Bir yandan Hürriyet gazetesindeki yazılarıma devam ederken, son birkaç aydır anne & trends isimli dergi ile uğraştığımı artık biliyorsunuz.
Uzun bir zamandan sonra dergiciliğe dönmek güzelmiş doğrusu. Pek çok yazı ve insanla irtibattayım yine. Anne muhabbetleri, çocuk büyütme teknikleri, sorunlar, çözümler, öneriler ve tabii trendler!!!
Derginin bu sayısında ‘süperanne’lerle ilgili bir yazı var. Onu okurken kendimi büyük çaplı bir değerlendirmeye almıştım doğrusunu isterseniz. Ben de farkında olmadan böyle bir sendrom içinde miyim, bu yüzden kendimi de çocuğumu da zorluyor muyum diye...
Tam yazının etkisinden kurtuldum derken Ahu Terzi’nin mart için yolladığı yazıyla karşılaştım. Terzi, New York’ta bir Türk çocuğu yetiştirmeye çalışan bir anne. Bir yandan nereden geldiğini bilip, bunu kızına öğretmeye çalışırken; bir yandan da oranın imkanlarını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor. Orada neler olup bittiğini, annelerin neler yaptığını, neler konuştuğunu da anlatıyor bize.
DAHA ÇOK ŞEY ÖĞRENSİN HIRSI
Ahu Terzi’nin mart yazısının konusu ‘Momzilla’lar. İşin Amerikan kısmını ve orada annelerin yaptıklarını önümüzdeki ay dergide okuyabilirsiniz ama Momzilla’lar burada da çok sık çıkıyor karşımıza.
Momzilla’lar, ev, iş ve çocuk büyütme işlerinin hepsini mükemmel bir şekilde, hatta yardım almadan yapmaya çalışan anneler. Kafalarındaki mükemmel tanımına uydurmaya çalışıyorlar her şeyi. Bir yandan bütün bunlara yetişirken, bir yandan da sosyalliklerini devam ettirmeye, güzel ve bakımlı giyinmeye devam ediyorlar. (Doğrusunu isterseniz ben bu tanıma uymuyorum, o yüzden rahatım...)
Çocuğunun eğitim ve gelişimine de ciddi takık bu anneler. Farklı kurslar, eve özel alınan ve farklı çalışma sistemleri olan eğitmenler, birkaç lisan öğretme çabaları... Ve tabii iş yaşamından dolayı çocuğa yeterince zaman ayrılmadığından doğan suçluluk duygusu! Bu duygu bir yana, bu tip anneler bir süre sonra ciddi çöküntü yaşamaya başlıyor. Çünkü hayat asla mükemmel ya da ona yakın gitmiyor.
New York Post’da okuduğum bir habere göre nisanda Amerika’da bu tip anneler için Alpha Mom adlı bir televizyon kanalı da açılacakmış. Biz hálá burada bir-iki programla idare etmeye çalışalım! Bu annelere takılan isimlerden biri de bu: Alfa anneler yani...
Bazen ben de kendi kendime bir takım havalara giriyorum. Acaba çocuğumla ilgili yapmam gerekenleri eksik mi yapıyorum diye düşünüyorum. Acaba Sinan bir iki kursa gitmeli, bir müzik aleti çalmalı ya da ekstra bir spor, bir hobi kursu almalı mı diye?..
Bir taraftan daha küçük olduğunu düşünüyor -ki bazı kurslar için önerilen yaşın gerçekten altında olduğu bir gerçek- biraz çocukluğunun tadını çıkarmalı diyorum. Bir taraftan da, içinde olan bir yeteneği ihmal ediyor olabileceğimi düşünüyorum; ya da ona iyi gelecek, enerjisini atacak, onu oyalayıp dinlendirecek bir faaliyeti kaçırıyor muyum diye endişe ediyorum.
Benim durumuma bakınca, görünürde bir süperannne değilim. Beynimin içinde böyle bir arzu var mı, bilemiyorum. Umarım yoktur. Çünkü her şeyi basit bir dengede tutarak götürmek çok daha sağlıklı bence...
Çocuğunuz sormaya utanmıyor, siz neden anlatırken utanıyorsunuz
Konuşmaya başlayan çocuklar anne babalarına heyecan ve mutluluk vermenin yanı sıra ciddi sorumluluk da yüklüyor. Neden mi? Çünkü soru sormaya başlıyorlar ve konu ne olursa olsun doğru bir cevap vermek gerek. Anne babaları en çok zorlayan konu, şüphesiz cinsellikle ilgili olanlar. Bazen öyle sorular sorarlar ki, ne cevap vereceğinizi şaşırırsınız. ‘Ben nasıl oldum’ diye başlayan soru yağmuru, yaş ilerledikçe derinlere iner. Ne şekilde sorulursa sorulsun öğrenilmek istenen şey aynıdır aslında. Peki, ona nasıl bir yanıt vermek gerek?
Çocuğunuzun cinsellikle ilgili soruları 3-4 yaşlarında artarak ortaya çıkar. Bu dönemde bedeninin farkına varmaya başlayan çocuk, kadın ve erkek vücutlarının farklı olduğunu keşfeder. Bir gün cinsel organını gösterip, ne olduğunu sorduğunda lafı uzatmadan ‘Bu senin vajinan / penisin’ diye yanıtlamak en doğrusu. Ayrıca, bunun bütün kız ve erkek vücutlarında olduğunu, son derece normal bir durum olduğunu eklemek de faydalı.
Bu yaşlardaki her çocuğun aşağı yukarı aynı şekillerde sorduğu sorular var. Mesela, ‘Arkadaşım benden farklı mı?’ Kendi bedenini, karşı cinsle karşılaştırmalar bu yaşlarda çok sık yaşanır. Bir gün yine pat diye ‘Neden benim penisim yok? Neden benim penisim, babamınki kadar büyük değil?’ gibi bir soruyla karşılaşabilirsiniz.
Bu tür sorularla karşılaştığınızda; bütün kız çocukların vajina, erkeklerin de penisle doğduğunu söyleyebilirsiniz. Ya da babasının ellerinin, ayaklarının, kafasının daha büyük olduğunu, dolayısıyla penisinin de daha büyük olmasının normal olduğunu anlatabilirsiniz.
BABAM SANA NE YAPTI!
‘Anne, ben nasıl oldum?’ sorusu karşısında ilk etapta en somut yanıt işe yarar: Karnımdan çıktın. Bu cevap İki-üç yaşlarındaki çocuğunuzu bir süreliğine tatmin eder. Fakat çocuğun dört-beş yaşlarına gelmesi ile cinsellikle ilgili soruları artar. Dolayısı ile vereceğiniz yanıtın, sorularla da uyumlu olmasına dikkat etmeniz gerekir. Çünkü, karnınızın içinde, hatta uterus/rahim denen yerde büyüyüp, vajinanızdan çıktığını sizden öğrenen çocuğunuz bu sefer de oraya nasıl girdiğini merak etmeye başlayacak.
Annesinin karnından çıktığını öğrenen çocuklar bir yandan da babasının bu işle alakasını merak etmeye başlar. Cevaba, bu kararı beraber verdiğinizi, ikinizin de onu çok istediğini söyleyerek başlayabilirsiniz. Babanın, annenin karnına tohum bıraktığını ve içeride bebek oluştuğunu, bunun bir süre içeride büyüdükten sonra dünyaya geldiğini anlatabilirsiniz.
BIRAKIN, O SORSUN
Beş-altı yaşlarına gelen çocuğunuza daha fazla detay verebilirsiniz. Bu yaşlardaki çocuklar sperm ve yumurtalık kelimelerini anlayabilir. ‘Babanın penisinden çıkan spermlerin annenin karnındaki yumurta ile birleşmesi sonucu bebeğin temeli atılıyor’ diyerek özetleyebilirsiniz.
Çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun, ilk soruya fazla biyolojik ve derin cevaplar vermeniz uygun değil. Sorularıyla konunun detaylara inmeyi ise ona bırakın.
Çocuklar farklı kelimeler, farklı soru cümleleri kursalar da merak ettikleri ve duymak istedikleri cevaplar aynıdır. Dolayısı ile siz vereceğiniz cevabı, bunun sırasını bildikten sonra onların tuzaklarına düşmezsiniz. Ferah olun...
GÜVENDİĞİ KİŞİ SİZ OLUN
Cinsellikle ilgili soruları sorulmamış saymamalısınız. Çocuğu yanıtsız bırakmak doğru bir yaklaşım değil. Cevabı ertelemek ya da çocuğu oyalamak da tercih edilmemeli. Ayrıca konuşurken yüzünüz kızarmamalı, eliniz ayağınız kesilmemeli. Soruları kısa ve net şekilde yanıtlamalısınız. Ve tabii bu soruyu içinde çocuğunuzun içinde bulunduğu yaş dönemine göre yanıtlamanız ayrıca önemli.
Unutmamanız gereken bir nokta daha var: Çocuğunuzla herhangi bir konuda konuşmaktan asla rahatsız olmayın. Bu şekilde davranırsanız, merak ettiği konu ne olursa olsun size gelecektir. Aksi takdirde sorularının yanıtlarını dışarıda bulma arayışlarına girecek. Bu, ileride düzeltilmesi zor durumlara sebebiyet verebilecektir.
ANNEMİN KÖŞESİ
Kabul ediyorum, bencilim
Her gün konuşsa bile, insan annesini alıştığı sıklıkta görmeyince özlüyor yahu... Canım, annemle özel bir gün geçirmek istiyor. Şöyle beraber bir yemeğe gidelim, biraz kaynatalım, dedikodu yapalım diyorum. Hatta alışveriş bile yapabiliriz. Şöyle küçük küçük ıvır zıvır almak bile yeter...
Düşünüyorum da acaba bir kız kardeşim olsaydı, annemle arası benden daha iyi olur muydu? Herhalde o zaman akrepliğimden (burç olarak yani) kaynaklanan kıskançlığım ciddi bir şekilde ortaya çıkardı ve sanırım annemi paylaşamazdım. Hele ki benden daha güzel ya da becerikli bir kız kardeşle!!!
Neyse ki bunu bilen kader, bana bir erkek kardeş gönderdi. Annelerin erkek çocuklarına zaafını bilmeme rağmen, annemle ilişkilerim açısından bakınca, kardeşim erkek olduğu için çok memnunum.
Ama bir gün ben ikinci çocuğu doğurmaya karar verirsem, onun da erkek olmasını istiyorum. Tutarsızlık bu olsa gerek. Ya da bencillik.