Üç çocuk annesi

Sibel Can benimle yaşıt. İlk albümünün çıkışını, sesine nasıl bayıldığımızı hatırlarım. Beğenmiştik, doğruya doğru.

Onu hiç canlı izlemedim, özel bir merakım ya da hayranlığım olmadı. Ama her zaman, herkes gibi ben de bir şekilde takip ettim onu. Hatta onu televizyonda izlediğim bazı zamanlarda "Hangimiz daha genç gösteriyoruz acaba" diye kendi kendime içimden geçirdiğim bile olmuştur. Cevabını bilmiyorum, çünkü kimseye soramadım!

Benden evvel doğurdu ve benden üç kat hızlı gitti!!! Ben bir çocukta kaldım, o üçledi yani... Kilo alsa da, verse de her zaman güzel vücudu oldu. Nitekim, geçen hafta gazeteleri onun mayolu fotoğrafları doldurdu. Hálá da konuşuluyor.

Bütün yazılar ve fotoğraflar bir yana, benim takıldığım tek laf şu: "Üç çocuk annesi!!!"

Demek ki ne giyeceğiniz, sahip olduğunuz çocuk sayısına bağlı: Mesela giyeceğiniz eteğin boyu çocukla doğru orantılı. Beş çocuğunuz varsa etek boyu 80 santim, iki çocuğa 75... Böyle gidiyor. Hatta anne iseniz, minimum 50 santim. Bekarlar bikini giyebilir, evliler mayo. Doğuranlar artık denize girmesin!!!

Yahu, olur mu böyle şey ya!!!

İnsan anne oldu diye değişmek zorunda değil ki! Kendisi isterse değişebilir, giyim tarzını ağırlaştırabilir ya da bazı renkleri hayatına sokabilir veya çıkartabilir; keyfi bilir. Ama çocuk doğurdu diye bunu yapmak zorunda değil.

Bu, kadının vücudunun durumuyla alakalıdır, başka bir şeyle değil. Bir de rahat olmasıyla. Eğer bacaklarınız güzelse, beş çocuk da doğursanız, mini etek giymeye devam edebilirsiniz. Belki gündüz gözü Beyoğlu’na çıkmazsınız ama rahat ettiğiniz ve taşımayı becerebildiğiniz sürece bence hiç sorun yok.

SİZE NE KARDEŞİM!

Geçen sabah işe gitmek için giyindim. Eşimi, kahvesinin hazır olduğunu söyleyerek uyandırdım. Beni gördü ve gülmeye başladı. O sabah siyah bir etek ve üzerinde yeşil pullardan minicik bir kurukafa olan bir atlet giymiştim. Saçlarımı da iyice tepeden toplamıştım. Neye güldüğünü sordum. Bana gülmüş. Giyinirken kendimi 20 yaşında sanıyormuşum.

Ben 20’likler gibi giyiniyormuşum yani!!!

"Olabilir, bizim ofisin yaş ortalaması 25" dedim ben de.

Oysa o gün tek farklı olan saçımdı. Eteğim de diz boyundaydı ki benim için epey uzun sayılır... Ona 20’lerimde nasıl giyindiğimi hatırlatmam lazım sanırım. Çünkü giyim de zamanla değişiyor. Benim 20’lerimde güzel giyinmek ve güzel görünmek önemli değildi. Genç göstermek gibi bir endişe de yoktu. Hatta ne kadar uçuk kaçık, deli dolu, aykırı; o kadar iyiydi. Abukluklar her gün değişirdi. Simsiyah külotlu çorabıma metal parçalar dikip pantolon diye giydiğimi hatırladım. Onu hálá saklarım ama giymiyorum işte!!! Bakın, ağırlaşıyor insan. Bazı günler giyimimi biraz abarttığımı bilirim. Hatta bazen, böyle bir kılıkta, yanımda Sinan’la yürümüşlüğüm de vardır. Ama tek endişem üzerimdekinin vücuduma yakışmamasıdır. Yoksa çocukla ya da yaşımla alakalı değil. Şişman göstermesin, bir taraftan pörtlemesin, bir yana kaymasın gibi... Anlayacağınız, biz anneler istediğimiz gibi giyinebilir, istediğimiz gibi denize gidebiliriz. Kimse bu konuda bizi çocuk sahibi olma bahanesiyle kısıtlamaya kalkmasın.

Teşekkür ederim, iyi günler dilerim...

Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu eylül ayında eğitime başlıyor

Türkiye’de otistik çocuklar için gerçekten son derece özverili çalışmalarda bulunan Tohum Vakfı, her geçen sene çalışmalarını genişletiyor. Kamu yararına hizmet veren bir sağlık ve eğitim vakfı olarak kurulan Vakıf, ülkemizde ilk defa "Aynı çatı altında otizmin 3 temel eğitimi" olan Özel Eğitim, Konuşma ve Dil Terapisi ve Duyu Bütünlemesi Terapisi hizmetini vermeye başladı. Şimdi de, eylül ayında Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu"nu hizmete açmaya hazırlanıyorlar. Amaç, otizm ve yaygın gelişim bozukluğu olan çocuklara erken tanı konulması, özel eğitim ile topluma kazandırılmasına öncülük edilmesi ve bunun yurt çapında yaygınlaştırılması.

Otistik çocuk eğitiminde öncelik, bireylere günlük hayatta öz bakım ve bağımsız yaşam sağlama becerilerini öğretmek. Bununla beraber giyinmek, elini yıkamak, dişlerini fırçalamak, göz kontağı kurmak, konuşmayı kullanmak gibi sosyal becerileri geliştirmek, bağırmak, tepinmek gibi istenmeyen davranışları kontrol altına almak da eğitimlerin vazgeçilmez parçalarını oluşturuyor.

Otizm eğitiminde temel olan ilkelerden biri de, eğitimin yoğun ve sürekli olması. Dolayısıyla eğitim programının, çocuğun uyku saati dışındaki tüm zamanlarında yani haftada yaklaşık 40 saat eğitimciler ve aile bireyleri tarafından çocuğa uygulanması büyük önem taşıyor.

Tohum Vakfi’nın kurduğu Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu’nun eğitimleri Eylül 2006 itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak üç sınıfla başlayacak. Okul, açıldığı ilk yıllarda 0-10 yaş, daha sonra ise 3-21 yaş arası otistik çocukların eğitimi için bir model olacak.

Çocukların eğitimi kadar eğitmenlere de eğitim ve staj olanağı sağlayacak bu okulun en büyük amacı, mümkün olan en fazla sayıda otistik öğrenciye "kaynaştırma eğitimi" vermek ve bu öğrencilerin diğer arkadaşlarıyla birlikte eğitim almalarını sağlamak. Dünyadaki örneklere bakıldığında otistik çocukların yüzde 25 ila 30’u kaynaştırma eğitimine geçebiliyor ki bu çok önemli bir rakam. Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu’ndaki çocuklar 21 yaşına kadar eğitimlerine bu okulda devam edebilecekler. Okulun vereceği eğitimlerin biri de "İşe Alıştırma Eğitimi." Okulda, çocukların eğitiminde dünyada kabul görmüş ve yararlılığı bilimsel olarak kanıtlanmış "Davranışçı Yöntem" metodu uygulanacak. Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu’nun eğitime açılması ile bilimsel çalışmalarla son 25 yıldır araştırmaları yayınlanmış ve sadece otistik çocuklar için geliştirilmiş çağdaş bir müfredat da ülkemize kazandırılmış olacak.

BENDEN SONRA ÇOCUĞUM NE OLACAK KAYGISI

Tohum Otizm Vakfı Başkanı Mine Narin, otizmin geleceği ile ilgili hayalini şöyle açıklıyor: "Her ne gelişim sorunları olursa olsun, tüm çocuklarımızın kendi mahallelerinde, kendi komşuları ve arkadaşlarıyla kaynaştırma okullarına gidebildikleri bir Türkiye hayal ediyorum. Okulu bitirdikleri zaman ise yine doğup büyüdükleri bölgede diğer otistik arkadaşlarıyla paylaştıkları grup evlerinde yaşayabilmeleri ve onlara meslek kazandırabildiğimiz bağımsız bireyler olarak yaşamlarını sürdürebilecekleri bir Türkiye’nin hayali bu. Yani, bir bakıma da bu çocukların anne ve babalarının ’Benden sonra çocuğum ne olacak?’ kaygısını yok etmek."

Mine Narin, otizmin erken tanısının konulması için tüm çocuk doktorlarının ve sağlık ocaklarında çalışan pratisyen hekimlerimizin otizm konusunda eğitilmiş olduğu, otistik çocuk okullarının gelişmiş ülkeler standardında eğitim verdiği ve ülkemizin her bölgesinde otistik çocuk okullarının olduğu bir Türkiye yaratmanın ise hepimizin elinde olduğunu anlatıyor ve ekliyor: "Tohum Otizm Vakfı olarak boşlukların kapatılması için destekleyici hizmetler vermeye ve çeşitli kampanyalarla sesimizi duyurmaya devam edeceğiz."

EĞİTMENLER TÜRK MÜFREDAT ABD’DEN

Vakıf, eğitmenleri, ABD’nin önde gelen ve kaynaştırma oranı en yüksek otistik çocuk okulunun müfredatını öğrenmek ve bu eğitimlerin Özel Otistik Çocuk Eğitim Okulu’nda uygulanmasını sağlamak üzere Princeton Child Development Institute ile bir know-how anlaşması gerçekleştirdi. Tohum Otizm Vakfı, bu kapsamda Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden bir doçenti de vakfın bursu ile ABD’ye gönderdi.

Şimdiye kadar 13 bin otistik çocuğa ulaştılar

Vakıf, kurulduğu günden bu yana İstanbul’daki Özel Eğitim Kursu bünyesinde 221 aileye seminer, 545 otistik çocuğa eğitim hizmeti verdi. Tohum Vakfı, 240 öğretmene de hizmet içi eğitim kursları ve otistik çocukları uygun okula yönlendirme görevini yürüten MEB’e bağlı Rehberlik Araştırma Merkezleri’nde çalışan 50 öğretmene eğitimverdi. 2006 yılında 145 öğretmene hizmet içi eğitim vermeyi planlıyorlar. Vakıf, İstanbul dışında yaşayan 200 aileye verilen eğitimlerin yanı sıra Türkiye çapında otizm tanıtım kampanyası ile 2 bin 700 aileye de otizm hakkında bilgi verdi. Böylelikle Tohum Otizm Vakfı’nın vermiş olduğu eğitimlerle dolaylı olarak toplam 13 bin 77 çocuğa ulaşıldı.

Tohum, Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı İnönü Caddesi, Devres Han. 96/3. Gümüşsuyu,34437 İstanbul.T: 0212 244 75 00 veya

www.tohumotizm.org.tr
Yazarın Tüm Yazıları