Büyükleri idare etmeyi bilen çocuklar

Biz, çevresinde sadece çiftler ve çocuklu aileler olan bir aile değiliz. Renk ve çeşit bolluğu bizim çevremizde, dolayısıyla oğlumuzun çevresinde de var.

Evli olup çocuğu olmayan birkaç arkadaşımızın yanı sıra hiç evlenmemiş, evlenmeyi hiç düşünmemiş, dolayısıyla çocuk sahibi olmakla uzaktan yakından alakası olmayan arkadaşlarımız da gelip gider evimize. Sinan da onlarla aynı ortamda uzun süre bulunur.

Çocukların, çocuk sahibi olmayanlarla ilişkileri ve onların çocuklara davranışlarında farklılıklar olduğu bir gerçek. Çocuksuz evlilerin çocuklarla arası gayet iyi. Sinan’la oynuyor, onunla zaman geçiriyorlar. Daha da önemlisi çocukların kaprislerine, şımarıklıklarına katlanabiliyorlar. Onların çocuk olduğunu kabul edip olgun biri gibi davranmalarını beklemiyorlar. Evli olmayanlarda ise ciddi farklılıklar var.

ÇOCUKLAR DAHA ANLAYIŞLI

Evli olmayanlar temelde ikiye ayrılıyor ama ikisi de çocuklara büyükmüş gibi davranıyor. Birinci grup bunu, onları idare etmek amacıyla yapıyor. İkinci grup da çocuk muhabbetini çekemediği için!!! İstiyorlar ki bulunduğumuz ortamda çocuk yaramazlık yapmasın, ses çıkarmasın, o anda yaptığımız işi (muhabbet, kart oynamak, film seyretmek, her ne ise) bozmadan orada bir yerde kendi kendine oynasın.

Çocuk bir süre sonra sıkılıp mızmızlandığında, anneye sarıldığında, ortamı biraz rahatsız ettiğinde çocuğu şımarıklıkla suçluyorlar. Kimse annenin yüzüne çocuk yetiştirmeyle ilgili eleştiride bulunmasa da çocukla 15 yaşındaymış gibi konuşmaya, onu uyarmaya çalışıyorlar. Hani eski filmlerde aristokrat çocuklar olur ya, onlar gibi olsun diye bekliyorlar. Üç yaşında mükemmel çatal bıçak kullanan, yemeği bitince izin isteyip odasına gidenlerden...

İşin hoş yanı da, küçücük çocukların bu kişileri çok güzel ayırt edebilmesi. Kendilerine yakın olanlara, onları çocuk olarak kabul edenlere onlar da yakınlık gösteriyor. Araları iyi oluyor ve hep iyi gidiyor. Diğerleri ile ise hiçbir zaman samimi bir bağ kuramıyor. Çocuklar, haklı olduklarını bilseler bile onların sözünü dinlemek istemiyor, sadece inat olsun diye ters davranıyorlar.

Bazen böyle ortamlar içindeyken çocukların bu tip büyüklere karşı takındıkları tavır ve tepkileri izlemeye bayılıyorum. Hatta bazen kendi oğlumun bu azgınlık ve terslikleri yapmasına izin veriyor, kıs kıs gülüyorum.

Tabii ki kimse çocuk sevmek, çocukla ilgilenmek zorunda değil. Ama böyle ortamlarda bulunulacak zamanlarda da çocukların çocuk olduğunu bilmekte fayda var.

Ben bir anne olarak çocuğumu terbiyeli ve anlayışlı yetiştirmeye çalışıyorum. Ama onların küçücük yaşlarında büyük davranışları içinde olmaları gerektiğine de inanmıyorum. Bazen Sinan’ı kenara çekip, ‘Ama onların çocuğu yok. Seni anlayamazlar, senin nelerden hoşlandığını, neler istediğini bilemezler’ diyerek onları idare etmesini bile istiyorum oğlumdan.

Ve bunu bazı büyüklerden iyi becerdiğini size söyleyebilirim. Bu benim oğlumun bir özelliği değil. Bütün çocukların bunu yapabildiğini biliyorum. Çünkü onlar bazı büyüklerden daha büyük...

Çocukların çizdiği resimlere bir daha bakmakta fayda var

Resim yapmak, ya da bazen sadece bir şeyler karalamak, kuşkusuz bütün çocukların favori uğraşlarından biri. Çocukları oyalayan, aynı zamanda gelişimlerini de sağlayan bu aktivite aslında anne-babalara birçok mesaj da veriyor. Dr. Sabiha Paktuna Keskin ve Psikolog Dr. Işın Tanı ile çocuk ve resim konusunu konuştuk.

Dört-altı yaş döneminde çocukta henüz mantık gelişmiş değil. Bu yaş grubundaki çocukların düşünme sistemi yetişkinlerin mantığından farklı ve tamamen hayal gücüne dayalı. Bu nedenle çocukların çizdiği resimler, kendilerini ifade etmeleri açısından son derece önemli. Günlük hayatta gördüklerini, etkilendiklerini ve bilinçaltlarına yerleşenleri, sembolleştirerek anlatıyorlar. Hatta çocuğun resim ile objeleri sembolleştirebilme yeteneği, gelecekteki akademik başarılarıyla ilgili ipuçları da veriyor.

Dört-altı yaş arası çocukların gördükleri her şeyi sorguladıkları bilinen bir gerçek. Bu yaş çocuğunun hayal gücünün sınırsızlığının farkında olmayanlar, çocuğun sorduğu her soruya mantıklı yanıtlar verme telaşına kapılıyor, duvarlarına fizik formülleri asmaya başlıyor, cinsellikle ilgili sorular karşısında ne yapacağını şaşırıyor. Oysa, çocuğun esas ihtiyacı olan hayal gücünün zenginleşmesi. Örneğin balığı ölmüş bir çocuk, rahatlıkla balığının şu an Kızıldeniz’de arkadaşlarıyla yüzmeye gitmiş olduğuna inanabilir. Bunun, çocuğu aldatmakla bir ilgisi yok. Olsa olsa, onun hayal gücünü zenginleştirmeye, yani bu yaş dönemini olması gerektiği gibi geçirmesine yardımcı oluyor.

Psikolojik-nörolojik ve spastik beyin sorunları olan çocuklara hizmet veren Dr. Sabiha Paktuna Keskin, çocuk resimlerini değerlendirirmenin renk, obje seçimi ve yerleşimi, detay farkındalığı, gibi kriterlerden herhangi biri üzerinden yapılabileceğimizi söylüyor. Keskin, çocuk resimlerine çocukların içinde bulundukları dönemi yansıtıp yansıtmadıkları açısından bakarak yola çıkıyor.

Çocuk resimlerindeki bazı öğeler tartışmasız hastalık belirtilerine işaret ediyor. Örneğin çocuğun kalemi bastırarak ve adeta cetvelle çizilmiş gibi muntazam çizgiler çizmesi mükemmeliyetçilik, yani obsesyon belirtisi. Ergenlik döneminden önce ortaya çıkan resimdeki şiddet öğeleri gelecekteki agresivitenin işareti, aşırı detay ise şizoid karakteri gösteriyor. Okul öncesi dönemde çocuğun resmin başında uzun süre uğraşıyor olması konsantrasyon süresi hakkında bilgi de veriyor.

Resimler ne anlama geliyor?

Psikolog Dr Işın Tanı çocukların çizdiklerini nasıl yorumlayabileceğimiz konusunda bize fikir verirken, çocuğun o anda içinde bulunduğu durumun da resmine etkili olacağını belirtiyor.

İnsan figürü: En çok kullanılan figür. Daha çok erkeklerin erkeği, kızların da kız çizdiği biliniyor.

Ev: Güvenliği, yaşam garantisini yansıtıyor.

Ağaç ve çiçek: Çok çizilen bu figürlerin boyutları farklı oluyor.

Baş: Büyük kafa başarılı olma arzusunu yansıtıyor.

Ağız: Kalın çizgilerle yapılan büyük ağız, konuşma ve dil sorunu olan çocuklarda görülebiliyor. Çizilmemesi de iletişim kurma zorluğunu ifade ediyor.

Ayak: Büyük ayak kendine güvenin göstergesi.

Dişler: İri dişler saldırganlığı ifade ediyor.

Eller: Elleri çizmemek güvensizliği ve dış çevre ile uyum zorluğunu gösteriyor.

Bedendeki eksik çizgiler: Eksik çizilen kısım o bölgeyle ilgili endişeyi ifade ediyor.

Kollar: Kolların çizilmemesi kuvvetin azlığını simgeliyor.

Bacaklar: Bacakların çizilmemesi çocuğun kendisini hareketsiz bulduğunu gösteriyor.

Cinsel organ: Resimlerinde bu figürlere sık yer veren çocukların aşırı bedensel endişeye sahip olduklarına ve dürtülerini kontrolde zorlandıklarına işaret ediyor.

‘Çocuklar Arka Koltuğa’ rap yarışması

Doğuş Çocuk ve Doğuş Otomotiv, çocuklarımızın araç içi can güvenliğinin sağlanması ve trafik kazalarındaki çocuk ölüm-yaralanma oranlarının azaltılmasını hedefleyen ‘Arka Koltuk Benim’ projesini başlattı. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nden de destek alınarak, İstanbul’da belirlenen pilot okullara eğitim otobüsleri ile gidilerek trafik eğitimi veriliyor. Çocuklara arka koltukta oturmanın hayati önemi, can güvenliklerinin sağlanması için uymaları gereken trafik kuralları ve trafik akışı içinde dikkat edilmesi gereken kurallar anlatılıyor. Projeyi desteklemek amacı ile düzenlenen trafik temalı rap yarışmasının finali bugün saat 14.00’te Park Orman’da yapılacak. Toplam 419 okul arasından seçilen 31 okul yarışacak. Bu etkinlik, küçük çocuklarınızı trafikle tanıştırmak için de uygun bir ortam.

ANNEMİN KÖŞESİ

Sadece davetiyeyle girilebilen çikolata fuarı

Geçen pazar günü annem ve babam torunları ile nefis bir program yapmışlardı. Üç çikolata düşkünü önce Hilton’daki çikolata fuarına, oradan da sinemaya gideceklerdi.

Zaten müthiş çikolata ve tatlı yapan annem, onları büyük bir keyifle tüketen babam ve oğlum nedense fuar adı verilen ve her tarafta bangır bangır çağrı yapan bu faaliyete davetiyeleri olmadığı için giremediler.

Babam kudurdu. Oğlum ne yaptı bilemiyorum ama onu idare ettiler. Babamı idare etmek daha zor oldu annem için. Başka bir arkadaşım da haftalarca davetiyesinin gelmesini bekledi. Gelmemiş...

Keşke birtakım duyurular yapılırken detayları daha iyi verseler de çoluk çocuk pazar planlarını bozmasalar insanların... Eminim fuarın davetiyeli olmasının geçerli bir sebebi vardır. Keşke bunu da insanlara bildirme konusunda daha hassas olsalardı...

Minik biniciler yarışıyor

İstanbul Atlı Spor Pony Club ‘Yaza Merhaba Festivali’ bugün ve yarın İstanbul Atlı Spor Kulübü Maslak Tesisleri’nde yapılıyor. Festivalde, Pony Club öğrencileri ‘Hadi Beni Yakala’ yarışmasında 20 cm ve 40 cm engel atlama konusunda becerilerini sergileyecek. Diğer bir kategori ise 60 cm - 2 metre barajlı engel atlama yarışması. Festivalde yarışmaların yanı sıra, Pony Boyama ve Miniklerin Gösterisi gibi eğlence ve oyunlar da düzenlenecek.

En iyi otomobili tasarlayan çocuk bir kız

İstediğim halde katılamadığım bir jüri üyeliği daveti almıştım. Rahmi Koç Müzesi’nde gerçekleştirilen ‘Hayalden Gerçeğe’ isimli Türk Otomobil Sanayiinin 50 Yılı konulu sergisinde, çocuklar arasında düzenlenen ‘Kendi Tek Kapılı Spor Otomobilini Tasarla’ yarışmasıydı bu.

Katılamadım diye üzülürken, sonuçlar gönderildiğinde gerçekten şaşırdım. Finale dokuz çocuk kalmıştı ve bu dokuz pırlanta çocuktan beş tanesi kızdı!

Daha da ilginci, birinci olan tasarım ‘TARA 6’ Tara Gülerşen adında bir kıza aitti.

Şimdi kim otomobillerin erkeklerin hakimiyetinde olduğunu iddia edebilir ki? Finale beş kız kaldığına göre otomobil dünyasındaki erkeklerin gücü tehlikeye girmiş durumda, benden söylemesi!!!
Yazarın Tüm Yazıları