Sizi bilmem ama ben yılbaşı hediye arayışlarının zirvesindeyim.
Pek bir yol kat ettiğim söylenemez. Ama bu sene değişik ve bir amaca yönelik bir şeyler yapmak niyetindeyim. Ailemin en büyük iki kişisi olan anneannem ve babama sağlıkla ilgili bir hediye vereceğim.
Med-line’in senelik paketlerinden birine üye yaptım onları. Daha çok ambulans servisi zannedilse de, aslında yürüyen bir hastane sayılabilir. Bu firmanın hazırladığı paketler var. Onlara üye olduğunuzda (kimsenin ihtiyacının olmamasını umarak tabii) bir telefonla kapınıza kadar geliyorlar. Hatta tıkalı trafik durumunda motosikletli doktorları bile var.
Onlara bu paketi hediye etmek için yetkililerle görüşürken kendimi hem çok iyi hem de garip hissettim. Onları "yaşlı" ve "her an bir şey çıkabilir" konumuna mı koyuyordum kafamda diye düşündüm. Oysa öyle değil.
Özellikle acil yardım gerektiren durumlarda ilk 15 dakikanın çok önemli olduğunu anlattılar bana. Hatta bu süreye"altın dakikalar" denirmiş. Çünkü bu süre içinde müdahale edilen olayların yüzde 85’i olumlu sonuçlanırmış. Bu tip şeyleri bilmek insanın içini rahatlatıyor.
Zaten insan çocuk sahibi olduktan sonra kendi sağlığı için de çok daha hassaslaşıyor. Çocuğum kendi ayakları üstünde durabilecek duruma gelene kadar ölmemem lazım diye düşünüyor. Çocuk sahibi olduktan sonra sigarayı bırakanlar, spora başlayanlar, rejime girenler bu yüzden artıyor. Ben de her sene ilkyardımı öğreneceğim diye niyetleniyor, sonra da unutup gidiyordum. Şimdi onlardan gelen ilkyardım kitapçığı evin her yerini benimle dolaşıyor.
Buzdolabının üstüne de telefon numaraları olan kocaman magneti yerleştirdim ve oğlumu çektim karşısına. "Bak Sinan" dedim. "Diyelim ki ikimiz evde baş başayız. Ya da babayla, anneanne veya dededen biri ile yalnızsın. Bize bir şey olduğu anda bu numarayı arayacaksın."
Bu sayede içim biraz olsun rahatladı. Açık söyleyeyim ben sağlık sigortasına da inanan insanlardanım. Ama mimlenmemişseniz!!! Mesela benim kocamı mimledi şirket. Bir türlü ödemeleri yapmıyor, hep bir bahane buluyor. Tabii bu biz müşterilerin yorumu. Onların kendi gerekçeleri var. Zaten sigorta işinde en büyük karışıklık da buradan çıkıyor. Sonuçta kocam paketini değiştirdi, ona göre uygun bir şekle soktular. Ama benim ve oğlanın paketi çok başarılı gidiyor. Kaza ya da hastalıktan çok korkuyorum ben. Ölmek ya da manevi sıkıntısı bir yana, maddi olarak başa çıkmak da çok zor.
DİĞERLERİNE BİR ÖPÜCÜK YETER
Ya ben niye yılbaşı öncesi böyle pozitif amaçlarla başladığım yazıyı bu noktaya getirdim ki! Neyse yine daha tatlı bir noktaya getireyim. Yukarıda bahsettiğim firmanın hamilelere ve yeni doğum yapanlara uygun da yeni bir paketleri var. "Baby" paketinde özellikle normal doğum yapmayı amaçlayanların içlerini rahatlatacak önemli detaylar var. Acil sağlık hizmetlerinin yanı sıra tıbbi danışmanlık, bebek bakım eğitimi, bebek ve çocuklara özel ilk yardım kitabı ve çeşitli kuruluşlarda indirim fırsatları var.
Eğer hamile bir yakınınız varsa bu paketi ona hediye etmenizi önerebilirim. Gerçekten değişik de bir hediye olur. Gelelim eşe dosta, anaya, kocaya, oğula...
Birer güzel öpücük yeter hepsine sanırım. Özellikle oğlum çok kıymetini bilecektir manevi bir hediyenin. Onun için "ödül" ya da "hediye" kelimesinin anlamı genellikle para ile alınabilecek şeyleri kapsıyor da!!!
8 aşamada çocuğunuzun inadını yenin
Çocuklarda inatlaşma her yaş döneminde görülür. Bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlamaları ve dünyayı keşfetme merakları da bu inatlaşma sürecini tetikler. En sakin çocuklar bile anne-babaları ve çevresindekiler ile ayırım yapmaksızın her zaman ve her konuda çatışmaya girebilirler. Çocuğunuzun bir inatlaşma nöbeti süresince defalarca fikir değiştirdiğine tanık olabilirsiniz. Bazen, neyi isteyip neyi istemediğini bile anlayamazsınız. Bir yerde istediğini başka bir yerde istemez, size yaptığı başkasına yapmaz.
Çocuğunuzun inatlaşma dönemlerinde her iki tarafın da amaçlarını açıkça ortaya koymak önemli. Sizin amaçlarınız onunkilerden çok faklı olabilir; yemek yedirmek, bir marketten gereksiz bir şey almadan çıkmak, uyuyan birisinin odasından çıkmasını sağlamak veya uyutmak. Onun ise tek bir amacı vardır; sizin dediğinizin tersini yapmak! Bu şekilde kendi tercihlerini kendisinin yapabildiğini kanıtlamayı hedeflerler aslında.
Pek çok anne-baba bunun farkında olmadığı için çocuklarıyla gereksiz yere çatışmaya girer ve kendilerini de çocuklarını da yıpratır. Daha da kötüsü bazı çocuklar bunu bir alışkanlık haline getirirler, ileriki yaşlara taşırlar. Daha kötüsü, gelişmenin doğal bir sonucu olan bu duruma çözüm olarak şiddete başvurmaya başlarlar.
Gerçekten inatçı bir çocukla karşılaştığımızda onları nasıl alt edeceğiz? İşte size sekiz işe yarar tüyo.
1- ÇOCUK OLDUĞUNU UNUTMAYIN: Her şeyden önce soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir nefes alın ve onun bir çocuk olduğunu unutmayın. Öfkeli tavır takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen gösterin.
2- KONTROLÜ ELDEN BIRAKMAYIN: Durumun kontrolünü elinizde bulundurun. Kontrolün çocuğunuzun eline geçmesine izin vermeyin. Ayrıca onun söylediği ya da yaptığı hiçbir şeyi kişisel algılamayın. Kaba davranıyorsa bile bunun size karşı bir şey olmadığını aklınızdan çıkartmayın;
3- AMACINIZI BELİRLEYİN: Bir inatlaşma krizinin sonunda ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Amacınız ona, kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda elde edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalı. Hedefleriniz konusunda net olursanız onlara ulaştığınızı fark etmeniz daha kolay olur.
4- HAYIR DERKEN SEBEBİNİ AÇIKLAYIN: İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman olarak görmesini engelleyecektir.
5- İSTİKRARLI OLUN: Kararlı ve tutarlı olun. Önce "hayır" dediğiniz bir şeye sonradan "evet" derseniz, çocuğunuz bunu size karşı kullanmaya başlar. Başka zaman ve durumlarda da siz pes edene kadar da sizinle çatışmaya devam eder.
6- ÇOCUĞUNUZUN HUYUNU BİLİN: Çocuğunuzu motive edecek ve istediğiniz biçimde davranmasını sağlayacak şeyleri bilmelisiniz. Ona gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra biraz zaman tanıyın. Örneğin, üç yaşındaki çocuğunuzun ortalama olarak üç dakikalık dikkat süresi vardır. Yani, kısa bir süre sonra istediğini elde etmek konusunda sizinle yeniden inatlaşmaya başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecek.
7- DİKKATİNİ BAŞKA YERE ÇEKİN: Çocuğunuz her şeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş, bir kedi, sevdiği bir yiyecek veya oyun vb. herhangi bir şey olabilir. Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerli. Ancak, okul yaşına kadar, hatta bazen daha sonrasında bile bu yöntemin yararını görebilirsiniz.
8- ONA KARAR VERME FIRSATI VERİN: Çocuğunuza duruma alternatif olarak seçenek sunun. Böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Böylece kendisiyle ilgili kararları verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek inatlaşmaktan vazgeçebilir. Siz de makul birkaç seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur. Tabii bu seçeneklerin, gelişi güzel uydurulmuş alternatifler değil, onayladığınız ve uygulanabilir şeyler olmasına dikkat edin ki, yeniden bir anlaşmazlık yaşamayasınız.
EN ÇOK BUNLAR YÜZÜNDEN İNATLAŞIYORLAR
* Market, oyuncakçı ya da bakkal gibi yerlerden bir şeyler satın almak
* Oyuncaklarını ve eşyalarını paylaşmak
* Kardeş ilişkileri ile ilgili konular
* Televizyon ya da VCD/DVD izlemek
* Uyumak veya yatağa girmek
* Pusete ya da otomobil koltuğuna oturmak
* giyinmek
* Yemek yemeyi reddetmek (bazı durumlarda yemek yemeyi kesememek!)