Korktuğum her şey başıma geliyor. Kızım, 8 yaşındaki kuzeniyle tatile gitme planı yaptı. Bavulunu hazırladı, önümüzdeki hafta Samsun’a gidiyormuş. Hem de 10 günlüğüne!
Altı yılın sonunda ‘Yazıklar olsun sana verdiğim emeklere’ diyecek noktaya getirdiği için Nehir’i tebrik etmem gerekiyor. Ben ki, onun kokusunu her gece içime çekmek, her akşam eve döndüğümde sımsıkı sarılmak, sıcaklığını hissetmek için altı yıl boyunca tüm iş seyahatlerimi askıya aldım.
Tiyatroya, özel davetlere, evlilik törenlerine bile giderken vicdanım sızladı, erkenden eve dönmenin yollarını aradım. Arkadaşlar, bu tür gecelerde size söylediğim ‘Erken kalkmak zorundayım. Nehir uyumuyormuş’ gerekçem, sadece bahaneden ibaretti. Bencil bir anne olamadım.
Sizler hep kulağımın arkasına ‘Yarın Nehir büyüyecek. Arkasına bakmadan gidecek. Sen akşamları kukumav kuşu gibi pencerelerde onun dönmesini bekleyeceksin’ sözlerini üflediniz. Ama bunlar benim bir kulağımdan girip, ötekinden çıktı. Bağımlılığımı bir türlü azaltmaya beceremedim. Ne güzel mutlu mesut gidiyorduk. Ta ki, kardeşimin haylaz oğlu Ateş, kalmak için bize gelene kadar.
Sevgili yeğenim, kızımın aklını çeldi. 20 odalı(gerçekte 4 oda, bir salon) bir yazlık ve muhteşem deniz vaadiyle Nehir’i kandırdı.
Ben kardeşimin oğluna suç bulmuyorum. Benim kızım, arkasını önünü düşünmeden, Samsun’daki 10 günlük tatile balıklama atladı.
İYİ ÇOCUK OLMAK NE DE ZORMUŞ
Ateş, iki gün bizde kaldı. Ben işe geldiğim için iki çocukla annem tek başına aslanlar gibi mücadele etti. İki ve daha çok çocuğu olan aileleri bir kez daha takdir ettim. Her an kapris, her dakika küsmeye nasıl dayanıyorlar bilmiyorum.
Aslında, biz Ateş’ten korkarken, Nehir yüzümüzü kara çıkardı. Çocuk, öylesine uyumluydu ki, bu hallerini annesi-babası görse derin hissiyattan gözleri yaşarırdı. Bir dediğimizi iki etmedi. Kendi evinde uykusunun gelmediğini öne sürerek gece 02.00’lere kadar ayakta kalırken, ‘Hadi çocuklar yatıyoruz’ dediğimde yatağındaydı. Ateş’in bu halleri karşısında ağzımız açık kaldı.
Annesi-babasının zavallı çocuğa! haksızlık yaptığını, aslında ne kadar da uyumlu biri olduğunu söyleyip, bolca dedikodu yaptık.
İki günün sonunda eve dönen Ateş’in annesine söylediği sözler karşısında dumur oldum. Sevgili oğlumuz, aslında bizde çok sıkılmış, erkenden uyutmuşuz (sanki yatağına silah zoruyla gönderdik, tövbe tövbe) İki gün boyunca ‘iyi çocuk’ olmak, onu yormuş. Özgürlüğüne yeniden kavuştuğu için çok mutluymuş.
İki kuzen, bu süre içinde bir yandan birbirlerini yedi, bir yandan da yeni planlar yaptı.
İkinci gün eve döndüğümde Nehir ‘Anne bu akşam Ateşlere gidebilir miyim?’ diye sordu. ‘Evet’ yanıtımı alınca uzun bir ‘oley’ çığlığı attı. İki günlük çetin savaşın ardından annemin dinlenmeye ihtiyacı vardı. Arkasından Nehir ikinci bombayı patlattı. ‘Anne, ben de Ateşlerle Samsun’a gidebilir miyim?’
Hemen vereceğim ret yanıtı ikisini de galeyana getirirdi. Samsun tatilinin mantıklı bir yanı yoktu. ‘Peki, istiyorsan gidebilirsin’ dedim. İkinci ‘oley’ daha gür çıktı.
Ateş’i almaya geldiklerinde Pınar ve Özay, müthiş ikilinin planlarını dinlediler, sadece gülümsemekle yetindiler. Nehir, önce beş günlüğüne kuzeninin evinde kalacakmış, beşinci günün sonunda hazırladığım bavulu alıp, bu kez 10 günlüğüne Samsun’a gidecekmiş. Annemle mutfakta bu işin içinden nasıl çıkacağımızın planlarını yaparken Nehir’in ‘Annemi özlerim’ diye ağlamasına kahkahalarla güldük.
ALLAHIM BEN NE YAPTIM
Sonunda Nehir, o gece dayısının evine gitti. Ertesi gün işten aradım. ‘Aşkım akşam gelip seni alayım mı?’ diye sordum. Yanıt aynen şöyle ‘Saçmalama anne. Planımızı biliyorsun. Beş gün buradayım, sadece bavulumu almaya geleceğim.’
Allah’ım, ben nerede yanlış yaptım? Baştan ‘hayır mı’ demeliydim? Ama yasaklayıcı bir anne portresi çizmek istemiyorum ki! Annem bize bu taktiği uygulardı. Hayır demezdi ama muhalefet ettiği noktaları mutlaka dile getirirdi. Biz tıpış tıpış eve dönerdik, hem de kendi isteğimizle...
O günü karın ağrısıyla geçirdim. Ya gerçekten tutturursa diye tırstım. Akşam eve döndüm, ev sessiz. Akşam Nehir telefon etti. Bu kez ‘gelecek misin?’ diye sormadım. İki dakika sonra ‘Anne bu geceyi evimde, yanında geçirebilir miyim?’ dedi. Yarım saat sonra İdealtepe’deydim.
Ateş Nehir’i döneklikle suçluyordu. Nehir, Ateş’e hiç karşılık vermedi. Çantasını hazırlayıp, beni kapıya doğru sürükledi. Arabada Samsun’a gitmekten vazgeçtiğini söyledi.
Aklın yolu birdir. Geceyi, birbirimize sarılıp, mışıl mışıl uyuyarak geçirdik.
Özgürlüklerini verin
Bedensel Engelliler Dayanışma Derneği Genel Başkanı Kemal Demirel’in engelliler adına bir ricası var. Demirel, her geçen gün daralan ekonomi ve mevsim gereği yardımların tamamen durması nedeniyle ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımları yapamaz hale geldiklerini söylüyor. Özellikle havaların güzel olması nedeniyle dışarı çıkmak isteyen engellilerin tekerlekli sandalye ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını dile getiren Demirel, gönül dostlarının imkanları doğrultusunda, yardımın azı çoğu aranmadan yardımcı olmalarını ve engellilere bu güzel mevsimi yaşamaları için özgürlükleri yönünde tekerlekli sandalye armağan etmelerini istiyor.