Okuldan çağrıldım

Bu hafta size Sinan’ın projesi için nasıl çalıştığımızı ve nasıl sunduğumuzu anlatmak istiyordum ki daha çarpıcı bir gelişme oldu.

Sinan’ı almaya gittiğim bir öğleden sonra, öğretmeni Gamze yanıma yaklaşıp çok tatlı bir şekilde bir ara konuşmamız gerektiğini söyledi.

Ertesi güne kadar zor dayandım ve hemen öğretmenini kıstırdım.

Öncesinde söylemem gerek, aikido öğretmeni de birkaç gün evvel Sinan’ın biraz değiştiğini, bir sıkıntısı olup olmadığını sordu. (Aikido girişimimizden ileride bahsedeceğim.) Aynı haftada iki öğretmenden işaret geldi! Ortada görünür bir durum yok. Travma yaratacak bir gelişme yok. Kavga yok, kıyamet yok... Peki benim oğlan niye azdı birdenbire?

Öğretmeni oğlumun son birkaç haftadır başka bir çocuk olduğunu örnekleriyle anlattı. Anlattığı, evdeki azgın ve dik kafalı Sinan’a daha yakın bir çocuk. Ama okulda biraz haddini bilmesi benim için önemli. O yüzden disiplinli bir okula verdim ya.

Neyse, öğretmeni dinledim. Sonra eve gidip Sinan’la uzun uzun konuştum. Onun gerekçelerini dinledim. Beceremediği birkaç faaliyet yüzünden içine attığı sıkıntılar çıktı ortaya. Bir de yeni arkadaşlarından birinin azgınlık artışındaki etkisi... Bir elin nesi var iki elin sesi var şeklinde!!!

SİNAN’IN PROJESİ ANTİKA OYUNCAKLAR

Ertesi gün ailecek proje sunumumuz için gittik. Bu arada size projeyi anlatayım. Her çocuk merak ettiği bir konu ya da soru belirliyor. Onu araştırıp bilgileri edindikten sonra istediği materyalleri kullanarak sınıf arkadaşlarına anlatıyor. Bizimki antika oyuncakları seçti.

Bunun için yakın bir arkadaşım olan ve evinde eski oyuncaklar biriktiren Murat’a gittik. Elimizde kamera onunla söyleşi yaptık. Bir karton üzerine de Sunay Akın’ın oyuncak müzesinden resimler kestik, notlar aldık. Okuma yazma bilmedikleri için de bazı bilgileri ona ezberletmeye çalıştım.

Her akşam beş dakika kendini tanıtma ile başlayıp teşekkürle biten bir sunum için çalıştık birlikte. Ama o ya dışarı baktı, ya yerinde zıpladı, eline abuk sabuk bir şey alıp onunla oynadı... Konumuz dışında her şeyle ilgiliydi yani. Yine dünyam karardı tabii, bu çocuk seneye nasıl ders yapacak diye. Gerçi hepsinin böyle olduğunu biliyorum. Çünkü Nilgün de Derin’i projesi için çalıştırırken aynı sıkıntılardan bahsetti.

Sonunda sunduk projemizi. Unuttuğu yerleri hatırlattım ve ezberlerini o söyledi. Gerçi niyetim ezberlemesi değil, anlamasıydı ama kendi kelimeleriyle anlatmak zor geldi ona. Ama başarıyla bitirdik projeyi. O gün akşamüstü oyunlarda kaybettiği için ağlayarak beni yine sinir etti. Babası benim halime çok güldü. Ben de eve gidince senelik pedagog randevumuzu aldım!

BİR TÜRLÜ BİTMEYEN YAŞ KRİZLERİ

Doktorumuz görüşme öncesi bana küçük ama önemli bir bilgi verdi. İki yaş dönemi gibi altı yaşında da bir diklenme olabileceğinden bahsetti. Aynı dönemler dokuz yaş civarında da oluyor ve sonra 12 yaş gibi, ergenlikle son buluyormuş. Tabii sonra başka türleri başlıyor!

Anlayacağınız rahat yok. Artık biraz sert olmaya da karar verdim. Mesela Sinan ‘O zaman...’la başlayan tehditkár bir cümle kurduğu anda odasından bir oyuncağı bir haftalığına bana teslim ediyor.

En azından bunda azimliyim. Arada bir ağzından kelimeyi kaçırıyor ve çevir kazı yanmasın şeklinde, ‘O zamanlarda bir kere...’ gibi anlamsız cümlelere çeviriyor. Ben de çok gülüyorum.

Hamilelik sıkıntılarından sanatla kurtuluyorlar

Artık pek çok yerde hamilelik döneminde adayları anneliğe hazırlamak için değişik kurslar uygulanıyor. Bu programlar, hamilelerin doğum öncesi ve sonrası nelerle karşılaşacakları konusunda bilgilenmeleri ve kendilerini tanıyarak bilinçli ve güvenli anne adayları olmaları konusunda yardımcı oluyor. Bunların biri de Davranış Bilimleri Enstitüsü’nün kursları. DBE Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi tarafından ‘Bebeğimi Beklerken’ adıyla hayata geçirilen eğitim ve etkileşim programı bu ay başlıyor. Kursta tüm eğitimlerde öğretilen temel bilgiler de var ama en enteresan kısmı, hamilelik sıkıntılarını sanatla alt etmeleri.

Hamilelik kolay zannedilse de gerçekten zor bir dönem. Anne adayı; kendisini, geleceğini, her şeyini sorgulamaya başlar. Görünümünden ve değişen ruh halinden memnun olmayanların sayısı da gittikçe artar. Bunun temel sebeplerinden biri, tamamen değişecek olan yeni dünyalarına karşı hazırlıksız olmaları.

Çocuk doğduktan sonra ani bir şok geçiren anneler kısa sürede kendilerini toparlamak, duruma adapte olmak ve aynı zamanda çocuk yetiştirme konusunda en hızlı tarafından bilgilenmek durumunda kalıyorlar. Çoğu durumda da bilgilendirme işini uzman olmayan, kendi tecrübeleriyle iyi niyetle yol göstermeye çalışan eş, dost ve akrabalar yapıyorlar ki bu durumda sağlıksız ya da gereksiz bilgiler de aktarılabiliyor.

Zaten yeterince yorucu ve yıpratıcı olan doğum sonrası döneminde edinilen yarım bilgilerle anneler zaman zaman bebeklerinin psikolojik ve sosyal gelişimlerinde olumsuz etkilere yol açabilecek tutum ve davranışlarda bulunabiliyorlar.

Hamileler için düzenlenen kursların sayısı her gün artıyor. Ama olay sadece anne adaylarını bilgilendirmekte değil. Onları rahatlatmak, dönemin fiziksel değişimlerinden kaynaklanan psikolojik gerginliklerini üzerlerinden atabilmelerini de sağlamak. Bu yüzden Davranış Bilimleri Enstitüsü, hamilelerin bilinçli, kendini tanıyan, güvenli ve kaygılardan uzak anne adayları olmaları için bir kurs düzenliyor. Haftada iki günden toplam 3 hafta sürecek olan eğitimler, 6-12 kişilik gruplar halinde gerçekleştiriyor.

Bu kursun ilgi çekici kısmı kısmı, ‘Dışavurumcu Sanat Terapi’si.’ Bu çalışmalarda hamileler bir araya gelerek, birlikte resimler çizecek, bir şeyler boyayacak, yapıştıracaklar... Arada da sohbet edip rahatlayacaklar. Klinik Psikolog Olcay Güner Dışavurumcu Sanat Terapisi’ni şu şekilde tanıtıyor: ‘Bu yöntem, kişinin kendi içindeki duyguları sanat yoluyla dışa vurma biçimi. Bu terapi yönteminde boyalar, kurdeleler, renkli kağıtlar gibi elle tutulur malzemeler kullanılıyor. Dans, müzik ve drama da bu terapide kullanılan sanat dallarından. Sanat terapisinde kelimeleri kullanmak gerekmediği için bu yöntem çoğu zaman korkularından, umutlarından, kızgınlıklarından ya da benzeri güçlü duygularından bahsetmekte güçlük çeken kişilerde etkili oluyor.’

AMAÇ RESSAM OLMAK DEĞİL, RAHATLAMAK

Sanat terapisinin önemli katkılarından biri de stresi azaltması. Yapılan araştırmalar güçlü duyguların bastırılmasının strese yol açtığını ve stresin birçok hastalığı tetiklediğini gösteriyor. Sanat terapisi kişilerin bilinçaltındaki duygularına ulaşmalarına yardımcı olduğu için stres altındaki anne adayları için çok etkili bir yöntem. Anne adayı bu şekilde bu son derece doğal olan korkularını tanıyor ve dışa vuruyor. Yaşanan duyguların sadece kendine ait olmadığını, başkalarının da bazen benzer duyguları hissedebileceğini ve bu sürecin doğal olduğunu anlayan anne, bu şekilde rahatlıyor.

Hamilelerde sanat terapisi son yıllarda yurtdışında da çok kullanılan bir yöntem. Çizgiler o anki ruh halini çok iyi yansıttığından, gün gün yaşanan değişiklikleri de fark etmek mümkün.

Peki neler yapılıyor? Resim, boyama, yapıştırma... Her türlü malzemeyi ayrı ayrı ya da beraber kullanmanız mümkün. Sanatı istediğiniz gibi katabilirsiniz yaptıklarınıza. Kurdelelerle yapıştırma yapabilir, yağlı boya bir tablo da yaratabilirsiniz. Hatta hepsini bir arada bile kullanabilirsiniz. Bunu yaparken müzik dinleyebilir, arada arkadaşlarınıza beğendiğiniz kitaptan bir bölüm de okuyabilirsiniz. Sonuçta sizi o an ne rahatlatıyorsa yapmanız mümkün. Burada amaç bir sanat dalı hakkında uzmanlaşmak için eğitim almak değil. O yüzden kurs bitiminde sergi açabileceğiniz bir ressam olacağınızı beklemeyin. Ama ortaya farklı materyallerle ilginç ürünler çıkartabilirsiniz.

UZMANLARDAN VİDEO KASETLERLE DESTEK

Kursta rahatlama teknikleri de öğretiliyor. Bu egzersizler hamilelerde sıklıkla görülen, endişenin arttığı durumlarda gerek bedensel gerekse zihinsel olarak kendimizi kontrol edebilmemizi ve ortaya çıkacak fiziksel sorunlarla da baş edebilmelerini kolaylaştırıyor. Bu çalışmada amaç, anne adayının bedenini tanımasını ve kontrol etmesini sağlamak. Nefes alma egzersizleri ve doğum sonrasında da bebeği büyütürken ortaya çıkabilecek fiziksel ya da duygusal gerginliklere de yardımcı oluyor.

Programın seminerler bölümünde ise birçok farklı konu işlenecek. Bebek odasının ve ihtiyaçlarının hazırlanması, bebek ile iletişim, bebeğin güvenliği ve ilkyardım, doğum sonrası annede görülecek psikolojik değişimler, çalışan anneler için çözümler, bebek bakıcısı ve kreş seçimi, oyun ve oyuncak seçimi gibi çok çeşitli konular var.

Eğitimlere farklı uzmanlar da özel olarak kaydedilmiş video kasetler ile katılacak. Bu isimlerin bazıları jinekolog Dr. Moşe Benhabib, beslenme uzmanı Dr. Yasemin Bradley, psikiyatrist Dr. Ersan Kantarcı, pediatrist Dr. Şule Yazgan, yeni doğan uzmanı Prof. Dr. Nüvit Altınkaya.

Programa dahil olmak isteyenler dbecocuk@dbe.com.tr adresine e-posta gönderebilir ya da bilgi ve kayıt için 0212 233 01 10’u arayabilir.

ANNEMİN KÖŞESİ

Annemden seçmece kampanyalar

Annem, bir anneanne olarak bu hafta kendini çocuklar için yapılan yılbaşı hediyesi kampanyalarına adamış durumda. Her gün yeni bir tanesinden bahsediyor. İşte onun seçtiklerinden iki tane. Belki siz de birine katkıda bulunmak istersiniz.

Kalyon Hotel, bu yılbaşının Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı Bolluca Çocuk Köyü’ndeki 0-18 yaş arasındaki çocuklar için özel olması için desteğinizi bekliyor. Kalyon Hotel’in lobisindeki yılbaşı ağacının altında toplanan hediyeler, 26 Aralık günü küçük dostlarımız için düzenlenecek Yeni Yıl partisinde sahiplerine ulaşacaklar. A: Sahilyolu No: 34, Sultanahmet, T: 0212 517 44 00. 26 Aralık’taki partiye de katılabilirsiniz.

İstanbul’da üç mağazası olan Leonardini’nin sahibi Cemile Hanım 22 Aralık tarihine kadar mağazalardaki oyuncak sepetine katkıda bulunduğunuz takdirde, bunları Bingöl ve Bitlis’teki Çocuk Esirgeme Kurumu’na gönderelecek. Leonardini mağazaları Nişantaşı, Kadıköy ve Göktürk’te. www.leonardini.com.tr
Yazarın Tüm Yazıları