Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan Gümüş
Nilgün Tekfidan GümüşYazarın Tüm Yazıları

Sinüs, kosinüs

MATEMATİK. Türkiye’deki 4+4+4 tartışmalarını izledikçe nedense hep aklıma geometride üçgenin kenarlarını ve açılarını bulmak için geliştirilmiş kosinüs, sinüs, tanjant ve kotanjant teoremleri geliyor.

Haberin Devamı

Trigonometrinin formüllerini öğrendik ama, bunların pratik hayatta ne işe yaradığı hep eksik kaldı. En iyimiz, ezbere matematik öğretmeye çalışan öğretmen kadar öğrendi.

***

EDEBİYAT dersi başladı sonra. Bu defa başka bir öğretmen girdi sınıfa. ‘Fâilatün/Fâilatün/Fâilün’ diye başladı. Divan edebiyatında nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin bir düzene göre dizildiği Aruz ölçülerinin karışık kalıplarından biri diye anlattı.
‘Mefâilün/Mefâilün/ Mefâilün/Mefâilün’ diye iç geçirmeyi öğrendik.
Fuzuli’den “Meni cândan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı/Felekler yandı ahumdan murâdum şem’i yanmaz mı” diye beyitler okuduk.

***

İNGİLİZCE. Öğretmeni daha Avrupai’ydi. Biraz kızdı mı, zor yerden sormaya başlardı kendince. ‘Future Perfect Continuous Tense’ diye racon keserdi. Ezberlediysek kalıpları “İngilizcede başlamış ya da başlayacak bir eylemin gelecekte sözü edilen zamanda devam etmekte veya bitmiş olacağını anlatmak için kullanılan dilbilgisi kalıbı” diye yapıştırıverirdik cevabı. Örnek diye ısrar edince, “Gelecek ay Bay Brown, size beş yıldır Fransızca öğretiyor olacaktır” diye yanıt verirdik.

***

Haberin Devamı

FORMÜL. Sistem buydu, İngilizcede Almancada yabancı kelime, konuşmadan çok dilbilgisi kalıplarını öğrendik. Hatta bu konuda İngiliz’den Amerikalıdan daha çok şey bildik.
Matematikte çok azımız problemleri çözdü de, çoğumuzun bilgisi formül ezberinin ötesine geçmedi. Tarihte hangi hükümdarın kaç yılında tahta çıktığını, coğrafyada Kızılırmak deltasında ne yetiştiğini ezberledik. Olmadı dershanelere para akıttık, biraz daha ezberleyebilmek için.
Ezberle, formülle, kalıpla format atıldı beynimize. 8 yıllık zorunlu eğitim döneminde de pek değişen bir şey olmadı. Kimse özgür düşünceye, fikir üretmeye fazla teşvik edilmedi.

***

4+4+4. Söz konusu eğitim reformu olunca da yine en iyi bildiğimiz yerden başladık yola. Çocuklarımızın geleceğini “4+4+4” diye formüle ediverdik.
Ama yine niye, niçin bunu yapıyoruz diye doğru dürüst konuşamadan, söz hakkı vermeden; anladık ki, asıl mesele matematik, fen, edebiyat, eğitimde kalite değil, din dersi ve siyasi rövanşmış.
Avrupa Parlamentosu, bu eğitim tartışmalarından, kız öğrencilerin mağdur olabileceğine dair eleştirecek oldu, onlara da cevabı verdik, “28 Şubat post-modern darbenin izlerini sildik” diye.

***

Haberin Devamı

MEKTUP. Türkiye-AB Karma Parlamenter Komisyonu Eş Başkanı Afif Demirkan’ın AB’ye yolladığı mektubu inceledim. “28 Şubat darbesinin izi olan mevcut eğitim sistemi de Türkiye’nin ilerleme ve küresel rekabet gücü doğrultusundaki hedefleriyle uyuşmamaktadır. İnsan haklarını temel alan eğitim reformu, demokratik mekanizmaları güçlendirerek, çoğulcu, demokratik, liberal ve şeffaf bir sistem olarak 21’nci yüzyılın gereklerine cevap verecektir” diyor.
“Mevcut ideolojik sistemi daha esnek, piyasa eksenli ve katılımcı bir modelle değiştirme noktasında milli bir uzlaşma oluşturması Türkiye’nin önceliklerinin başında gelmelidir.”

***

MİLLİ uzlaşma. Eğitim reformunda anahtar kelime işte tam da bu olmalıydı. Kızlarımıza, oğullarımıza nasıl daha kaliteli ve sağlam bir eğitim verebileceğimizi tartışmalıydık. Siyah-beyaz televizyondan iPad’e sıçramış bir kuşak olarak, nasıl teknoloji tüketen değil, üreten bir topluma dönüşebileceğimizi konuşabilseydik. Her liseliye, mezun olduğunda nasıl anadili gibi İngilizce konuşturabileceğimizi dil bilimcilerle, öğretmenlerle tartışsaydık.
Madem tarih yazılıyor, bu sadece toplumun bir bölümünün değil, tüm ülkenin tarihidir. Yeni dönemde, yeni yapılanmada herkesin endişelerine yanıt verecek, eğitimin içeriğinin nasıl olacağına dair milli bir tartışma başlatılmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları