Felsefe, çocuğa reçete vermek değildir. Herkesin kendi eleştirisini yapmasına izin vermek demektir. Yetişkin ve öğretmenler genellikle çocukların sorularını cevaplar, ama çocuğun kendi doğrusunu bulmasına yardımcı olmazlar.
Zehir soru sormayı seven, merak eden bir çocuktur. Yaşamı ve dünyanın işleyişini anlamaya çalışır. Kızımın sorgulama ihtiyacına cevap veren, çocuklar için yazılmış felsefe kitaplarından daha önce sizlere bahsetmiştim.
Tüm dünyada 2 milyondan fazla çocuğa ulaşan "Çıtır Çıtır Felsefe" kitaplarının yazarı Brigitte Labbe ile tanıştım. 26. İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı’nın konukları arasında yer alan Brigitte Labbe, uzun yıllar iletişim sektöründe çalışmış, kızının "neden, niçin" sorularıyla 38 yaşında yeniden üniversiteye dönmüş ve Michel Puech’ün Sorbonne Üniversitesi’nde verdiği felsefe derslerini izlemiş.
Yazara "Felsefe erdemli yaşamamızı, başkalarının göremediklerini görmemizi, insan olmamızı sağlar. Bu değerleri küçük yaştan itibaren vermenin gerekli olduğu gerçeğinden mi yola çıktınız?" diye sordum. Labbe "Kızım ’Niçin ölüyoruz, hayat neden var?’ gibi sorular soruyordu. Bu benim cevabını üniversite yıllarında bulduğum sorulardı. Kızım bu soruları sorduğunda 8 yaşındaydı. İçimdeki felsefe zevkini paylaşmayı kızımla birlikte yeniden istedim" yanıtını verdi.
Resimli felsefe kitapları
Brigitte Labbe’ye göre çocuklar çok küçük yaştan itibaren hayatı sorguluyorlar. Bir çocuğun büyükannesi, büyükbabası için "Kimdir?" demesi bile bir felsefe sorusu. "Çıtır Çıtır Felsefe" dizisi 4 yaş üzerindekiler için. 4 yaş altında çocukları olanlar "Bize yok mu?" diye merak ediyorlarsa, onlar için Kanada’da resimlerle felsefe kitapları mevcutmuş.
Felsefe, hayatın ta kendisi... Sonuçta her çocuğun bir kırmızı balığı vardır. Çocuklar balıkları öldüğünde klozete atıp sifonu çekmezler. Balığın yaşayan bir varlık olduğunu bilir ve yaşamına saygı duyarlar. Ya da kedileri, köpekleri öldüğünde onların merasimle gömülmesini isterler. Bu onların hayata ve yaşama duydukları saygıyı küçük yaştan itibaren edindiklerinin bir göstergesidir.
Brigette Labbe "Dünyanın her yerinde çocuklar bu kitaplardan etkileniyorsa, hayatı anlama konusunda aynı kaygıları mı taşıyorlar?" soruma ise şu yanıtı verdi: "Afrika’da sefalet içinde yaşayan çocuklar, Fransa’dakilerden daha fazla felsefe yapıyor. Zorlu bir yaşam çocukların daha erken yaşta hayatı sorgulamasına neden oluyor. Zengin ya da fakir çocuklar hep aynı soruları soruyorlar. Fakir çocuklar sokaklara terk ediliyor, zengin çocukları da bakıcılarına... Sonuçta ikisi de terk edilmiş oluyor."
Labbe’ye göre "Ne kadar az şey bilirsen, hayatta o kadar mutlu olursun" sözü bir klişeden ibaret. Oysa çocuklar ne kadar az bilirlerse, o kadar az özgür olurlar. Bilgi, insanı özgür kılar. Bu nedenle bilginin azlığı mutlulukla ilgili değil özgürlükle ilgili bir problemdir. Pastanede önünüze beş farklı pasta geldiğinde hangisini seçersiniz? Eğer pastaların hepsini tanıyorsanız istediğiniz, sevdiğiniz pastayı tabağınıza alırsınız. Ancak ne olduklarını bilmezseniz belki de hoşunuza gitmeyecek olanı yemek durumunda kalırsınız. Yazar Labbe "Genellikle dini liderler özgürlükleri kısıtlama taraftarı oldukları için daha az bilinmesi teorisini desteklerler" görüşünü savunuyor.
Öğüt mü, rehberlik mi
Çocuklara öğüt vermek mi yoksa yol göstermek mi onlara ışık tutar? Brigitte Labbe’nin bu soruya yanıtı şöyle: "Felsefe konularını bir alet kutusu gibi düşünün. Çocuklar bu kutuyu alsınlar, işe yarayanları zamanı geldiğinde kullansınlar. Felsefe, çocuğa reçete vermek değildir. Herkesin kendi eleştirisini yapmasına izin vermek demektir. Yetişkin ve öğretmenler çocukların sorularını cevaplar, ama çocuğun kendi doğrusunu bulmasına yardımcı olmazlar. Net cevaplar, kapanan kapılar gibidir. Biz yetişkinler genellikle kendimizi memnun etmek için net yanıtlar veririz. Çocuklar sorularla dünyayı öğrenmeye çalışırlar."
Peki, çocukların çevrelerinde olup bitenleri umursamaları, gelecekte onları daha sorumlu bireyler haline getirir mi? Yaptıkları seçimlerin sonuçlarını görmeleri, çocukların düşünmesini sağlar. Günlük olaylar üzerine düşünen çocuklar, gelecekte daha sorumlu bireyler olurlar. Özgürlük olmazsa mutluluk da olmaz. Sabit fikirleri, kalıpları takip eden çocuk, sürünün bir parçasıdır. Sonuçta düşünen çocuk kendi değer yargılarını kazanır, bu da ahlákına yansır. Düşündüğünde özgüven kazanır, sorunlar karşısında dik durur.
Anne-babalar olarak galiba aynı şeyleri temenni ediyoruz. "Düşünsün, sorgulasın, sorunlar karşısında dik durabilsin." Ne diyelim, kocaman bir amin...
Monopoly’de yeni bir çağ başlıyor
Dünyada ve Türkiye’de en çok satılan kutu oyunu Monopoly’nin yeni versiyonu Monopoly Elektronik Bankacılık, Amerika ve Avrupa’dan sonra Türkiye’de de satışa sunuldu. Monopoly Elektronik Bankacılık’taki en büyük yenilik, para transferinin artık banka kartlarıyla yapılması. Para ödemek ya da almak için tek yapılması gereken, oyunun başında verilen banka kartını elektronik üniteye yerleştirip aktarmak ve istenilen tutarı girmek... Oyundaki yenilikler bununla da sınırlı değil; oyun alanındaki bazı semtler de yenileriyle değiştirildi. Ayrıca oyun alanındaki tüm hanelere o semtle özdeşleşmiş bir yapı ya da manzarayı gösteren birer resim eklendi.