Paylaş
İdlib mutabakatı, 10 Ekim itibariyle tüm tank, çoklu roketatar sistemleri, havan ve topların 15 Ekim itibariyle de tüm radikal terörist grupların bölgeden çekilmesini öngörüyor. Mutabakatın garantörü Türkiye ve Rusya. Dolayısıyla iki ülkenin mutabakatın uygulanması için bu bölgede koordineli devriye görevi yapması bekleniyor.
Her şeyden önce İdlib mutabakatı hem Esad rejimi, İran, Hizbullah gibi sorunun tarafları hem de BM, AB gibi uluslararası yapılardan olumlu tepki aldı. Ancak en çok merak edilen konu bu mutabakatın sahada uygulanıp uygulanamayacağı. Çünkü Türkiye’ye komşu olan İdlib vilayeti büyük ölçüde geçtiğimiz haftalarda Ankara’nın da terörist ilan ettiği El Kaide’nin uzantısı olarak nitelenen Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kontrolü altında.
RADİKALLERİN DURUMU
Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi önceki gün bölgeyle ilgili haberinde Esad rejiminin saldırıları nedeniyle kaçan İdliblilerin dönmeye başladığını bildiriyordu. Aynı haberde bazı cihatçı grupların mutabakatı ve tampon bölgeden çekilmeyi reddettikleri iddiası da yer alıyordu. Yine bazı internet sitelerinde İdlib’in yüzde 60 ile 70’ini kontrol ettiği söylenen HTŞ’nin de uzlaşmayı reddettiği yönünde haberler çıktı.
Soçi’de imzalanan mutabakat İdlib’e olası bir harekâta karşı Türkiye ve muhaliflere zaman kazandırmışa benziyor. Ancak bölgenin ağır silahlardan ve radikal gruplardan arındırılması gibi ciddi bir taahhüt söz konusu. Esad rejimi ile muhalifler arasında 15-20 km’lik bir tampon bölge oluşturulması gerekiyor. Böylece muhaliflerin Esad bölgesindeki Rus üslerine olası saldırılarının engellenmesi, rejimin de İdlib’e yönelik saldırılarının önüne geçilmesi hedefleniyor.
Şam rejiminden yapılan açıklamalardan Soçi uzlaşmasına olur verdikleri anlaşılıyor. Rejim yanlısı El Vatan isimli Suriye gazetesinde ise Rus diplomatlar kaynak gösterilerek başka iddialar gündeme getirildi. Kasım itibariyle İdlib’teki tüm muhalefetin ağır silahlarını teslim edeceği ve yıl sonu itibariyle rejimin İdlib’de otorite sağlayacağı öne sürüldü. Uzlaşmanın açıklanan 10 maddelik bölümünde söz konusu iddialar yer almıyor.
MUHALİFLERİN SON KALESİ
İdlib, Suriye’de muhaliflerin elindeki son vilayet. HTŞ’nin yanı sıra bölgede ÖSO’nun yerine kurulan Milli Ordu’ya bağlı birçok alt grup ve başka gruplar da söz konusu. Bir yandan Suriye için siyasi bir çözüm aranırken muhaliflerin masada ellerinin güçlü olabilmesi için İdlib’i kontrol etmeye devam etmeleri önemli.
İdlib’de artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış Çeçen, Uygur gibi yabancı savaşçıların yer aldığı gruplar da var. Uzlaşmanın hayata geçirilmesinde bu grupların takınacağı tutum savaşın seyrini etkileme potansiyeline sahip. Mutabakat nedeniyle muhaliflerin bölünmesi, birbirleriyle çatışma olasılıkları bu kozu kaybetmelerine yol açabilir.
Her halükârda İdlib’te kansız bir çözüm bulunması için bir fırsat doğmuş durumda. Eğer Soçi mutabakatı hayata geçer ve siyasi çözüm bulunmasına katkı sağlarsa dikkatler daha büyük Suriye fotoğrafına ve nihai çözümün nasıl olması gerektiğine odaklanabilir.
Tüm bu bölünmüşlüğün ardından Suriye’de toprak bütünlüğü korunabilir mi? ABD’nin Cenevre’de sunduğu adem-i merkeziyetçi bir yapı önerisi Suriye’yi birarada tutabilir mi? Esad’ın akibeti ne olur? Suriye rejimi ABD’nin desteklediği terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’nin ana unsur olduğu SDG kontrolündeki topraklara istedikleri otonomiyi sağlar mı? Çözüm halinde Suriye’de bulunan diğer uluslararası aktörlerin durumu ne olur? Suriye’de yanıt bekleyen sürüyle sorun var. Ancak İdlib sınamasını geçmek, çözüm için de umut verici olabilir.
Paylaş