Sinan, fırın kapağını açıp üzerinde tepinmeye kalktı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Çok fazla sayıda anne ile birebir muhatap değilim doğrusunu isterseniz. Ama internet sayesinde çok daha fazlasıyla irtibat haline geçtiğimi kabul ediyorum. Nelerden bahsediliyor? Genelde bebeğin sorunu ne ise; ishal, katı mamaya geçiş, dadı sorunu... Ama televizyon ve reklamlar da annelerin her zaman konuştuğu konulardan. Hele hele şimdilerde oynayan Aziz Üstel'li Profilo reklamı epey tartışmalara yol açıyor. Kimi anneler o reklamdan çok rahatsız olmuş. Çocukların suçlularla bir tutulması esprisinden, suçluluk psikolojisinden, çocukların örnek alıp yapılanları tekrarlamalarından bahsedip duruyorlar. Reklamı sempatik bulanlar da var tabii. Sosyolog ya da reklamcı değilim. Ama iyi gözlem yapan ve dünyaya biraz açık bakmaya çalışan bir anneyim. Ve reklamı amaç açısından doğru buldum. Evet, boylarından büyük bu aletler çocukların elinde oyuncak olup kolayca dağılabiliyor. Ve dayanıklılık çok önemli. Profilo da bu fikri esprili bir biçimde sunmuş bana kalırsa...YARAMAZLIK YAPMASA KORKARIMBir kere burada beni düşündüren çocukların 'görüp de yapma' eylemi... Görmeseler de yapmıyorlar mı sanki? Sinan bu reklamı seyretmedi ama geçen gün fırın kapağını açıp üzerinde tepinmeye kalktı. Elektrikli süpürge her gün onun atı oluyor. Ev temizlenirken, üzerinde dolaşıyor. Bütün kirliler onun değiştirmeleri sonucunda farklı programlarda yıkanıyor. Bulaşık makinesini onsuz doldurup boşaltmam mümkün değil. Ne var ki bana yardım ediyor ve eşyaları doğru yerine de koyuyor...Ve Sinan bunları televizyonda görmedi. Normal gelişen bir erkek çocuğu olarak zaten ilgisini çeken şeyler bunlar... Yaramazlık da onun hakkı... Yapmasa korkardım...Ayrıca yapılan tartışmalar çocukların reklamları, müzik kanallarını tercih ettiklerini de gösteriyor. İyi de çocuklar siz ne seyrederseniz onu seyretmez mi? Veya oyalansın diye reklamları açarsanız tabii onu seyreder. Bizim evde pek televizyon açık olmaz. Sinan da 2,5 dakikadan fazla televizyona bakmaz. İstesem bile bakmıyor. Ve bizde daha çok Discovery ve National Geographic açık olduğundan yunus balığıyla balinayı çok rahat ayırt ediyor. Hipopotam'ı seviyor. Uçakları, helikopterleri iyice biliyor. Bir tek avlanma sahnelerinde durumu açıkça izah etmem gerekiyor. 'Aslan acıkmış yemek yiyor,' gibi... Bir de onun böyle yemek yememesini!!!SUÇLU TV DEĞİLYapılan bir araştırma 2-5 yaş arası çocukların haftada ortalama 25 saat televizyon izlediğini ortaya koyuyor. Ve fazla izlemenin obeziteden tutun da hayal gücünün azalmasına ya da değer yargılarının bozulmasına kadar pek çok sorunun çıkacağını söylüyorlar. Olabilir ama izleyeceklerdir...Sizin de onunla birlikte izlemesi en doğrusu. Televizyonu ödül veya ceza amaçlı kullanmak çok yanlış. Ayrıca seyrettikleri bazı görüntüler onları ürkütüp korkutabilir. Yanında olun ki ona gereken açıklamaları yapın. Şiddet ile ilgili yanlış fikirlere kapılmasınlar. Sonuçta her seferinde televizyona suç bulunmasına karşıyım. O bizim hayatımızın bir parçası ve öyle de olacak. Dolayısı ile çocuklar da onunla beraber büyüyecek. Ne var ki bunun nasıl değerlendirileceği annelerin işi. Bir aleti suçlamaktansa pek çok durumda yaptığımız gibi onu da kontrol altında tutmak en doğrusu...Ayla Algan’la birlikte fa fare, mi midyeAyla Algan tarafından yönetilen ve bütün çocukların renkli birer balık olması gerektiğine inanan Ekol Sanatevi, 4 yaşından itibaren bütün çocukları haftada bir gün yaratıcı ve farklı olmaya çağırıyor. İyi ebeveynler olarak çocuğumuzu en iyi yuvaya göndermek, en iyi bakıcıyı bulmak, en iyi oyuncağı almak için çırpınıp duruyoruz. Onunla beraber vakit geçiren herkesin ona iyi bir şeyler kazandırması için dikkat ediyoruz. Arkadaşlarımız ona yanlış bir kelime öğrettiğinde onları uyarıyoruz. Çocuğumuz iyi gelişsin, becerikli olsun diye...Ve şimdi yılların ona kazandırdığı müthiş deneyimi, sempatisi ve başarıları ile Ayla Algan çocuklarınıza yardım ediyor. Nişantaşı'nda açılan Ekol Drama Sanatevi sayesinde... Burası sadece çocuklara değil, büyüklere yönelik de pek çok faaliyete yer veriyor ama bizi ilgilendiren çocuklu bölüm...Cumartesi sabahı gittim oraya. Altı katlı bir bina... Küçük sohbetimizi bitirdikten sonra çocukların olduğu bir odaya gittik...O da ne? O ufacık şeyler solfej anahtarının önünde, öğretmenlerinin yanında kıpır kıpır bir şeyler yapıyor. 3-4 yaşında ufacık çocuklar... Müzik Yolcuları adındaki bu grup, öğretmenleri Yaprak Sandalcı Turgay'ın denetiminde annelerinin (ilk iki ay için) yanında solfej öğreniyorlar. Annelerinin olmasının sebebi kontrol değil, onlar da tekniği öğreniyor ki eve gidince biraz daha çalıştırabilsin çocuğunu. Eh solfejle başladıktan sonra ister keman çalsın, ister piyano. 1 Ekim'de başlayan dersler 30 Mayıs'a kadar haftada bir gün bir saat şeklinde düzenlenmiş. Bambaşka bir teknik var. Fa...Fare, mi... midye... Neyse karıştırmayayım. Çocuklar öğreniyor ya! EN İRİ KRAL DEĞİL!Ama esas sınıf: Yaratıcı drama...4 değil ama 6-7 yaşından itibaren bütün çocuklar için çok uygun bir sınıf...İçinde her şey var: Drama, dans, müzik... O sınıfa girdim. Çocuklar önce oynayacakları rol icabı kendilerine uygun kıyafet yaratma peşindeydi. Bir çocuk dilenci olacaktı. Kendisine büyükçe bir ceket buldu. Gitti kağıt kalem aldı ve 'sağır ve dilsizim,' diye yazdı. Başka bir tanesi tüllere sardı kendini. Birinin elinde şemsiye... Hepsi bir şeylerin peşinde...Bu müthiş bir eğitim süreci. Bir kere bu ders tiyatrocu yetiştirmek anlamına gelmiyor. Çocukların bedenini doğru kullanmayı, düzgün ve etkili konuşmayı, konsantrasyon ve ritim duygusunu geliştirmeyi, duygularını fark etmesini ve geliştirmesini, kendine güvenmesini sağlayan bir sistem. Çünkü tiyatroda olduğu gibi kral rolü iri yarı, gösterişli çocuğa değil, ufak tefek olana veriliyor. Hatta çocuklar kendi oyununu, kendi rolünü belirliyor. Her biri kendi olmasını öğreniyor. İçindeki yeteneklerin daha çabuk farkına varıyor. Yıllar sonra 'tüh be, benden de ne iyi .... olurmuş' dememek için. (Boşluğu siz doldurun) Sadece çocuğunuz için değil, sizin için de pek çok şey (dans, yaratıcı drama, yazım teknikleri vb.) var burada. 0212 234 09 93'u arayın. Anlatın beraber gülelimBen çocuğumŞimdi 3,5 yaşında olan Anıl'ın macerası bir sene önce gerçekleşti: 'Erkek ya, tabancalara meraklıyız. Çift tabanca ile dolaşıyor bizimki. Bir gün evden çıkarken, 'Ver tabancalarımı, ben polisim' diyerek tabancalarını istedi. Parka gittik, sokaklarda dolaştık ve epey yoruldu. Dairemiz ikinci katta ve asansör yok. Merdivenlerin başına geldiğimizde, kollarını uzatarak kucağa alınmak istediğini belirtti. Babamız, 'hani sen polistin, polisler kucağa alınır mı' diye sorunca, bizimki tabancalarını uzattı ve 'al tabancaları, ben çocuğum' cevabını yapıştırdı. Ülkü ASMA, 28, İSTİnatla başa çıkılmazKızım Ceren (1,5) dün tutturdu legolarıyla ev yapalım diye. Tabii televizyon seyretmeyeyim ve onunla ilgileneyim diye. Ben de kırmam; onunla ilgilenmeliyim sonuçta işten gelince. Ama Asmalı Konak'a da bakmak istedim. Tabii göz ucuyla bir iki kez baktım anlamasın diye. İlgimi eksik etmedim ondan. Hep gözünün içine baka baka konuştum. İstediği şekilleri yaptım. Ama hınzır fark etmiş o iki kere ekrana saniyelik bakışlarımı; aldı legoları elleriyle dağıttı. Öyle bir sinirle ki sormayın; bağırdı çağırdı etrafa attı. 'Tamam kızım gel yeniden yapalım,' dedim ama nafile. İstemedi ve kızdı. Kıskanç bayan iki bakışımı bile çok gördü bana ! Gülşen SırmaÖnerilerİyi kek yapmanın sırrı; yumurta, yağ ve şekeri çok, unu az çırpmaktır. Özellikle yumurtanın önce düşük, sonra yüksek devirde uzun süre çırpılması gerekir. Un, kabartma tozu ve nişasta keke en son eklenen malzemelerdir. Bu malzemeleri tahta bir ıspatulayla kısa bir süre karıştırmak yeterlidir.Böreğin lezzetli olması için, pişirmeden önce 4-5 saat buzdolabında bekletin.Annemin köşesini bu hafta için kiralayan OCAMINKonuşmalar şöyle gelişti: - Kaynanacığım, söz hakkı istiyorum, Nora fırsat vermiyor. Sen benim bir tane kaynanamsın, bana köşeni bir haftalığına verir misin?- Canım damadım, sana kızımı verdim, köşe de neymiş. Ne oldu, Nora gene mi yemeği kötü yaptı? - Geçen hafta molalı 7 senelik hikayemizden bahsetmiş. En çok bu konu hakkında mail geldi. - Sizin hikayenizi Türkiye'de öğrenmeyen kalmış mıydı? Nora'nın ilan verdiğini sanıyordum.- Birkaç kişi kalmış. Şimdi de onlar ne yaptınız 7 sene deyip duruyorar? - E desinler, sen de cevap ver. - Ne diyeyim? Kim inanır 7 sene sadece kavga edip evlenme kararı aldıktan sonra hiç kavga etmediğimize...- Ne diyorsun oğlum sen...- Bak gördün müüü! Sen de inanmadın...Nora'nın yorumu: Kocamın annemle benden daha iyi anlaşması, daha çok konuşacak şeyleri olması benim arada bir ortalığı biraz karıştırmamı gerektiriyor. Benden habersiz gün içinde telefonda bile konuşuyorlar. Yakında kocam evin oğlu, ben gelin durumuna düşmekten korkuyorum da...