Yediğiniz her besinin vücudunuzda gerçekten ne kadar etkili olduğunu biliyor musunuz? Ya da verdiği zevki...
İşte, Amerikalı yazar Marrena Lindberg’in satış rekorları kıran kitabı "The Orgasmic Diet" bu soruların cevabını veriyor. Üstelik ilk kez garantili orgazmı bilimsel verilere dayandırıyor ve kadınların libidosunu yükselten besinlerin oranlarını veriyor!
eşke her şey filmlerdeki kadar mükemmel olsa... Oysa gerçek hayatta birçok çift için sağlıklı bir cinsel yaşam neredeyse hayal. Araştırmalara göre Amerikalı kadınların yüzde 75’i orgazm sorunu yaşıyor. İçlerinden yüzde 12’si ise hayatlarında hiç orgazm olmamış. Peki, size mutlu bir cinsel yaşamın bugüne dek sürdürdüğünüz beslenme alışkanlıklarını değiştirdiğinizde tamamen farklı bir boyuta geleceğini söylesek? Lindberg, özellikle vajinal orgazm sorunu yaşayan kadınların önerdiği diyetle hayatlarının değişeceğinin garantisini veriyor kitabında. Peki, bu mucizevi diyetin sırrı ne dersiniz... Lindberg, kitabında mutlaka yenmesi ve kesinlikle uzak durulması gereken besinleri şöyle sıralıyor:
Karbonhidratı az, "orgazm katili" şeker ve kafeinden mutlaka uzak durulan bir beslenme programı uygulayın.
Her gün düzenli olarak balık yağı kapsülleri alın.
Düzenli olarak pelvik kaslarını güçlendiren Kegel egzersizleri yapın.
Beyinde bulunan iki kimyasal olan serotonin ve dopamin libidoyu düzenler ve genital bölgeye kan akışını hızlandırır.
Haftalık diyet programı
Her gün mutlaka bir parça bitter çikolata yiyin.
1 adet multi-vitamin tableti alın (ya da bir bardak portakal suyu için).
Kilonuza bağlı olarak her sabah balık yağı hapı alın.
777 mg kalsiyum, 270 mg magnezyum ve 4-7 mg çinko mutlaka alınmalı.
Her öğünde vüdunuzun ihtiyacı
Kendinizi gerçekten zinde ve sağlıklı hissetmek istiyorsanız, öğünlerinizde aşağıdaki besin maddelerinden asla vazgeçmemelisiniz.
Yüzde 30 protein (et, süt, sebze ve meyve).
Yüzde 30 yağ (zeytinyağı ya da et, süt ve kümes hayvanları etinde bulunan doymamış yağ).
Yüzde 40 karbonhidrat (beyaz ekmek, patates).
Her gün ihtiyacınız olan 27 mg demir tableti.
PAZARTESİ
Kahvaltıda;
Yoğurt ya da köy peyniri, böğürtlen ya da çilekli müsli.
Öğle yemeğinde;
Sezar salatası, ızgara tavuk, parmesan peyniri ve sirke.
Akşam yemeğinde;
Acı soslu bonfile, yeşil biber, soğan halkaları ve avokado.
SALI
Kahvaltıda;
Domatesli omlet, soğan ve yeşil biber.
Öğle yemeğinde;
Izgara sebze ve taze meyve.
Akşam yemeğinde;
Küçük bir porsiyon pilav eşliğinde fındık yağıyla pişirilmiş parça et, brokoli, soğan halkaları, mantar ve taze sebze.
ÇARŞAMBA
Kahvaltıda;
Sahanda yumurta, bir dilim tost ekmeği.
Öğle yemeğinde;
Peynirli sandviç ve büyük boy karışık salata (bu kez sirkesiz).
Yoğurtlu müsli ve isteğinize bağlı meyve parçacıkları.
Öğle yemeğinde;
Üzerine mayonez sürdüğünüz bir dilim ekmeğin üzerine jambon ve beyaz peynir, yeşil biber, havuç dilimleri.
Akşam yemeğinde;
Kızarmış tavuk, brokoli ve zeytinyağlı karışık salata.
CUMA
Kahvaltıda;
Yumurtalı omlet, soğan halkaları, peynir ve yeşil biber.
Öğle yemeğinde;
Üzerine siyah zeytin, haşlanmış yumurta dilimleri, beyaz peynir eklediğiniz ton balıklı salata.
Akşam yemeğinde;
Üzerine peynir rendelenmiş kızarmış patlıcan ve karışık salata.
Bu teknikle bedeninizi
verimli kullanın
Masa başında saatler geçiriyor, trafikte araba kullanırken kamburlaşıyor ve giderek bedenimizi iyi kullanma yeteneğimizi yitiriyoruz. Bunun doğal sonucu olarak da bir takım stres kalıpları geliştirerek sırt ve baş ağrıları, huzursuzluk, uyuşukluk ve cinsel arzuların yitmesi gibi problemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Yaklaşık 100 yıl önce geliştirilen ve bugün dünyaca kabul gören Alexander tekniği bedenlerimize hoyratça davranmayı ve onu ihmal etmeyi engelliyor.
Bedeni daha sağlıklı ve verimli kullanmayı öğreten bu teknik, aynı zamanda ruhsal ve zihinsel gelişmeler kaydetmemize de yardımcı oluyor.
Hareket kabiliyetini ve düşünme yeteneğini geliştiren bir teknik olarak bilinen Alexander tekniği, son dönemde tüm dünyada bir tutkuya dönüşmüş durumda. Aktörlerin, dansçıların duruşlarını dengelemek, vücut formlarını düzeltmek ve düşünce güçlerini kontrol etmek amacıyla tercih ettikleri bu teknik, stresi azaltıcı etkisiyle de şimdilerde dikkat çekiyor.
Nar ye, yaşlanma
Bundan tam 2400 yıl önce Hipokrat şöyle demişti; "Yediklerin ilacın olmalı ve ilacın yediklerin..." İşte, nar meyvesinin hikayesi de bu anlamlı söz kadar eskilere dayanıyor. Bize hayatın mucizesini sunan nar, sadece rengi ve formuyla değil kırmızı yaprakları ve kırmızı meyve tanecikleriyle de kendini kanıtlıyor. Doğanın gücünü ve yenilenme yeteneğini bağışıklık sistemine katan bu meyvenin yararları saymakla bitmiyor.
Son yıllarda yapılmış bazı araştırmalar narın tam 5 bin yıldır insanlık tarafından bilindiğini ortaya koyuyor. Kabuğu ve suyu geçmiş yüzyıllarda hem mürekkep hem de yöresel halıları renklendirmede kullanılıyormuş. Oysa sağlığımız açısından da bir dizi yararı biliniyor nar meyvesinin. Yüksek konsantrasyonunda bulunan yağ asitleri vücuttaki metabolizma sürecini hareketi için önem taşıyor. Ayrıca mükemmel bir su ve besin deposu olarak biliniyor. İçeriğindeki betakaroten, B1, B2 ve C vitaminleri, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, protein ve bir anti-oksidan olan polifenol barındırıyor. Düzenli kullanımı erken yaşlanma belirtilerinden ve kalp, dolaşım bozukluklarından koruyor. Ayrıca taze suyu kansızlığa, hazım sorununa iyi gelirken, güçlü kanamayı, aşırı terlemeyi ve ishali durduruyor.