Yüzümüzde zaman içinde oluşan ince kırışıklıklıkların sebeplerinden birinin de yataktaki yatış pozisyonlarımızdan kaynaklandığını biliyor muydunuz?
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Op. Dr. Semih Gök hep aynı pozisyonda uyumanın yüzdeki kırışıklıkları derinleştirdiğini söylüyor.
Yatış şeklinin yüzdeki kırışıklıklarla ne ilgisi var?
- Mesleğim gereği karşılaştığım kişilerin yüzlerini dikkatle inceler, analizini yaparım. Uzak bir mesafeden milimetrik ölçümleri yapabilen hassas gözlere sahibim. Karşımdaki yeni tanıştığım kişinin gece nasıl uyuduğunu, yatağın hangi tarafında yattığını ve eşinin yatağın ne tarafında yattığını tahmin edebiliyorum.
Peki, bunu nasıl tahmin edebiliyorsunuz?
- Yanak ve dudak arasında bizim nazolabial dediğimiz gülme çizgileri vardır. Genellikle derinlik olarak hafif bir asimetri gösterir. Bir tarafın derinliği diğer taraftan fazla ise o tarafa gece daha fazla yatıyor olabilirsiniz. Hangi tarafa dönüyor ve yan yatıyorsanız o taraf daha fazla kırışıyor ve derinleşiyor.
Eşlerin yatağın hangi tarafında yattığını nasıl tahmin edebiliyorsunuz?
- Aynı yatakta yatarken önce eşimizle birbirimize doğru döneriz. Sarılırız, uyum sağlarız. Sonra gevşeriz. Uyku bizi kollarına aldığında yanımızdaki insana sırtımızı dönerek kendimizi korumaya alırız. Böylece dış yanlara yüzümüzü döneriz ve dış etkilere karşı kendimizi koruruz. Sanırım bu içgüdüsel bedensel korunma tepkisidir.
Yalnız yatanlar ise kapı pencere ve duvara göre yatış şekillerini seçiyorlar. Burada korunma tepkimizi sırtımızı duvara çevirerek yaptığımız gibi sabah aydınlığa karşı da aynı tepkiyi verebiliriz. Dış dünyada kapalı bir alanda sırtımızı duvara, yüzümüzü pencereye ya da kapıya dönerek oturmamız gibi... Böylece kendimizi daha güvende hissederiz.
Bu durumda hastalarınıza neler öneriyorsunuz?
- Bu derinlik farkını yüzdesel oranlarla kayıt ediyorum. Simetriyi sağlamak için farklı oranlarda dolgu yapıyorum. Cerrahi uyguluyorsam gerginlik ve vektör analizlerinde farklı uygulama ile simetriyi yakalıyorum. Yatakta yatış yönleri konusunda uyarıyor, onları sırt üstü yatmaya motive ediyorum. Yan ve yüz üstü yatmanın keyfinden vazgeçemeyenlere sevimli bir uyarım var: "Zaman zaman eşinizin yerini değiştirin." (Yatakları havalandırmak gibi!)
Böylece aynı çizginin sürekli basınçla katlanması azaltılabilir. Yüz üstü yatanların, başlarını yastığa gömenlerin, hep aynı tarafına yatanların yüz yan çizgileri uyurken kırışır. Bunun için yatakta yön değiştirerek yatmanın yanakları derin kırışıklıklardan korumak açısından faydası olduğuna inanıyorum.
Sonsuz gençliğin sırrı: Lotus
Lotus çiçeği kimyagerlerin en büyük dostu. Peki neden? Kozmetik dünyasında bir fenomen haline gelen bu çiçeğin sırlarını öğrendik.
Bu çiçeğin resimlerine Mısır firavunlarının piramitlerinde dahi rastlıyoruz. Tekrar doğuşunun ve gelişmenin sembolu olan lotus, budistler için zekanın, olgunluğun ve saflığın temsilcisi. Eski çağlarda insanlar bu çiçeğin suyunu içip ona "Uzun yaşamanın iksiri" ismini vermişler. Hintliler bu kutsal çiçeği tam 70 farklı kelime ile çağırıyor. Peki lotusun sırrı ne? İnsanlar bu çiçeğin yatıştırıcı etkisinden yıllarca haberdar. Uykunun kalitesini de artırdığı söyleniyor.
Yaprakları enerji veriyor, moodumuzu yükseltiyor, vücudumuzdaki su dengesini koruyor ve enfeksiyonlarla mücadele ediyor. Çayı solunumu rahatlatıyor, kan dolaşımını destekliyor ve kan basıncını dengeliyor. Ayrıca derinin kas hareketlerini kontrol ediyor, yani kırışık oluşumunu düşürüyor. İşte bu yüzden, botoks efektinin peşinde olan lüks kozmetik sektöründe her geçen gün değeri daha artıyor. Parfüm endüstrisi de yağ içeren ve hafif kokusu olan lotus çiçeğinden vazgeçemiyor.
Farklı yüz tipleri için yüz tasarımları
Doğru uygulanmış bir fondöten cilde inanılmaz farklılık katıyor. Küçük sorunları ortadan kaldırıyor ve sağlıklı bir şekilde ışıldamasını sağlıyor.
İnce yüzlüler: Bu yüz tipi için ideal olan; yanakların iki yanını dolgun gösterecek bir makyaj hilesi. Bunun için öncelikle alın ve çenedeki uzunluğu yok etmek gerekiyor. Peki bu nasıl yapılıyor? Açık tonlardaki bir fondöten rengi yüzü öne çıkarırken, koyu tonlar ise yüzdeki bazı bölgelerin geride kalmasını sağlıyor. Profesyonel makyaj artistleri ince bir yüz hattına sahip olanlara, her iki yanak bölgesine açık tonlardaki bir fondöten uygularken alın ve çene bölgesini koyu renklerle boyamayı öneriyor.
Yuvarlak yüzlüler: Bu yüz tipinde önemli olan, yüze daha fazla köntür uygulamaktır. Elmacık kemikleri bölgesinde uygulanan gölgelendirmeler yüzün yuvarlak formunu azaltır. Alnın ortasına sürülen bir miktar koyu fondöten ise yüze derinlik kazandırır. Alnınızın daha yüksek görünmesini istiyorsanız saç köklerinin bitiminden cildinizi vurgulamalısınız. Koyu renk bir fondöten yerine arzu ederseniz terracotta bir allık da aynı işlevi görür. Bu uygulama özellikle hafif bronz tenlerde mükemmel bir görünüm sağlıyor.
Köşeli yüzlüler: En belirleyici nokta; yüzdeki geniş bölgeleri daraltmak ve daha az köşeli görünmelerini sağlamak. Bu da ancak koyu renkli bir fondötenle mümkün. Yüzün her iki tarafına özellikle de köşeli olduğunu düşündüğünüz kemiklerin üzerine fondöteni iyice yaymalısınız. Biraz daha açık tonlardaki bir fondöteni ise alında doğrudan saç köklerine sürerseniz alın mesafenizi uzatmış olur, proporsiyonlarınızın uyumlu şekilde görünmesini sağlarsınız. Koyu tonları cilde mükemmel şekilde yayın.
Nasıl hissediyorsanız öyle beslenin
İnsanların ruh durumu ve beslenmesi arasında doğrudan bir ilişki mevcut. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aşkın Yüksel’e göre hayal kırıklıkları, endişe, bezginlik, aşırı öfke ve çekingenlik yaşadığımız dönemleri bilinçli beslenerek daha hafif atlatmamız mümkün.
Ruh halimiz ister istemez sürekli olarak değişimler gösterir. Güzel başlayan bir gün trafik sıkışıklığıyla, tuttuğumuz takımın maçı kaybetmesiyle, sevgilimizle yapacağımız küçük bir tartışmayla bile birden kabusa dönüşebilir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aşkın Yüksel’e göre bu dönemleri bilinçli beslenerek daha hafif atlatmamız mümkün.
İnsanların ruh durumu ve beslenmesi arasında doğrudan bir ilişki mevcut. Hayal kırıklıkları, endişe, bezginlik, aşırı öfke, çekingenlik gibi durumlarda ister istemez iştahımız da olumsuz etkileniyor. Bu duygular bizlerin ruh halini dolayısıyla da iştahımızı olumsuz etkiliyor. Öyle ki bazen sinirlenince hemen buzdolabına koşup ne var ne yoksa hepsini silip süpürebiliyor, sigara ve alkol tüketimini artırabiliyoruz. Tam tersi durumlar da söz konusu olup tamamen iştah kaybı da görülebiliyor. Eğer böyle dönemlerde nasıl beslenmemiz konusunda bilgiliysek formumuz asla olumsuz etkilenmez ve bu dönemleri kolayca atlatabiliriz.
Hangi özel durumlarda hangi besinleri tüketeceğiz
Yorgunluk: Bu dönemde iştah olumsuz etkilenir. Kişiler yemek bile yemek istemezler. Böyle dönemlerde C vitamini yönünden zengin taze meyve ve sebzeler imdadımıza yetişir. Bu sebzelerin özellikle vitamin kaybına uğramaması için çiğ tüketilmesi önerilir. Portakal, kivi, havuç, yeşil biber, maydanoz ve içecek olarak kuşburnu ile bitkisel çaylar önerilir. Bu besinler özgüven eksikliğine de iyi gelmektedir.
Bezginlik: Bu dönemde özellikle kalsiyum açısından zengin süt, yoğurt ve peynir en büyük yardımcımızdır. C vitamini ihtiyacı da bu dönemde artacağı için taze meyve ve sebze tüketimi artırılmalıdır. Meyveli yoğurtlar ve sütler en büyük yardımcımızdır. Mevsim meyveleri ile hazırlanmış meyveli yoğurtlar bezginliğimizi bayağı hafifletecektir.
Çekingenlik: Fosfordan zengin olan balıklar, kuru baklagiller ve bulgur bu dönemi çabuk atlatmanıza yardımcı olacaktır ve kendimize olan güveni tekrar kazanmamızı sağlayacaktır. Alkol kullanıyorsak ufak bir kadeh geçici de olsa bize bir güç verecektir. Ama dozun çok iyi ayarlanması gerekir.
Aşırı Öfke: Bu dönemlerde yağlı tohumlar, özellikle fındık, ceviz ve fıstık tüketilmesi uygundur. Kafeinli içeceklerden ve kırmızı etten mümkün olduğunca uzak durulmalıdır.
Endişe: Endişe durumunda vücutta aşırı sıvı kaybı olacağından hafif çorba, komposto, meyve suyu içilmelidir.
Hayal Kırıklığı: Sebzelerin hayal kırıklığını hafifletici özellikleri vardır. Özellikle enginar ile kereviz oldukça etkilidir.