Kış süresince vücuduna özen göstermeyi erteleyenler, bu süreçte aldıkları kiloları vermek için harekete geçtiler.
Ancak herkes biliyor ki, diyet çok zorlu bir süreçtir, hele belirli bir yaştan sonra kilo vermek daha da zorlaşır. Kısa süreli diyetler sonunda geri alınan kilolar da cabası. Artık yaz aylarında dekolte giysiler veya deniz kenarın da mayo ile güzel görünmek isteyenler için farklı tedaviler var.
İnatçı bölgesel yağlar ve yaşla birlikte elastikiyetini kaybetmiş bölümler özellikle kadınların korkulu rüyası. Ne kadar zayıflarsanız zayıflayın, vücudunuz eski güzelliğine bir türlü kavuşamaz. Neyse ki, tıp dünyasının kadınlara sunduğu yeni çözümlerle bu sorunları aşmak mümkün. Medikal Estetik Dr. Burak Başarır, bu konuda çeşitli önerilerde bulunuyor.
BÖLGESEL YAĞLAR
Tabii ki, güzel gözükmenin en önemli kriterlerinden birisi ideal kilo sınırlarının içinde bulunmak. Fakat cinsiyete bağlı olarak kişilerin belli bölgelerindeki yağ birikimleri oldukça inatçı oluyor ve bu inatçı yağlar mutlaka müdahale gerektiriyor. Erkeklerde göbek ve bel bölgesi ile kadınlarda basen, bacak içi, göbek ve bel bölgesi inatçı yağlara en iyi örnek. Bölgesel yağ ile ilgili en çok bilinen yanlış; bölgesel egzersizlerin bu bölgedeki yağları azaltması beklentisi. Bölgesel egzersiz o bölgeyi inceltmiyor. Ancak yağların altındaki kasların güçlenmesini sağlıyor ve belki biraz da toparlamayı sağlıyor. Düşük belli jean giyildiğinde yanlardan veya göbekten fırlayan yağlara sıklıkla önerdiğimiz çözüm lipoliz. Lipoliz, sadece bölgesel yağ kitlesine uygulanıyor ve kilo vermeye değil incelmeye sebep oluyor. Ayrıca lipoliz kilo verdirmiyor sadece bölgesel incelmeye sebep oluyor. Dünyada en sık uygulanan bu bölgesel tedavi 34 seans 3 hafta ila 1 ay arayla yapılıyor. Ne kadar incelme sağlayacağı ise tamamen hastanın metabolizmasına bağlı. Kesin incelme oluyor ama herhangi bir santim öngörmek mümkün değil.
TOPARLAMA
Bilindiği gibi ideal kilo sınırları ile bikinili ideal görüntüye ulaşmak mümkün değil. Normal kiloda olsanız bile vücudunuzun belirli bölgelerinde destek tedavilerine ihtiyaç olabiliyor. Vücut dokularının esnekliğini kaybetmesi ile ortaya çıkan görüntünün ana sebebi, yağ yerine su ve kas kaybı ağırlıklı hızlı kilo kaybı. Bu durumlarda kilo kaybı gerçekleşse dahi incelme gerçekleşmiyor.
Quantum toparlama (tonning) tedavisi ile genel vücut hatlarının ön plana çıkarılması, cilt sıkılığının artırılması, beden incelmesi hedefleniyor. Quantum tedavisine zayıflama süreci sırasında, sarkmalar oluşmadan başlanması durumunda tedavi başarısı yükseliyor ve zayıflama ile birlikte incelme gerçekleşmiş oluyor. Seçilen program tipine göre ayarlanan frekans ile kas uyarılması sağlanıyor, kaslar uyarılarak çevre yağ dokusunda azalma oluşuyor, cilt dolgunlaşıyor ve tonüsü iyileşiyor.
Bazen zayıflama veya kilo alma verme olmadan da sarkmalar veya toparlama ihtiyacı oluşabiliyor. Buna en iyi örnek, yaşın 30’ların üzerine çıkması ve yerçekimi nedeniyle görülen popo düşmesi veya sarkması. Sonuçta popo kaslarının dirliğini kaybetmesi nedeniyle bu bölgede bir yassılaşma oluşuyor. Önlenmesi güç ve yoğun irade gerektiren bu sürecin tedavisi mümkün. Popo dışında, bacak içi ve karında da benzer toparlama tedavisi uygulanıyor.
Ekran koruyucuları
Güneş koruması gün geçtikçe daha sofistike bir hale gelirken, akıllı ürünler hálá cilt kanserini önleyemiyor. Peki biz güneşle ilgili hálá neyi yanlış yapıyoruz?
Bir resim düşünün: Tatilde kumsaldasınız, güneşin zevkini çıkarırken bir yandan da korkuyorsunuz çünkü aldığınız güneşin fazla olduğunun farkındasınız. Ayrıca cilt kanseri hakkında da korkularınız var, en çok 20-34 yaş arası insanlarda ortaya çıktığını biliyorsunuz. Fakat kendinizi bu güzel ortamdan uzaklaştırmak istemiyorsunuz. D vitamini zaten bazı kanser ve hastalıklara faydalı değil miydi? Bütün gerekli önlemleri aldıktan sonra yüksek faktörlü güneş kremini 30 dk güneşe çıkmadan önce sürüyorsunuz ve kafanızda bir şapka ile yüzünüzü gölgeliyorsunuz ve sadece güneşin tam tepede olmadığı saatlerde (11.00-15.00 arası değil) güneşleniyorsunuz.
Güneş ürünleri ne kadar koruyor
Tüm bu yaptıklarınız her ne kadar güneşe karşı dikkatli olduğunuzu gösterse de, bu senaryoda bazı hatalar olduğu bir gerçek. Güneşin zararlarını ne kadar iyi bilsek de hálá bizim yeterince koruma koymadan güneşlendiğimiz ortada. The Journal of Cosmetic Dermatology, 2004 raporunda insanların sadece yüzde 10’unun önerilen miktarda koruma kremi kullandığını belirtti. Bu raporda Avrupa’nın iki otelinde kalan tatilciler izlenirken, floresan bir kremle kimlerin koruma kullandığı kimlerin kullanmadığı araştırıldı. Araştırma sonucunda gözden kaçırdıkları bölgelerinin dışında yeterli olmayan miktarda güneş kremi kullandıkları görüldü.
Herhalde SPF tarafından önerilen miktarın her santimetrekareye 2 mg olduğunu bilmiyorlardı. Bu bilgi koruma kremlerinin üzerinde yazılı olsaydı bile insanların bu kadar kullanmayacağı bir gerçek.
Bu problemi çözmenin bir yolu kullanılan SPF miktarını yükseltmek. Fakat 50 faktörlü bir kremi bile önerilen yoğunlukta kullanmazsak, 5 SPF’lik bir kremden daha farklı bir etki yapmayacağının bilinmesi gerekiyor. Peki, neden 50 SPF’de duruldu? Neden 150 SPF’lik krem yok? Çünkü US Food ve Drug Administration (FDA) ve Avusturyalı Health Board, güneşte bulunma süresiyle kremlerin faktör fazlalığı arasında bir bağ bulunmadığını, ne kadar fazla olursa insanların o kadar fazla güneşin altında yatacaklarını ve bunun da zararlı sonuçlar doğuracağı kanısında. Bir başka neden ise 150 faktörlük bir kremin yapım aşamasında kullanılması gereken mineral ve kimyasal miktarı ile ciltte rahat hissedilebilecek bir krem yapılmasının imkansız olması.
Sprey yerine krem formlarını tercih edin
Bazı araştırmacılar ise bizim yeterli miktarda ürün kullandığımızı fakat kremlerin üzerlerinde yazan SPF’lerin kullanıcıları yanlış yönlendiğini iddia ediyorlar. Avusturyalı bir firma da geliştirdiği bir kremle, kremlerin vücutta beyaz tebeşir gibi gözükmesini engelleyerek, yüzmeden sonra bile oluşan krem tabakasının görünmezliğini sağladı. Clarins’in yeni formülü ise güneşe karşı yüksek korumalı titanyumdioksitle zenginleştirilmiş. Ayrıca bu krem UV ışınlarının kolojen ve DNA’ya yaptığı zararı da azaltıyor. Güneş korumasının her gün kullanılması cilt kanseri oluşumunda çok önemli bir yere sahip. Az güneş ışığına bile maruz kalıyorsanız, koruyucu kullanmanız faydaları çok büyük. Tabii kendi cilt renginizi de bilmeniz, hangi kremi ve korumayı kullanmanızı belirlemede size yardım edecektir.
Bir resim düşünün: Tatilde kumsaldasınız, güneşin zevkini çıkarırken bir yandan da korkuyorsunuz çünkü aldığınız güneşin fazla olduğunun farkındasınız. Ayrıca cilt kanseri hakkında da korkularınız var, en çok 20-34 yaş arası insanlarda ortaya çıktığını biliyorsunuz. Fakat kendinizi bu güzel ortamdan uzaklaştırmak istemiyorsunuz. D vitamini zaten bazı kanser ve hastalıklara faydalı değil miydi? Bütün gerekli önlemleri aldıktan sonra yüksek faktörlü güneş kremini 30 dk güneşe çıkmadan önce sürüyorsunuz ve kafanızda bir şapka ile yüzünüzü gölgeliyorsunuz ve sadece güneşin tam tepede olmadığı saatlerde (11.00-15.00 arası değil) güneşleniyorsunuz.
Güneş ürünleri ne kadar koruyor
Tüm bu yaptıklarınız her ne kadar güneşe karşı dikkatli olduğunuzu gösterse de, bu senaryoda bazı hatalar olduğu bir gerçek. Güneşin zararlarını ne kadar iyi bilsek de hálá bizim yeterince koruma koymadan güneşlendiğimiz ortada. The Journal of Cosmetic Dermatology, 2004 raporunda insanların sadece yüzde 10’unun önerilen miktarda koruma kremi kullandığını belirtti. Bu raporda Avrupa’nın iki otelinde kalan tatilciler izlenirken, floresan bir kremle kimlerin koruma kullandığı kimlerin kullanmadığı araştırıldı. Araştırma sonucunda gözden kaçırdıkları bölgelerinin dışında yeterli olmayan miktarda güneş kremi kullandıkları görüldü.
Herhalde SPF tarafından önerilen miktarın her santimetrekareye 2 mg olduğunu bilmiyorlardı. Bu bilgi koruma kremlerinin üzerinde yazılı olsaydı bile insanların bu kadar kullanmayacağı bir gerçek.
Bu problemi çözmenin bir yolu kullanılan SPF miktarını yükseltmek. Fakat 50 faktörlü bir kremi bile önerilen yoğunlukta kullanmazsak, 5 SPF’lik bir kremden daha farklı bir etki yapmayacağının bilinmesi gerekiyor. Peki, neden 50 SPF’de duruldu? Neden 150 SPF’lik krem yok? Çünkü US Food ve Drug Administration (FDA) ve Avusturyalı Health Board, güneşte bulunma süresiyle kremlerin faktör fazlalığı arasında bir bağ bulunmadığını, ne kadar fazla olursa insanların o kadar fazla güneşin altında yatacaklarını ve bunun da zararlı sonuçlar doğuracağı kanısında. Bir başka neden ise 150 faktörlük bir kremin yapım aşamasında kullanılması gereken mineral ve kimyasal miktarı ile ciltte rahat hissedilebilecek bir krem yapılmasının imkansız olması.
Sprey yerine krem formlarını tercih edin
Bazı araştırmacılar ise bizim yeterli miktarda ürün kullandığımızı fakat kremlerin üzerlerinde yazan SPF’lerin kullanıcıları yanlış yönlendiğini iddia ediyorlar. Avusturyalı bir firma da geliştirdiği bir kremle, kremlerin vücutta beyaz tebeşir gibi gözükmesini engelleyerek, yüzmeden sonra bile oluşan krem tabakasının görünmezliğini sağladı. Clarins’in yeni formülü ise güneşe karşı yüksek korumalı titanyumdioksitle zenginleştirilmiş. Ayrıca bu krem UV ışınlarının kolojen ve DNA’ya yaptığı zararı da azaltıyor. Güneş korumasının her gün kullanılması cilt kanseri oluşumunda çok önemli bir yere sahip. Az güneş ışığına bile maruz kalıyorsanız, koruyucu kullanmanız faydaları çok büyük. Tabii kendi cilt renginizi de bilmeniz, hangi kremi ve korumayı kullanmanızı belirlemede size yardım edecektir.
Ürünler hakkında önemli bilgiler
Güneş kremlerinizi bir yıl kullandıktan sonra önünüzdeki yıla saklamayın.
Her zaman korumanızı güneşe çıkmadan önce sürünüz. Eğer cildiniz kırmızı bir renk alırsa bu cildinizin zarar gördüğü anlamına gelir.
Bazı Amerikalı dermatologlar, SPF’lerin cildi kendi kendine yenileme mekanızmasını durduğunu savunuyorlar.
Eğer hassas bir cildiniz varsa mineral korumaları seçmenizde fayda var.