Sağlıklı beslenme, prizma prensibine göre işliyor. Çünkü her sebze ve meyve renginin farklı koruma fonksiyonları bulunuyor. Ve vücudumuzun, her birine ayrı ayrı ihtiyacı var...
Taze sebze ve meyve yeme sözünün kulağa çok "sağlıklı" gelmesine takılmadan, onları renklerine ve estetik görünümlerine göre kategorize etmek daha eğlenceli değil mi? Kıpkırmızı domatesler, güneş sarısı muzlar, bordo renkli üzümler... Hem göze hem mideye hitap ediyor, hem de iştah açıyorlar. Doğanın bize sunduğu bu renklerin ağırlıklı olduğu sebze ve meyveler, aynı zamanda vücudun koruma mekanizmasını da güçlendiriyor. Vücudu anti-oksidan özellikleriyle hastalıklardan korudukları da artık bilimsel bir gerçek.
Beslenme uzmanları günde beş porsiyon sebze ve meyve yememiz gerektiğini belirtiyorlar; üç porsiyon (400 gr) sebze ve iki porsiyon (250 gr) meyve... Üstelik yediğimiz "her rengin" metabolizmaya farklı bir yararı bulunuyor.
BEYAZ: Kuşkonmaz, beyaz lahana, mantar, soğan ve sarmısak...
Sarmısak ile soğanda bulunan ve kokularını aldıkları allicin, kanseri önleyici etkisiyle öne çıkıyor. Mantardaki anti-oksidan ergothionien, özellikle kuşkonmaz ve beyaz lahanada bulunan flavonoid de kanser riskini azaltıyor ve kalp hastalıklarını önlüyor.
Sebze ve meyvelerdeki mor renk, anti-oksidan polifenolden geliyor. Bu madde özellikle cildin erken yaşlanmasını önlemede oldukça etkili... Polifenol kanser riskini de azaltıyor. Kırmızı soğanın anti-bakteriyel etkisi, böğürtlenin ise bağışıklık sistemini koruyucu etkisi bulunuyor.
TURUNCU: Havuç, kayısı, portakal, mandalina, kavun, kabak, tatlı patates, papaya...
A vitamini içeren beta-karoten kelimesinin gücü, turuncu renkli sebze ve meyvelerde gizli... Neon renkli meyve ve sebzelerdeki anti-oksidan, bağışıklık sistemini koruyucu bir film tabakası oluşturuyor. Ayrıca kemikleri, gözleri ve cildi UV ışınlarının zararlarına karşı koruyor. Bu yüzden özellikle yaz aylarında bu renkteki sebze ve meyveleri bolca tüketmek gerekiyor. Sigara içenler dikkat! Fazla beta-karoten nikotinle buluştuğunda kansere neden olabiliyor!
SARI: Mısır, muz, limon, ananas...
C vitamini bilinen en ünlü anti-oksidan. Tüm sarı meyveler ve sebzelerde bulunuyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Hücrelerin yenilenmesini sağlıyor. Ayrıca C vitamini güçlü bir cilt gençleştiricisi; bağ dokusunu güçlendiriyor.
Domates, karpuz, turp ve greyfurtta bulunan likopen, kan dolaşımı hastalıkları riskini azaltıyor. Ayrıca domates cildin zararlı güneş ışınlarından korunmasını sağlıyor. Serbest radikalleri etkisiz hale getirerek cilde rengini veriyor. Bu arada kırmızı meyvelerde bulunan C vitamini de bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Yeşilde bulunan karoten bileşenleri, özellikle görme duyusu üzerinde etkili. Körlük riskini azaltıcı etkisi bulunuyor. Kivi ve ıspanak da zengin C vitamini içerikleriyle oldukça sağlıklı.
Depresyonu egzersizle yenin
Birçok kadın ve kimi doktorlar, depresyonu yenmenin sadece ilaç tedavisiyle mümkün olduğunu düşünüyorlar. Oysa bu sorunun üstesinden gelmenin yollarından biri de egzersiz yapmak... Üstelik kesinlikle yan etkisi bulun-muyor.
Bugüne kadar yapılmış bir dizi araştırma, düşünceleri başka bir yöne kanalize etmenin depresyonun belirtilerini azalttığını ortaya koydu. Örneğin, yoğun bir çalışma hayatına sahip kadınlar depresyona ev kadınlarından daha az giriyor. Ayrıca bu oldukça pratik ve bütçeyi zorlamayacak bir yöntem.
"Harvard Medical School" Psikiyatri Bölümü Klinik Başkanı Joseph Glenmullen, haftada en az bir kez 20-30 dakikalık tempolu yürüyüş yapmanın ya da bisiklete binmenin bile iki aylık terapiden çok daha etkili olduğunu belirtiyor.
"Depresyondayım" demeden önce...
Işık terapisi:
Araştırmalar, özel bir ışık sisteminin altında günde 30-60 dakika kadar oturmanın depresyonu önemli derecede azalttığını ortaya koyuyor.
Balık yağı: Balığın özellikle yağlı bölümünde bulunan omega-3’ün anti-depresan etkisi olduğunu biliniyor.
Yoga: Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, yoga beynin kimyasallarına etki ederek ruh halini değiştirebiliyor.
Parfüm En seksi dokunuş
Doğru seçilmiş bir koku, erkeklere karşı en tehlikeli silahtan daha etkili olabilir. Daha doğrusu, parfümünüz sizi sahip olduğunuz seksapelin doruklarına çıkarabilir. İşte, parfüm seçmenin yeni kuralları...
n Seçiminizi gideceğiniz yere göre yapın: İki kişilik romantik bir yemek mi? O zaman bilinen parfüm sürme bölgelerini es geçmemelisiniz. Ense ve el bileklerinin modası geçeli çok oldu. Şimdilerde saçlarınız, dizlerinizin arka bölümü ya da baldırlarınıza sıktığınız koku, sizi diğerlerinden hemen ayıracaktır. Parfümünüzün kokusunun yediğiniz yemek ve içtiğiniz şaraba yenik düşmesini ya da dans ettiğiniz gece boyunca kaybolmasını önlemek için duş sonrasında favori parfümünüzün vücut losyonunu da sürmeyi ihmal etmeyin.
n Çiçeklerin güçlü kokusuna teslim olun: Floral kokuların maalesef gece sonuna doğru etkilerini yitirmeleri olağan bir durum. Bunun için gece boyunca kalıcığını koruyacak daha yoğun kokular kullanabilirsiniz. Yasemin son dönemin en popüler kokularından...
n Ya da ne istiyorsanız onu sıkın: Siz parfümünüze sadık kadınlardan mısınız? O zaman onu hem gece hem de gündüz kullanmaktan sakınmayın. Araştırmalar, kişilerin sevdikleri parfümle daha mutlu olduklarını gösteriyor. Üstelik başka hiçbir şey bundan daha seksi olamaz!