Hamileliğin 8. haftasından itibaren artan, doğumdan hemen sonra süt salgılanmasını sağlayan Prolaktin hormonu emzirme dönemi dışında da kendiliğinden yükselebiliyor muş.
Emzirme dönemini yedi yıl önce geride bıraktım ama galiba beynim hálá beni anneliğin ilk günlerinde sanıyor.
Çevremdeki kadınlar hormonlarının bünyelerinde yaptıkları değişimleri anlatırlar, ben de dinlerim. Ama o kadar... İnsan ancak kendi başına gelince işin içine derinlemesine dalıyor. Bünyemdeki bazı değişiklikler nedeniyle geçen hafta doktorun yolunu tuttum. Kan tahlilleri sonucu Prolaktin hormonumun sınırın epeyce üzerinde olduğunu öğrendim.
Anne olan kadınlara Prolaktin hormonunun adı yabancı değildir. Prolaktin hormonu hamileliğin 8. haftasından itibaren kanda artmaya başlıyor. Bu artışın amacı kadını bebek doğar doğmaz emzirebilir duruma getirmek. Hipofiz bezinden salgılanan bu hormon, özellikle ilk süt olan kolostromun üretimini de sağlıyor. Ama emzirme dönemini yıllar önce geride bırakmış biri olarak Prolaktin hormonu düzeyimdeki bu artış kafamı karıştırdı.
Sağlık konusunda kafam karışık olduğunda yakından tanıdığım ve beni yakından tanıyan bir doktoru tercih ediyorum. Bu yüzden Profesör Mustafa Bahçeci’ye gittim. Profesör Bahçeci’nin benim hayatımda ayrı bir yeri vardır. Annelik müjdesini veren, hamileliğimin dördüncü ayında koca kafalı bir kızım olacağını söyleyen kişidir. Gerçekten de Mustafa Hoca’nın dediği gibi koca kafalı bir kızım oldu. Nehir’in kafasının çevresi tam 55 santimdir. Benimki ise 57 santim. Nehir’e şapka alacağım zaman kendim deniyorum, bana oluyorsa ona da oluyor. Eğer Nehir’e almayı düşündüğüm tişörtün yakasını dar bulmuşsam kafamdan geçiriyorum. Böylece iade etme derdinden kurtuluyorum. Çünkü Nehir’in tişört yakalarıyla ilgili takıntısı var.
Düzensizliğiniz var mı?
Kendimizi sağlıklı hissedince değil, hastalanınca doktorun yolunu tutuyoruz. Oysa özellikle kadın hastalıkları uzmanına sağlıklıyken de gitmek gerekiyor. Buna dikkat eden kadınlara hep özenirim. Profesör Mustafa Bahçeci, özellikle Prolaktin hormonuyla ilgili bilgilerini benimle paylaştı. Öğrendiklerim ilginçti. Her 1000 kadından beşinde Prolaktin hormonu yüksek çıkıyormuş. Bu sayı size düşük gelebilir ama şu rakamlar dikkat çekici:
Adet düzensizliği olan kadınların yüzde 15’inde, adet düzensizliğinin yanında göğsünden süt gelen kadınların yüzde 75’inde, kısırlık problemi yaşayan kadınların ise yüzde 30’unda bu hormon yükseliyor.
Prolaktin hormonunun neden yükseldiği ise çok net değil. Yüzde 50’sinde iyi huylu adenom adı verilen bir tümöre rastlanırken, yüzde 30’unda belirli bir neden bulunamıyor. Prolaktin hormonu düzeyinin belirlenmesi çok kolay. Adetin üçüncü gününde yapılan kan tahlili sonuç veriyor. Profesör Mustafa Bahçeci, tahlil sonucunda çıkan değer üst sınır olan 25 ng-ml’nin üzerinde ise herhangi bir gün yeniden tahlil yapılmasını öneriyor. Eğer bu oran 100 ng-ml’nin üzerindeyse tümörden şüpheleniliyor. Bu durumda kesin tanı için MR çekilmesinde yarar var. Böyle bir probleminiz varsa ayrıca troid hormonlarınızı da kontrol ettirin. Troid hormonu olan TSH’ın yükselmesi, Prolaktin hormonunun yükselmesine neden olabiliyor. Troid hormonu düzene girdiğinde Prolaktin de kendiliğinden normale dönüyor.
Hamile kalamama problemiyle doktora başvuran kadınlarda Prolaktin hormonu yüksekliğine rastlanıyor. Hormon seviyesi normale döndüğünde, kadınlar müdahalesiz hamile kalabiliyor. Tümör durumlarında ise tümörün büyüklüğüne göre iki yöntem izleniyor. Tümör küçükse ilaç tedavisi, büyükse cerrahi tedavi öneriliyor.
İlaç tedavisinde yüzde 80 geri dönüş alınıyor. Ortalama tedavi süreci 12 hafta. Gebelik sırasında da Prolaktin hormonunu düşüren ilaç kullanılıyor. Bu dönemde ilaç kullanılmasında bir sakınca yok. Çünkü hormonun yüksekliği düşüğe sebep oluyor.
Görüyorsunuz bir hormonun yükselmesi nelere mál oluyor. Bana gelince, ilaç kullanmayacağım. Migren tedavimde kullandığım bitkisel procain maddesi benim Prolaktin seviyemi de düşürecek. Burnumdan girip neredeyse hipofiz bezime kadar ulaşan sprey sayesinde hormonlarım da düzene girecek. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacağım. Hem migrenimi hem de hormonlarımı hizaya getireceğim.
Çevremdeki kadınlar hormonlarının bünyelerinde yaptıkları değişimleri anlatırlar, ben de dinlerim. Ama o kadar... İnsan ancak kendi başına gelince işin içine derinlemesine dalıyor. Bünyemdeki bazı değişiklikler nedeniyle geçen hafta doktorun yolunu tuttum. Kan tahlilleri sonucu Prolaktin hormonumun sınırın epeyce üzerinde olduğunu öğrendim.
Anne olan kadınlara Prolaktin hormonunun adı yabancı değildir. Prolaktin hormonu hamileliğin 8. haftasından itibaren kanda artmaya başlıyor. Bu artışın amacı kadını bebek doğar doğmaz emzirebilir duruma getirmek. Hipofiz bezinden salgılanan bu hormon, özellikle ilk süt olan kolostromun üretimini de sağlıyor. Ama emzirme dönemini yıllar önce geride bırakmış biri olarak Prolaktin hormonu düzeyimdeki bu artış kafamı karıştırdı.
Sağlık konusunda kafam karışık olduğunda yakından tanıdığım ve beni yakından tanıyan bir doktoru tercih ediyorum. Bu yüzden Profesör Mustafa Bahçeci’ye gittim. Profesör Bahçeci’nin benim hayatımda ayrı bir yeri vardır. Annelik müjdesini veren, hamileliğimin dördüncü ayında koca kafalı bir kızım olacağını söyleyen kişidir. Gerçekten de Mustafa Hoca’nın dediği gibi koca kafalı bir kızım oldu. Nehir’in kafasının çevresi tam 55 santimdir. Benimki ise 57 santim. Nehir’e şapka alacağım zaman kendim deniyorum, bana oluyorsa ona da oluyor. Eğer Nehir’e almayı düşündüğüm tişörtün yakasını dar bulmuşsam kafamdan geçiriyorum. Böylece iade etme derdinden kurtuluyorum. Çünkü Nehir’in tişört yakalarıyla ilgili takıntısı var.
Düzensizliğiniz var mı?
Kendimizi sağlıklı hissedince değil, hastalanınca doktorun yolunu tutuyoruz. Oysa özellikle kadın hastalıkları uzmanına sağlıklıyken de gitmek gerekiyor. Buna dikkat eden kadınlara hep özenirim. Profesör Mustafa Bahçeci, özellikle Prolaktin hormonuyla ilgili bilgilerini benimle paylaştı. Öğrendiklerim ilginçti. Her 1000 kadından beşinde Prolaktin hormonu yüksek çıkıyormuş. Bu sayı size düşük gelebilir ama şu rakamlar dikkat çekici:
Adet düzensizliği olan kadınların yüzde 15’inde, adet düzensizliğinin yanında göğsünden süt gelen kadınların yüzde 75’inde, kısırlık problemi yaşayan kadınların ise yüzde 30’unda bu hormon yükseliyor.
Prolaktin hormonunun neden yükseldiği ise çok net değil. Yüzde 50’sinde iyi huylu adenom adı verilen bir tümöre rastlanırken, yüzde 30’unda belirli bir neden bulunamıyor. Prolaktin hormonu düzeyinin belirlenmesi çok kolay. Adetin üçüncü gününde yapılan kan tahlili sonuç veriyor. Profesör Mustafa Bahçeci, tahlil sonucunda çıkan değer üst sınır olan 25 ng-ml’nin üzerinde ise herhangi bir gün yeniden tahlil yapılmasını öneriyor. Eğer bu oran 100 ng-ml’nin üzerindeyse tümörden şüpheleniliyor. Bu durumda kesin tanı için MR çekilmesinde yarar var. Böyle bir probleminiz varsa ayrıca troid hormonlarınızı da kontrol ettirin. Troid hormonu olan TSH’ın yükselmesi, Prolaktin hormonunun yükselmesine neden olabiliyor. Troid hormonu düzene girdiğinde Prolaktin de kendiliğinden normale dönüyor.
Hamile kalamama problemiyle doktora başvuran kadınlarda Prolaktin hormonu yüksekliğine rastlanıyor. Hormon seviyesi normale döndüğünde, kadınlar müdahalesiz hamile kalabiliyor. Tümör durumlarında ise tümörün büyüklüğüne göre iki yöntem izleniyor. Tümör küçükse ilaç tedavisi, büyükse cerrahi tedavi öneriliyor.
İlaç tedavisinde yüzde 80 geri dönüş alınıyor. Ortalama tedavi süreci 12 hafta. Gebelik sırasında da Prolaktin hormonunu düşüren ilaç kullanılıyor. Bu dönemde ilaç kullanılmasında bir sakınca yok. Çünkü hormonun yüksekliği düşüğe sebep oluyor.
Görüyorsunuz bir hormonun yükselmesi nelere mál oluyor. Bana gelince, ilaç kullanmayacağım. Migren tedavimde kullandığım bitkisel procain maddesi benim Prolaktin seviyemi de düşürecek. Burnumdan girip neredeyse hipofiz bezime kadar ulaşan sprey sayesinde hormonlarım da düzene girecek. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacağım. Hem migrenimi hem de hormonlarımı hizaya getireceğim.
Kontrol altına alın
Vücudunuz bir şeylerin yolunda gitmediğine dair sinyal veriyorsa harekete geçin. Ertelemek, sorunun daha büyümesine neden olabilir.
Televizyonun etkisi
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nden Hakan Emanetoğlu, televizyonun çocuklar üzerindeki etkisiyle ilgili ilginç bir tez çalışması yapmış. Emanetoğlu, televizyonun saldırganlığın algılanması ve öğrenilmesini kolaylaştırıcı bir etki yaratıp yaratmadığı hipotezlerini sınamış.
Araştırmaya cinsiyet ve yaş açısından eşitlenmiş 300 çocuk katılmış. Çocuklara televizyon programlarında yayınlanmış olan olumlu/olumsuz görüntülerden 10’ar saniyelik kesitler alınarak, bir olumlu görüntüye karşılık üç olumsuz görüntüden oluşturulan 4 dakikalık film 15 gün arayla izletilip, dinletilmiş. 22 gün sonra çocuklardan algıladıklarını resmetmeleri istenmiş.
Hakan Emenatoğlu’nun araştırmasında vardığı sonuç ise şu; Televizyon algılamayı kolaylaştırıcı bir etki yaratıyor. Bu yüzden çocukların televizyon karşısında oldukları 18.00-22.00 saatleri arasında yayınlanan programlarda ’şiddet dozunun’ azaltılması, şiddet dozu yüksek programların bu zaman aralığının dışına alınması çocukların ruh sağlığı açısından önemli.
Görünmez paneller
Kış geldi, kaloriferler harıl harıl yanmaya başladı. Özellikle çocukların odasındaki panel radyatörler önemli. Bebeklik döneminde kafasını radyatörlere çarpmasından korkan anne-babalar için yeni bir ısı sistemi geliştirilmiş. Görünmez bir ısı sistemi olan Calinteg Confort panelleri, sevdiğiniz bir tablo arkasına ya da herhangi bir yüzeye yerleştirildiğinde ısıtıcıya dönüşüyor. Böylece radyatörlerin neden olduğu gereksiz yer kaybını önleyebiliyorsunuz. Ayrıca sistemin çalışmasıyla odadaki tozların uçuşmasının da önüne geçileceği iddia ediliyor. Eğer doğalgazınız yoksa Calinteg Confort panellerini deneyin. Çünkü bu sistem elektrikle çalışıyor ve söylenildiğine göre tasarruf da sağlıyor.