Araç koltuğu yoksa çocuk otomobille seyahat edemez
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yine önümüzde uzun süreli bir bayram var. Çocukla ilk kez yolculuk yapacaklar için büyük bir acemilik söz konusu. Üzerinde durmak istediğimiz konu da araba yolculuğu. Özellikle trafiğinin yoğunluğu göz önüne alınınca ihmal edilmemesi gereken ilk konu bebek ve çocuklar için araba koltuğu...
Yapılan araştırmalar, trafik kazalarında çocukların araba koltuğuna oturtulmadığı takdirde büyük tehlike altında kaldığını ortaya koyuyor. Ülkemizde araç içinde bulunan çocukların yüzde 80'i hala korunmuyor ve doğru şekilde yolculuk etmiyor.
Kazaya bağlı ölümlerde 0-9 yaş arasındaki çocukların yüzde 46'sı bu sebeple yaşamını yitiriyor. 10 yaşından küçük çocukların arka koltukta oturması zorunluluğu dışında kanuni bir yaptırım yok. Avrupa ülkelerinin bir çoğunda çocuk oto koltuğu kullanımı mecburi olduğu halde Türkiye'de bu konuda gerekli düzenlemeler hálá yapılmadı.
Koltuğu almak ve çocuğu üstüne oturtmak da yetmiyor. Oto koltuğunu mutlaka arabanın emniyet kemeri ile sağlamca arabanıza monte etmeniz, koltuğun yerine, çocuğun koltuğa iyice yerleşmiş olduğundan emin olmanız da gerekiyor.
Piyasada pek çok marka araba koltuğu mevcut. Kimileri doğumdan 5-6 yaşına kadar kullanılabilen modeller. Kimileri ise ağırlıklara ve yaşlara göre değişiyor. Tecrübeli anneler MAXİ-COSİ, Bebe Comfort, Britax Römer, Chicco, PegPerego, Graco markalarının ürünlerinden memnun kaldıklarını söylüyor. Fiyatlar 200 milyondan başlayıp 450-500 milyona kadar çıkabiliyor. Bazı modellerin kumaşının kalitesi, süngerinin rahatlığı, kolay açılır kapanır olması, ayarlanabilir genişlik ve yatış ayarları fiyatı etkiliyor. Çok fazla lükse gerek yok ama çocuğu terletmeyen kumaş ve iç hacminin genişliği tercih sebebi.
KOLTUK NASIL OLMALI NASIL KULLANMALI?
Çocuğunuzun kilosuna, yaşına uygun olması ilk koşul.
Bebekler için ve çocuğunuz uyuduğunda omuriliğine baskı olmaması için oto koltuğu mutlaka yatma pozisyon ayarlı olmalı.
Sadece ECE R44/03 Avrupa Güvenlik Standardına uygun olan bir koltuk kullanın.
Arabanıza uygun olup olmadığını kontrol edin.
Kullanım kılavuzunu önceden özenle okuyun ve saklayın.
Koltuğu sadece taşıtın hareketsiz olduğu anlarda yerinden alın.
Kullanılmış ya da kaza geçirmiş bir koltuğu asla kullanmayın.
Kemerleri aşınmış yada yırtılmış olan bir koltuğu kullanmayın.
5 yıldan eski oto koltuklarını kullanmayın.
Kılıfı yüzde 100 pamuklu kumaş ve çıkarılıp yıkanabilir olmalı.
Mutlaka omuz ve bel emniyet kemeri ile birlikte bebeğinizi korumalı.
Koltuğu airbag (hava yastığı) önüne yerleştirmeyin.
Çocuğu yerleştirmek, hele bazı kilitleri bağlamak biz büyükler için bile zor. O yüzden kendiniz için de bu tip rahatlıklara dikkat edin.
Asla ön koltuğa yerleştirmeyin. Çocuğunuzla yalnız yolculuk yapıyorsanız yerini aynadan onu görebileceğiniz bir şekilde ayarlayın.
Yolculuk önerileri
Çocuğunuz için yanınıza yedek kıyafet, bez, yiyecek, içecek almayı unutmayın. Oyalamak için oyuncak, kitap, müzik kaseti de alın.
Çocuğunuzu arabanın ısısına göre giydirin.
Kağıt havlu, küçük çöp torbaları, yastık ve battaniye de yanınızda olsun.
Çocuğunuzu araba tutabilir. Yola çıkmadan doktorunuza bunun için ne yapabileceğinizi danışın. Mide bulantısını önlemek için asitli meyve sularına yanaşmayın. Arabayı havalandırmayı ihmal etmeyin. Boş mideden kaçının. Gerekirse sık sık mola verin.
Kapının kilitli olduğuna emin olun. İniş çıkışlarda onu kontrol altında tutun ve trafiğin akmadığı taraftan indirip bindirin.
Ağır cisimleri arka pencere önüne koymayın. Kaza anında bunlar kendi ağırlıklarından çok daha fazla bir ağırlıkla ileri doğru fırlayabilir.
Uzun yolculuklarda zor hazmedilir yiyecekler yedirmeyin.
Çocukları mümkün olduğunca otomobil içinde yalnız başlarına oturur bırakmayın. Eğer buna mecbur kalırsanız, elinizden geldiğince otomobili güvenceye alın; yani kontak anahtarını yanınıza alın, el frenini sıkıca çekin, aracı vitese takın vb.
Bebek bakmayı annelik sanmayın annelik iki yaşından sonra başlıyor
Geçmişe daldım son birkaç gündür... Çok eskilere değil canım, Sinan'ın doğduğu günlere, emzirmelere, kaşık mamalarına, yatağın üzerine bırakıp işime baktığım zamanlara, yatağına koyup 'iyi geceler' deyip çıktığım o sakin ve rahat günlere...
Zor sandığım, her saat başı, hatta neredeyse 10 dakikada bir kontrol ettiğim, elimin ayağımın dolandığı günlere...
Tadını çıkartamadığım günlere...
Sakin günlere...
Meğer ne de kolaymış... Ana kucağı almıştık. Salona, mutfağa her yere götürüyordum onu. Aval aval beni seyrediyordu. Akşamüstleri sehpanın üzerine koyar, ben de koltuğa uzanır, ana kucağını ayağımla sallayarak ben de televizyon seyrederdim. Uyuyakalırdı. Biz de bu fırsat yemek yiyelim derdik. Her seferinde uyanırdı.
Koyduğun yerde bulurdun onu. Ufaktan hareket etmeye başladığında odasına yerleşirdik. Ben minderlerin üzerinde bulmaca çözer, kitap okur ve kestirirken o da acayip sesler çıkararak yerdeki oyuncaklarıyla oynardı.
O zamanları zor sanırdım. Bilenler söylerlerdi 'ayaklanmaya başladığı zaman göreceksin,' diye. 'Hı hı' derdim onlara içimden.
Şimdi ben söylüyorum herkese aynı lafı...
Size bir manyaklığımı da itiraf edeyim mi... Hafızam gerçekten zayıftır. Hangi göğsümden kaç dakika emdi, en son ne zaman emdi unuturdum. 4-5 ay boyunca tablolar hazırlayıp her emmesini, süresini, bitiş saatini not etmiştim. Hatta sonra abarttım, uyku sürelerini de yazmıştım. Saat kaçta uykuya daldı, kaçta uyandı. Hatta hızımı alamayıp ne zaman kaka yaptı, onları bile not eder oldum. Utanmasam çocuğun kaç kere soluk alıp verdiğini, gözünü kaç kere kırptığını bile yazacaktım.
İşte acemiyken böyle oluyor insan.
İnanır mısınız kaşık mamasına geçtiğinde kaç kaşık yemek yemesi gerektiğini bile bilmiyor ve panik yaşıyorsunuz. 'Ay az mı yedi, çok mu yedi!' Zaten ne kadar yiyebilir ki. Yediği kadar yer işte...
Gerçekten kolay zamanlardı. Peki özlüyor muyum? Hayır... O zamanlar aklıma geldikçe hálá hafiften tüylerim ürperiyor. Şimdi çok daha zor ama inanın çok daha keyifli geçiyor. Yanıma gelip 'Anne nasılsın' diye soruyor, ben dağılıyorum. Hele kendiliğinden gelip beni sevdiğini söylemesi ya da sevdiğim küfürü etmesi... (Kızmıyorum, babam da bana çok kızıyor. Hiç yakıştıramıyor küfür etmeyi ona. Ama ben çok yakıştırıyorum) Suçunu bildiği durumlarda yandan yandan gelip özür dilemesi...
Kimse bebek bakmayı annelik sanmasın. Onun adı 'bebek bakmak'. Annelik 2 yaşından sonra başlıyor... İletişim kurduğunuzda, onunla konuşmaya başladığınızda, size istediklerini ya da istemediklerini söylediğinde, beraber kahkaha atabildiğinizde, gözgöze gelip gülebildiğinizde, babanın üzerine saldırdığınızda, sizin hayır dediğiniz her şeye evet dediğinde, bir tokat patlatmak istediğinizde, daha da önemlisi bunu hak ettiğinde, beraber resim yaptığınızda, sevdiğiniz müzik parçasını ona dinlettiğinizde ve onun da bunu sevdiğini gördüğünüzde (yalnız, sevmezlerse çok bozuluyorsunuz), hamağın üzerine beraber uzanıp kuşları seyrettiğinizde...
Sakın duygusallaşmayın. Bunlar 24 saatin içinde toplarsanız 3 dakika sürüyor...
Açılın yoldan, geliyorum
10 ay ve üzerindeki bebekler için yeni bir oyuncak: Sevimli Lokomotif. Bebeklerin ayakta durmaları ve yürümelerini sağlayan bir arkadaş. Özel güvenlik freni var. Bebek ayrıca lokomotifin önündeki ses ve ışık piramidiyle oynayabiliyor. Ön alandaki halkaları yerine yerleştirdiğinde ışık yanıp, şirin bir tren sesi çıkarıyor. Son halka yerine yerleştirildiğinde ise sürekli olarak ses çıkarıp, ışıkları yanıp, sönüyor. Böylece bebek ödüllendiriliyor. Evin içinde de rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Anlatın beraber gülelim
Bana balık alın
Kaan'ın balıkla arası pek iyi değildir. Eşim ve ben zorlayarak ve bazı özendirici ifadelerle yedirmeye çalışırız. Örneğin, eğer balık yerse beyninin daha iyi çalışacağını ve derslerindeki başarısının da artacağını söyleriz. Kendisi iyi bir öğrencidir. Notları 95-100 arasında değişir. Değerlendirme veya sınav oldukları günün akşamı eve gelince beni hemen cep telefonumdan arar ve heyecanını, benimle paylaşır. Geçenlerde yine bu şekilde cep telefonumdan aradı. Sesi biraz durgun geliyordu. 'Hayrola bir tanem ne oldu?' diye sordum. Bana;
'Anne lütfen bu akşam gelirken balık alır mısın? dedi. Ben de şaşırdım,
'Tabii ki alırım da neden istediğini merak ettim' diye sordum. Yanıtı:
'Yaa anne son günlerde herhalde bana az balık yediriyorsunuz. Bugün sınavdan 85 aldım' oldu.
Vahide SAVCI
ANNEMİN KÖŞESİ
Annelerimizin sınırlarını bilelim
Bu bölümü okurken kendiniz ve annenizle ilgili olarak okuduğunuzu umuyorum. Çünkü ben öyle yazıyorum. İnanın hiç oğlanı düşünmüyorum. İnsanlardan bana gelen tepkilere göre sizin de benim yazdığım açıdan okuduğunuza emin sayılırım.
Dün evin sakin olduğu bir anda zamanında bayıla bayıla kitabını okuduğum Elizabeth Wurtzel'in Prozak Toplumu kitabının filmini seyrettim. Gerçek bir hikayedir.
Üniversiteli bir kızın içinde bulunduğu, uyuşturucu, antidepresan, kırık kalpler, ilgisiz baba, fazla ilgili anne, yeterince yardım etmeyen arkadaşlar... Her türlü sorun vardı maşallah. Fakat bütün o sıkıntılar içinde en çok içimi sıkan anne ile kızın vahim durumu oldu. Sürekli kavga ve didişme ve suçlu bulma hali...
Çocuk yetiştirme işinin gayet zor olduğunu kabul etmekle birlikte en sinir dönemin ergenlik olduğuna inanıyorum. O dönem ailelerimizi anlamamız mümkün değil ama ondan sonra da bazı krizlerin devam etmesi daha da kötü.
Bu bölümden çıkarabileceğiniz bir sonuç yok açıkçası. Sanırım tek diyebileceğim ne kadar hatalı olsalar da annelerimizin sınırlarını bilmeli ve onlardan da çok fazla şey beklememeliyiz.