Herkes doğurmalı mı?

Ofisten çıkmış eve yürüyordum. Arkamdan şöyle bir cümle duydum: ‘Herkes doğurmamalı ya!’ Döndüm, önce bunu diyenlere baktım.

Yuvarlak gözlüklü, hafif sakallı kısa boyla bir adam, kısa saçlı makyajsız bir kadın. Sonra yakın çevrelerinde bu lafı etmelerine neden olan kişileri aradım. Bir anne ve 6-7 yaşında bir çocuk gördüm.

Olayı görmedim, neden böyle bir laf ettiler bilemiyorum. Ama bazen ben de bu tip düşüncelerin kafamdan geçtiğini bilirim. Özellikle mutlu olmayı bilemeyen, şükredemeyen, hayatın hiç iyi taraflarını yakalayamayan insanları görünce. Çünkü çocuklarını da kendileri gibi yetiştireceklerdir diye...

Sizce herkes doğurmalı mı?

Son derece içgüdüsel ve doğal bir şey doğurmak. Üremek, soyunu devam ettirmek, kendine yakın bir ya da birkaç tane daha ortaya çıkarmak, aile kurmak... Aynı şekilde bazı kültürlerde ya da bölgelerde diyelim, annelerin yaptığı da son derece doğaya ait: Özürlü çocuğunu öldürmek! Tüyleriniz diken diken olmasın, ama böyle. Nedeni ne olursa olsun, özellikle fiziksel özürlü doğan bebekleri anneleri ortadan kaldırabiliyor.

Eşimin bir hatırası geldi aklıma: 1999 yılıydı. Evliydik ama hamile değildim. Bir matbaa işimiz olduğundan eşim orada sabahlayacaktı. Gecenin bir vakti elektrikler kesilmiş ve makineler durmuş. İş durmuş, çay demlenmiş, muhabbet başlamış... Bir usta ve bir kalfa; ikisinin de çocukları var. ‘Ya abi, pazar olsa da bisikleti bagaja koyup çocuklarla gezmeye gitsem’ diye başlayan muhabbetleri, baba olmak için sabırsızlanan eşimi iyi dağıtmıştı.

ELALEME KARIŞMAYALIM KENDİMİZE BAKALIM

Eşim, klasik Türk babası tipinde bir babayla büyümüş. Sevgiyi fiziksel olarak göstermeyen ama koruyucu, güven verici bir baba. O yüzden de uzun süre ancak filmlerde gördüğü doktor ya da mühendis babaların, okumuş babaların, çocuğuna sarıldığını sandığını itiraf etti. Oysa böyle değildi. Karşısında gördüğü adam, bütün günlerini bir matbaanın başında geçiriyor ve tek bir günü bekliyordu. Sadece çocuklarıyla geçireceği o bir tek günü...

Sonra haberlerde görüyoruz, bildik tanıdık insanlar ‘Aliye’ muhabbetine giriyorlar. Gerçekten o durumda olan pek çok insan var maalesef. Örnek aydın baba gibi gözükenler, meğerse aylar boyunca beşer dakikadan 3-5 kere görüyormuş çocuklarını.

Bir yandan başka biri çıkıp ‘Ay mutlaka doğur birkaç tane daha’ diyor. ‘Nasıl olsa bakıcılar var!’

Var değil mi?..

Sorun bakıcılarda ya da diğer bakanlarda değil. Tabii ki yardımlar, yardımcılar olmadan olmaz ama kimin nasıl bir anne ya da baba olacağının garantisi yok. İyisinden olmak için didinip durabiliriz sadece.

Sokaktaki insanlara neden doğurdun, ya da sen doğurma gibi müdahale edemeyiz belki ama kendi çocuklarımızla daha fazla zaman geçirmek, onları daha düzgün bir ortama sokmak için elimizden geleni yapabiliriz en azından.

Uzaktan millete ‘cık cık’lamak kolay!!!

Çocuğunuzu düzenli olarak göz doktoruna götürün

Çocuklarınızın sağlık kontrollerini düzenli olarak yaptıran bir aile olsanız bile bazı noktaları atlayabilirsiniz. Örneğin, özel bir durum olmadığı sürece kimse durup dururken çocuğunu göz doktoruna götürmenin gerekli olmayacağını düşünebilir. Ne var ki böyle değil. Şaşılık gibi, küçüklükten fark edilebilecek bazı rahatsızlıkların dışında anne-babaların fark edemeyeceği hastalıklar da küçük yaşta işaret vermeye başlayabilir. Ayrıca küçük çocuklar şikáyetlerini tam olarak anlatamadıkları için görme bozukluklarının çok uzun süre farkına varmayabilirsiniz. Bu nedenle doğumdan itibaren düzenli göz kontrollerinin yapılması çok önemli.

ERKEN DOĞANLARIN GÖRME GELİŞİMİ YAVAŞ OLUR

Yeni doğan bebeklerde görme duyusu çok az gelişmiştir ve görmenin pek çok özelliği ilk yılda gelişir. Zamanında doğan bebekler doğumdan sonraki ilk hafta içinde annelerinin yüz ifadesini görebilir hale gelirler. Erken doğan bebeklerde ise görme gelişimi daha geç olur ve bu bebeklerin doğumdan hemen sonraki dönemde özellikle retina tabakasının gelişimi açısından yakın takip gerekli.

HAFİF GÖZ KAYMASI NORMAL

İlk 3-4 ay gözlerinde kısa süreli kaymalar görülebilir ancak kalıcı kayma mevcutsa, gözlerden biri normal hareket etmiyorsa veya bir göz diğerinden belirgin ölçüde değişik görünüme sahipse vakit geçirmeden bir göz doktoruna başvurmalısınız. Göz kaymalarının dördüncü aydan sonraki dönemde devam etmesi normal değil.

İLK DOKTOR ZİYARETİ ALTI AYLIKKEN

Normal görme gelişimi olan üç aylık bir çocuk oyuncağını gözleriyle takip edebilmeli. Dört-altı ay arası dönemde ise kendisine gösterilen oyuncaklara uzanabilmeli. Görünürde herhangi bir göz sorunu olmayan bebeklerin ilk göz kontrolü altı aylıkken yapılmalıdır. Bunu takiben üç yaş civarında ve okula başlamadan önce kontroller tekrarlanmalıdır.

ŞAŞILIĞA MÜDAHALE EDİN

Okul dönemindeki çocuklara iki yılda bir göz kontrolü yeterli. Herhangi bir bozukluk veya şaşılık saptanması durumunda ilk olarak gözlük ile çocuğun odaklama yeteneği arttırılarak sorun düzeltilmeye çalışılır. Gözlüğün yetersiz kalması durumunda cerrahi müdahale gerekebilir. Çocukların beyni çok hızlı bir şekilde farklı durumlara uyum sağlayabildiğinden göz bozukluğu ya da şaşılık nedeni ile bir gözde görüş net değilse beyin o gözden gelen görüntüyü ihmal ederek yok sayar. Bunun sonucunda ise beynin kullanmadığı gözde göz tembelliği (ambliyopi) oluşur. Erken tanı ve tedavi ile bu durumun önlenmesi ve normal bir görme gelişiminin sağlanması çoğunlukla mümkün olabilir. Gözlerden birinde tembellik saptanması durumunda iyi gören göz belli süreler için kapatılarak veya damla ile görmesi bulanıklaştırılarak çocuğun az gören gözünü kullanması ve böylece o gözde görmenin gelişmesi sağlanmaya çalışılır.

HASTALIK GENETİK OLABİLİR

Görme duyusunun gelişimi 9-11 yaş döneminde tamamlandığından bu yaşa kadar farkına varılmayan ve tedavi edilmeyen göz problemleri kalıcı göz tembelliğine yol açabilir. Özellikle yakın akrabalarında göz tembelliği, şaşılık veya görme kaybı olan çocuklar daha büyük risk altında. Fark edilmeyen görme bozuklukları, okul çağındaki çocuğunuzun öğrenmesini zorlaştırarak okuldaki başarısını dahi etkileyebilir.

Evde göz kontrolü

Gözlerin duruşu veya çocukların bazı hareketleri olası bir görme sorununun habercisi olabileceğinden anne ve babalar böyle işaretler açısından uyanık olmalı. Düzenli doktor kontrollerini aksatmayın ama bunlara da dikkat edin:

Çocuğunuz sizinle göz teması kurduğunda iki gözü birbirine paralel duruyor mu? Gözlerden birinde içe ya da dışa kayma veya iki göz birbirinden bağımsız hareket ediyormuş izlenimi var mı?

Okurken veya televizyon seyrederken başını sürekli bir yöne çevirme, başını eğme, bir gözünü kapalı tutma, sık sık göz kırpma, gözlerini kısma ya da ovalama var mı?

Okur veya yazarken çok yakından bakıyor, satır kaydırıyor veya sürekli parmakla takip ediyor mu?

Yakın işleri sevmeme, kısa sürede dikkat dağılması veya dalgınlaşma gibi sıkıntıları var mı?

Oyun oynarken topu tutma, ayakkabı bağlama veya düğme ilikleme gibi el-göz koordinasyonu gerektiren işlerde zorlanıyor mu?

Okulda tahtayı net görmek ve yazılara odaklanabilmek için sürekli kendini zorlama sonucu oluşan baş ağrısı var mı?
Yazarın Tüm Yazıları