Otomobil Küçükkuyu istikametinde gidiyor. Hava sıcak ama esinti var hafif hafif. Otomobilin içinde çekirdek bir aile; üç kişilik olanlardan...
Radyo kanalları geçiliyor. Genelde Rumca kanallar denk geliyor. Üç dakika müzik, on dakika çene... Ne çok konuşuyorlar yahu! İnsan rahat rahat bir hayal bile kuramıyor...
Şöööyle içimden, araba denize doğru dönse, denizin üzerinde gitse gitse, mesela Midilli’ye varsa diyorum. Üç-beş gün her şeyden bihaber orada takılsak... (Arabada oğlan da olduğu için Mikonos demek içimden gelmiyor tabii.)
Akçay’da olduğum süre içinde televizyon seyretmemeye, gazete okumamaya dikkat ederim. Zaten gazete almak için sabah epey bir yürümem lazım, ki bu mümkün değil. Zaten tatsız haberler bir şekilde yakalıyor insanı.
Hayat tatil yapmıyor bir türlü. Önce magazinsel çalkantılar buldu beni. Kim kiminle nerede muhabbeti... Sonra beni de ilgilendiren bir ‘annelik’ davası. Biyolojik anne mi hak sahibi, büyüten anne mi? Yıllar önce bir film seyretmiştim. Orada bir kadın, para için hamile kalamayan bir aileye taşıyıcılık yapmayı kabul ediyor ve tüp bebek yöntemi ile bebek kadına yerleştiriliyordu. Ne var ki doğumdan sonra kadın bebeği veremeyeceğini söylüyordu aileye. Üzgünüm ama filmin sonunu hatırlamıyorum. Zaten o zamanlar böyle şeyler beni hiç ilgilendirmediğinden (gerçekten çok gençtim bunu seyrettiğimde) sonunu da unutmuşum. Bu sefer bu konudaki fikirleri okudum. Bir fikrim olsun diye bekledim. Ama sonra daha acı haberler girdi devreye. Bir akşam, bize hafta sonu için gelen babam sayesinde haberleri seyrettim ve dünyam karardı yine...
HUZURU KİTAPLARDA BULDUM
Kitaplarıma dönmeye karar verdim. Sadece kitap okumaya hem de. Müzik bile dinlemeyeceğim bir süre. Bütün kışın acısını çıkaracak kadar kitap okuyorum burada. Ama hafif roman, ama ciddi araştırma; her çeşidinden. Mesela meşhur 100 Fırça Darbesi’ni de bu arada okumuş bulunmaktayım. İtalyan Melisa P.’nin iç kapatıcı seks dolu kitabı...
Oğlumla her yere bir havlu ve bir kitap eşliğinde gidiyoruz. Sinan denizde, ben okumada; Sinan yemekte ben okumada; Sinan uyuyor, ben okuyorum... Ay nasıl iyi geliyor, size anlatamam. Bazen dandik bir romanın kahramanlarının sonunu bile heyecanla merak edebiliyorum. Kaptırıyorum kendimi gidiyorum onlara...
Annelerin en büyük sıkıntılarından biridir doğumdan sonra eskisi gibi kitap okuyamamak. Ama ben artık bunu kesinlikle kırmaya, hatta kışın da devam etmeye karar verdim.
Başka kararlar da verdim tabii. Ama bunları yazmaya cesaret edemiyorum. Ancak yaptıktan sonra sizlerle paylaşabilirim.
Neyse, daha okulların açılmasına 1,5 ay var.
Zaman da geçmiyor ki bir türlü!!!
Kışın kilo alan çocuğunuzu yazın zayıflatın
Çocuk beslenmesi, toplumumuzda pek üzerinde durulmayan bir konu. Oysa son yıllarda yapılan araştırmalara göre, yetişkinlikte oluşan şişmanlığın temelinde çocuk şişmanlığının olduğu sonucu çıkıyor. Büyükler kendi kararlarını verip, kontrolü ellerinde tutabilirler ama çocukların işi çok daha zor. Çünkü onların yeme konusundaki zaaflarını kontrol altında tutmalarını öğretmek, onların nasıl bir yemek alışkanlığı kazanacağını sağlamak ailelere düşüyor. Yaz ayları bunun için ideal bir dönem.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 1990 yılında yaptığı araştırmaya göre, nüfusun yüzde 23,2’sini 10-19 yaş grubu oluşturuyor. Yani her dört kişiden biri çocuk. Ve bunların da yüzde 25’ini şişman çocuklar oluşturuyor.
Kış aylarında okula giden çocukların aileleri, makarna ya da pilav gibi yemeklerin çocuklar istediği zaman üçüncü porsiyon olarak verilmesinden şikayetçi. Çünkü çocuklar bu yüzden okul zamanında kilo alıyor. Çocuklukta, özellikle de buluğ çağında büyüme ve gelişme ile beraber yağ hücreleri de sayıca ve ölçü olarak artıyor. Yağ hücrelerinin artışında beslenmenin büyük etkisi var ve maalesef bu hücre sayısı ilerleyen yaşlarda sabit kalıyor.
Şişmanlığın temelinde, beslenmenin yanı sıra kalıtım, hormonal durum, yaşam tarzı ve psikolojik etkenler de var. Obez çocuklarda gözlenen problemler ise içe dönüklük, iletişim eksikliği, arkadaş ilişkilerinde veya derslerinde başarısızlık, asi davranışlar.
Beslenme ve diyet uzmanı Taylan Kümeli, şehirleşme ve Batı tipi yaşam tarzının yaygınlaşmasıyla birlikte Türk halkının beslenme alışkanlıklarının da ciddi bir değişim geçirmeye başladığını söylüyor. Özellikle fast food yiyeceklerin daha çok tercih edilir hale gelmesi sonucu obezite, hipertansiyon ve kalp rahatsızlıkları gibi hastalıklarda Batı ülkelerini yakaladık.
MEŞRUBAT YERİNE SU
Çocuklarda sağlıklı beslenmenin genel ilkelerini; besinlerde çeşitliliğin sağlanması, yağ ve şekerin sınırlandırılması, lif bakımından zengin besinlere yer verilmesi, vitamin ve minerallerin yeterli düzeyde alınması ve sağlıklı vücut ağırlığının korunması olarak sıralayabiliriz.
Çocukların almaları gereken besin çeşitleri anne ve babalarınınki ile aynı, ama büyüme ve gelişmelerinin sağlanması için miktarları farklı. Günümüzde çocuklar eskiye göre daha fazla hayvansal gıda ve şekerli yiyecek, daha az lifli yiyecek tüketiyor. Bu yüzden demir ve kalsiyumu yeteri miktarlarda almıyorlar.
Çocukların günlük almaları gereken enerji miktarı ortalama olarak 1800 ile 2000 kalori arasında. Bu miktar çocuğun fiziksel aktivitesine bağlı olarak değişebilir. İki-beş yaş arası çocuklarda bu rakam ‘(Yaş x 100) + 1000’ formülü ile hesaplanabilir.
Küçük çocukları katı bir diyete sokmanın anlamı yok ama daha çok beraber zaman geçirdiğiniz yaz aylarında sağlıklı ve düzenli yemek yemelerini sağlayabilirsiniz. Tabii bunu öncelikle kendiniz için de uygulayarak örnek olmalısınız. Ayrıca yemeği bir ödül olarak sunmamalı, baskı yapmamalısınız. Çocuğunuza, ‘Kızartma veya tatlı yemen yasak’ derken, siz bu yiyecekleri tüketirseniz başarılı sonuçlar elde etmeniz mümkün değil. Tüketilmesi önerilmeyen gıdaları eve sokmayın. Farklı ve sağlıklı pişirme tekniklerini araştırıp, çocuğunuzun hangi besinden ne kadar tüketmesi gerektiğini doktorundan öğrenebilirsiniz.
Eğer bir diyet uygulatmayı düşünüyorsanız bunu mutlaka bir doktor kontrolünde yapmalısınız. Bol bol fiziksel aktivitede bulunmasına, ekran karşısında hantal bir çocuk olmamasına yardımcı olmalısınız. Yemekleri masada yemek gibi düzenler oturtmalı, tabağına bitireceği kadar yemek koymalısınız. Böylece bütün yemekleri bitirmesi için zorlamaya gerek de kalmaz. Küçük lokmalar halinde yemesini sağlamak ve uzun süre çiğnemesi için ona alıştırın.
Çocuğunuzun yemeklerde ve yemek aralarında meşrubat yerine su içmesi de önemli. Yaşı ilerledikçe sağlıklı-sağlıksız gıda ayırımını öğretmeye başlayabilirsiniz.
ŞİŞMAN ÇOCUĞUNUZU NELER BEKLİYOR?
4 Obez çocukların ileriki yaşlarda Tip 2 diyabet hastası olma riskleri yüksek.
4 Birçok obez çocuğun total kolesterol ve kan basınçları yüksek rakamlardadır ve bu kalp hastalığı için risk faktörü.
4 Obez çocuklardaki en önemli problemlerden birisi uyku apnesi, yani uykuda nefes almanın kesilmesi. Uyku apnesi, öğrenme ve hafıza sorununa da neden olabilir.
4 Kilo problemi, ortopedik, astım ve karaciğer rahatsızlıklarına da neden olabilir.
4 Obez çocukların yetişkinlikte de obez olma ihtimali yüzde 70!
NASIL HESAPLAYACAKSINIZ
Beden kütle indeksini hesaplamak için ‘Ağırlık (kg.) / (Boy x boy)’ formülünü kullanabilirsiniz.
Örnek: (128 cm boyunda ve 21 kg ağırlığında bir çocuk için) 21 kg. / (1,28 m. x 1,28 m.) = 12,9
Bulduğunuz rakam 19’un altındaysa çocuğunuz normal kilolu, 20-24 arasında ise fazla kilolu, 24 ve üzeri çıkarsa obezite sınırında demektir.
ANNEMİN KÖŞESİ
Anneme mektup
Sevgili anne,
Ben çok yemeye karar verdim ve hemen uygulamaya başladım. Çünkü yemek yiyecek 15 senem kalmış.
Geçenlerde gazetede bir doktor 50’sinden sonra ne kadar az yerseniz o kadar iyi demiş. Ben de 50’sine kadar yemek yemeye karar verdim. Madem o zaman yiyemeyeceğiz, bari şimdi yiyelim diye...
Ama kafam karıştı. Ancak bu yaşlarda adam gibi zevkli zevkli yemek yiyeceksem nasıl zayıf ve güzel olabileceğim?
Bu işte bir tutarsızlık var. O zaman ben de 50’sinde rejime gireceğim ve 75 yaşında incecik olacağım. O zaman istediğim gibi dar ve mini giyebilirim ancak; sanırım!!!
Eğer parlak bir fikrin yoksa yemeye devam ediyorum.