranda izlemekti.
Velhasıl, konumuza dönelim. Bir de Baby TV var artık hayatımızda. Gerçi bebeklere yönelik bir kanal ama bizimki onu da seviyor.
Aileye özel doğum klibi
Görsel medya, animasyon ve post-prodüksiyon üzerine ABD’de eğitim gören 27 yaşındaki Pınar Çamlıbel, bebeğin doğum anını dakika dakika görüntüleyip, doğumu ölümsüzleştiren klipler hazırlıyor. Anneyle birlikte doğuma girip, daha sonra bu görüntüleri müzik, metin gibi unsurlarla zenginleştiriyor. Her klibin teması, kurgusu farklı. Süresi 5 ila 20 dakika, fiyatı 300 ila 1000 YTL arasında. İstenirse şiir bile ekleniyor.Mesude ERŞAN
Pınar Çamlıbel, kadın doğum hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Teksen Çamlıbel ile göz hastalıkları uzmanı Sıdıka Çamlıbel’in kızı. Çocukluk yıllarından bu yana hastane ortamına, ameliyatlara alışık. Geçmişte, ameliyatları seyretmekten çekinmiyor, keyifle izliyordu. Ne ameliyathanelerin kendine özgü ilaç kokusu ne de kan onu etkiliyordu. Narkoz verilen hastalardaki bilinç değişikliğiydi ilgisini çeken. Acıyı hissetmemeleri ve bedenin kesilmeye, biçilmeye izin vermesini her seferinde aynı şaşkınlıkla izliyor ve kamerayla kaydediyordu.
Medya eğitimi aldığı Amerika’dan dönüşte de doğumları izlemeyi sürdürdü. Dostlarına doğum klipleri çekti. Çevreden talep gelmeye başlayınca uğraşısını profesyonelleştirmeye karar verdi. Jinevizyon adını verdiği bir şirket kurdu.
"Her bebeğin doğuşu bir mucize ve benim için en büyük ilham kaynağı. Doğurmak bence bir kadının yaşayabileceği en büyük bireysel deneyim. Böyle bir duyguyu görüntülemek, mucizeyi belgelemek büyük haz. Ameliyat, müzik sevgisi ve doğumun mucizevi yönü birleşince böyle bir çalışma çıkıyor. Çok keyif alıyorum" diyor.
Ameliyathanede DVD kamerayla çekim yaparken bir hayalet gibi sessizce ve hızlı hareket ediyor. Bir yandan steril ortamı bozmaması, ameliyathane trafiğini aksatmaması, diğer yandan sahneleri kaçırmaması gerekiyor.
BAZILARI ULTRASONLA BAŞLIYOR
Çamlıbel’in kliplerini, doğum videolarından ayıran özellik kurgusu. Kliplerde olayın bir öykü gibi aktarılması. Bebek başrolde, görüntülerde hayattaki ilk günü yansıtılıyor: Doğumu, ilk ağlaması, yıkanması, anneyle-babayla ilk karşılaşması, ilk memeyi emmesi... Ve bu arada anne ve babanın, diğer yakınlarının yaşadıkları.
Şimdiye kadar 11 doğum klibi çeken Çamlıbel, doğumdan önce aileyle buluşuyor. Beklentilerini, isteklerini öğreniyor ve buna göre bir çekim programı yapıyor. Bazı aileler klibin bebeğin anne karnındaki ultrason görüntüleriyle başlamasını istiyor. Kimileri, sezaryen doğumda annenin karnının kesildiği anı görmek istemiyor. Emzirmenin görüntülenmesini istemeyen anne adayları da olabiliyor. Bazıları metinde şiir talep ediyor. Klibin uzunluğu ailenin arzusuna göre 5-20 dakika arasında değişiyor.
"Hasta odasına yattığı an, aileyi rahatsız etmeden çekime başlıyorum. Tek tek duygularını alıyorum. Doğum masasında anneyle ve doğumu yapan doktorla kısacık bir röportaj yapıyorum. Doğumdan sonra bebek odasına gidiyorum. Annenin veya aileden kimsenin göremediği bebeğin yıkanması, ölçülmesi, tartılması, giydirilmesini çekiyorum. Anne, babayla bebeğin buluşması, ilk temas ve ilk öpücük, emzirme... Hepsini kaydediyorum. Ev ofisimde de post prodüksiyon yapıyorum."
İSTEYENE TİŞÖRT, ŞAPKA, KUPA
Çamlıbel’in kliplerinde tercihi klasik müzikten yana. A. Seitkaliyev’in eserlerini kullanmayı seviyor: "Aslında müziği aile de seçebilir. Ben Seitkaliyev’in müziğini çok duygusal ve belgesele uygun buluyorum. Ritmi çok güzel. Hızlı çekim de yapsam, yavaşlatsam da görüntülere uyuyor. Bana ilham veriyor."
Doğum klibinin fiyatı, süresine göre, 300 YTL ile bin YTL arasında değişiyor. Ayrıca aile isterse fotoğraf albümü, bebeğin ultrason görüntülerinin basıldığı tişörtler, şapkalar, kupalar da hazırlayabiliyor. Çamlıbel tüm bu ürünleri tanıttığı bir de web sitesi kurmuş: www.jinevizyon.com
İLK KLİPLERİNİHAYALİNDE ÇEKTİ
Pınar Çamlıbel’ın film çekme merakı çocuk yaşta başladı. Çekimleri evde elden geçiriyor, montaj denemeleri yapıyordu. Bu alandaki yenilikçi çalışmaları ve müzik kliplerini merakla izledi. Müzik dinlerken hayalinde klipler çekti. Bu tutkusu meslek seçimine de yansıdı. Lisans eğitimini görsel medya üzerine Washington DC, yüksek lisansı ise New York’ta animasyon ve prodüksiyon üzerine yaptı. Türkiye’ye döndükten sonra da Yeditepe Üniversitesi Görsel İletişim Bölümü’nde iki yıl araştırma görevlisi olarak çalıştı.
DOĞUMDA EN SOĞUKKANLI KİŞİ PINAR’DI
AYLİN ALKAN: Arkadaşlarımızın yaptığı video çekimleri izleyince, Pınar’ı seçmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimizi anladık. Kurgu ve çekim kalitesi açısından çok farklı. Doğum esnasında genellikle babalar çekim yapıyor. Halbuki aslında aynı gün yapılması gereken çok iş oluyor. Babanın koşturması, fotoğraf, film çekmesi ve aynı anda o heyecanı yaşaması çok zor. Bebeğimizin doğumunda eşimin görevini Pınar üzerine aldı. Sezaryenle doğum yaptım, o anı yaşayamadım. Şimdi iyi kurgulanmış olan klibi izleyerek görebiliyorum.
KEREM ALKAN: Dışarıdan bakan bir göz bu tür özel olayları çok daha iyi yakalıyor. Kameranın vizöründen bakarken, yaşadığınız anı ve heyecanı kaçırıyorsunuz. Ben de doğuma girdim. Çok etkilendim. Bir sürü felsefi düşünce geliyor o sırada aklınıza. Öte yandan karınız baygın, karnı açılıyor, bebeğiniz çıkarılıyor. Tüm bu hengamede en soğukkanlı olan Pınar’dı. Klibi her seyredişimizde farklı bir ayrıntıyı keşfediyoruz.
ANNEMİN KÖŞESİ
Sinan’dan anneme iltifatlar
Oğlum bana gelip, "Anne makyaj yapsana, anne kaşlarını alsana" falan diyor. Oysa anneme geçen gün ne demiş inanamazsınız: "Anne, annem artık büyük? Nasıl oluyor da sen ihtiyarlamıyorsun?"
Annemin ne hale geldiğini size anlatamam tabii! Çocukların gerçekten doğru söyledikleri göz önüne alınırsa -ki bence kesinlikle alınmalı- durumun vahametinin oğlum bile farkında. Zaten bana "anneanne", anneme de "anne" deyip duruyor. Ben de sinirlenip duruyorum.
Hani, bir çocuğun annesinden etkilenmesi normalken, niçin anneannesinin etkisinde daha fazla kalır ki! Oysa ona gidip, "Anneanne niçin gözlerin bu kadar kocaman" diye sorması gerekmez miydi!!!