Erkek çocuğu doğurduğunuz anda gelişen geyik muhabbetleri klasiktir. Malum aletin bir bebeğe nazaran ne kadar büyük olduğu mesela. Ailenin gurur biblosu haline gelir o şey. Saç kesimi ayrı bir muhabbet, giyim tarzının verilmesi ayrı bir şahsiyet: Bol pantolon ve gömlekler, gösterişli montlar...
Ve tabii bütün doğan bebekler gibi ileride nasıl biri olacak, ne sevecek, acaba annesi gibi şunu mu iyi yapacak yoksa babası gibi bunda mı iyi olacak, ne meslek seçecek falan....
Bir de tabii nasıl bir kız getirecek?
Bir gece karı koca evde oturup bir film izliyorduk. Filmin bir sahnesinde anne, ergenlik yaşındaki oğlunu bir kızla öpüşürken yakalamıştı. Kocamla birbirimize baktık. İkimiz de aynı şeyi hissetmiştik. Elin kızı gelecek veeeee...
Bu kaçınılmaz, nasıl bir kız geleceğini de şimdiden bilmek imkansız. Ama gelişmeler, bizim bu insanı nasıl karşılayacağımızı gösterebiliyor.
Ve yine başka bir olay: Bir doğumgünü partisi için yuvaya gitmiştik. Yaş ortalaması oğlumdan 2 sene büyük. Yani en ve tek küçük benimki. Portatif bir ev var ve ona girmek istiyor. Ama birbirinin arkadaşı olan 4-5 çocuk (ki çoğu kız) oğlumu içeri almıyorlar. Onlara izah etmeye çalışıyorum ki Sinan küçük, idare edin diye, ama yok. Cadı inadı...
Başta onların da çocuk olduğunu düşünerek sabırlı ve anlayışlı anne-kadın pozisyonuna girdim. Sonuçta çocukları da tanımıyorum ki... Zaten en ufak bir tartışmalarında çocukların yanına koşup olayı kontrol altına almaya çalışan biri değilimdir. Bırakırım biraz savaşsınlar, durum tehlike içine girince çıkarım ortaya...
Bir tanesi de Sinan için 'ama o bilmem neyi beceremiyoooo' muhabbeti yaptı...
Vay, sen misin benim oğluma bunu diyen. Anında gardımı aldım ve 'Evet daha küçük olduğu için bunu beceremiyor ama senin kullanamadığın kafanı o gayet güzel kullanmasını biliyor' dedim. Hızımı alamadım. 'Sinan gel, bu kızlar senin arkadaşların kadar güzel değiller, biz gidip arabalara binelim,' dedim.
Alıp oğlumu, bize bakan çocuklara sırtımı dönüp gittim.
Yaptığım doğru mu? Muhtemelen değil. Gerekli mi? Kesinlikle hayır ama ne yapayım doğru laftan anlamıyorlarsa yanlıştan da o kadar anlamayacaklardır nasıl olsa...
Babası benim fena bir kaynana olacağıma inanıyor. Ben nedense o idareci ve kabullenir karakterimle ılımlı olacağımı sanıyorum. Yuva arkadaşları arasında pek samimi olduğu Lal'i çok seviyorum. Onu az güzel veya suratsız veya şımarık bulmuyorum (ki kesinlikle değil ama fark etmez biliyorsunuz; analar taktı mı dünya yıkılsa fikirleri değişmez).
Daha sonra neden çocuklara bunu yaptığımı düşündüm. Tanıdığım ve sevdiğim çocuklara da aynı şeyi yapar mıydım diye düşündüm. Gerçekten bir nevi kaynanalık sinyali miydi bu?
Ve karar verdim. Bana yukarıda anlattığım olayı yaptıran şey çocukların anlamsız şımarıklığı idi. Daha sonraları da başka çocuklarla bir araya geldiğimizde tepkilerimi izledim. Gerçekten şımarıkça terbiyesizlik yapmayan hiçbir çocuğa ben de bulaşmadım. Ama tersi olduğunda yine bulaşacağımı biliyorum. Çünkü ben çocuğumun yanında fazla anne olamıyorum. (Diğer çocukların yanında da anne olmuyorum. Dolayısı ile fazla düzgün çocuklar için bana güvenmeyin!!!) Şakayla karışık koluma vurarak beni sinir ediyorsa ben de aynı sinirle koluna vuruyor ve 'yapma ya!' diye bağırıyorum. Arı vızıltısı şeklinde tepemde dolanıyorsa ben de aynısını ona yapıyorum. Bazen anlamıyor ama bazen de anlayıp gülüyor, yaptığımızı...
Biz böyle yuvarlanıp gidiyoruz işte...
Bu arada başka zaman devam ederim ama küfürler başladı. Bilin bakalım hangisi: Benim en sevdiğim!!!
Becerikli anneler yaratıcı çocuklar
Çocuk doğurmak kadınların alanlarını kısıtlamalarına ya da kendilerini sadece çocuğa yöneltmelerine sebep değil. Çocuğunuza gereken ilgiyi tam olarak sağlarken bile kendinizle ilgili bir şeylerle uğraşmak mümkün olabiliyor. Bunun en güzel örneğini www.anneyiz.biz sitesinde karşılaştığım Pınar Sondal'da gördüm.
Hepimiz Pınar Sondal kadar şanslı olmayabiliriz çünkü yeteneklerimiz sınırlı. Ama onun bize sunduğu imkanları değerlendirmek mümkün. Çünkü Pınar Hanım bu sitede size çocuklarınızla oynayabileceğiniz pek çok oyunun kılavuzluğunu yapıyor. Boyama yapabilmeniz için çizimler, kesip giydirme oyunları için kalıplar çıkartıyor veya evin içinde minik bir tiyatro sahnesi kurup oyun perdelemenizi sağlıyor. El ve parmak kuklaları yapabiliyor, hazırladığınız maskelerle çocuklarınızla oynayabiliyorsunuz.
Kağıt, makas, karton süt kutusu, yapıştırıcı, boya, ip gibi evde kolayca bulabileceğiniz malzemelerle hiçbir ek maliyet gerektirmeden yaratacağınız oyun, oyuncak ve hediyelerle değişik bir alternatif sunuyor.
Print it adı verilen bu bölümde her yaş çocuk için oyun bulmak mümkün. 0-12 aylık bebeğiniz için kendi ellerinizle hazırladığınız mobil dönence, kalem tutmayı yeni öğrenen fındıklar için ilk resimlerim ve boyama sayfalarımız, her yaşa hitap edebilecek üç boyutlu hayvanlar, bir klasik olan kağıt bebekler, bilmeceler, çerçeveler ve çocuklarımızın hayal gücünü, yaratıcı zekasını ve el becerisini geliştirmeye yönelik eklenen yepyeni Tiyatro, Kostüm ve Kukla, kategorileri bile var.
1975 Amerika doğumlu olan Sondal, 6 yaşından beri Türkiye'de. Işık Lisesi'ni ardından da Y.T.Ü. Mimarlık Bölümünü bitirdi. 4 senedir evli ve 15 aylık Eren Mert adında bir oğlu var. İnternet sitesinde böyle bir bölüm hazırlamak da oğlunun sayesinde olmuş. Onunla beraber oynayacağı, evde kendisinin hazırlayabileceği pratik ve yaratıcı bir şeylerle uğraşma fikri, daha sonra bunu pek çok anneyle paylaşma şekline bürünmüş.
Sık sık yenilenen sitede Pınar Hanım şimdi de mimari kimliğini de kullanarak 'bebek ve çocuk odası' adlı bir bölüm daha hazırlamakta. Bu bölümde de yine ebeveynlere pratik bilgiler ve az bir maliyetle hazırlayabilecekleri bebek ve çocuk odalarını anlatmayı planlıyor. Hatta Print it adlı bölümdeki gibi bastırabilecekleri boya şablonları ve bebek abajuru yapımı gibi projeler ile elinden iş gelen insanlara rehber olmak amacında.
Evinizde bilgisayar ve printer varsa tek yapacağınız www.anneyiz.biz sitesinden print it bölümüne girmek. Eğer bunlar yoksa olan bir arkadaşınızdan sizin için bu çıkışları almasını isteyin. Gerçekten işinize yarayacak ve çocuğunuzla iyi vakit geçirmenizi sağlayacak bir şeylerle uğraşmış olacaksınız.
Çocuklara sanatla terapi
Bu hafta sanata taktık anlaşılan. Bu da bir ay sürecek ilginç bir faaliyetin haberi. Bir Kültür Sanat Merkezi'nin düzenlediği bu çalışma 7-9 ve 10-12 yaş grupları için düzenlenmiş. Cumartesi günleri yapılacak. Bu gelişim atölyesinde görsel sanatlar, edebiyat, müzik, dans, resim ve psikodrama gibi araçlar kullanılarak çocukların kendilerine özel çalışmalar yapmaları ve bu doğrultuda keşiflerde bulunularak çocukların gelişim göstermesi sağlanacak. Yani mesela, çocuğun çizdiği resimlerden dünyasının içine girilecek. Kullandığı renkler, desenler, ebatlar değerlendirilecek. Hatta bunun sonucunda çocuğun gizli kalmış yetenekleri ya da sıkıntıları bile ortaya çıkabilecek.
PSİ Çocuk ve Aile Merkezi ile işbirliği içinde hazırlanan bu çalışmalarla ilgileniyorsanız (0212) 219 2871'i arayabilirsiniz. Fiyatı da 250 milyon TL.
ANNEMİN KÖŞESİ
Annem beni mi, kardeşimi mi çok sevdi?
Ayşe Arman Çarşamba günü annelerin çocuklarını ayırması ile ilgili bir yazı yazmış. Çocuğu olmadığını bu yüzden iddialaşmayacağını ama pek de inanamadığını belirtmiş. Bende bir tane var, ben de iddialaşamam ama bir çocuk olarak çevremde bunu bazı annelerde çok gördüm. Üstelik beni şaşırtan, uzak olan, annesine çok da iyi davranmayan hatta onu üzen çocukların bile daha fazla kayırıldıklarına şahit oldum.
Kimileri ilk çocuk olduklarından daha çok sevildi, kimileri rahat zamanda, sorunsuz doğarak ılımlı bir evlat olduklarından...
İnsanın inanası gelmiyor ama gerçekten de anneler (ve belki de babalar) bazı çocuklarını daha fazla sevebiliyor. Belki kelime sevmek de değil, yakın hissetmek, önemsemek, ilgilenmek... Bilemem.
Benim annem ne yaptı? İnanın kardeşimi mi beni mi daha çok sevdi bilmiyorum. Belki için için birimizden birini o da kayırdı ama bunu bize belli etmedi. Dolayısı ile kardeşim de ben de bunun rahatsızlığı ile büyümedik. Ama fark edenler için üzücü olacağına eminim. İşte bakın bazen tek çocuk doğurmanın iyi tarafları da oluyormuş. Böyle bir sorunum yok en azından sorumluluklarım arasında...
Eee anacım sen ne dersin bakalım. Ayırdın mı gerçekten bizi... Anlat bakalım haftaya bir anne olarak şu işi...