Paylaş
Her şeyden önce Almanya ve Türkiye, nüfus olarak birbirine çok yakın iki ülke.
Amerikan istihbarat bürosu CIA’nin dünya dosyasına göre Almanya 81.3 milyon nüfusuyla en kalabalık 16’ncı ülke. Onu kim izliyor dersiniz. 79.7 milyon nüfusuyla Türkiye. Kişi başına düşen gayri safi milli hâsıla Almanya’da 38.400 dolar, Türkiye’de ise yaklaşık 15 bin dolar seviyesinde.
* * *
DOLAYISIYLA Helga daha doğuştan Zeynep’ten avantajlı başlıyor hayata. Alman kızı için biçilen ortalama ömür beklentisi 82.5, Türk kızı için ise 74.8. Bugün doğan vatandaş Hans, yaklaşık 77.9 yıl yaşayacak, Mehmet ise 70.8 yıl.
Zenginlik ve refah; sağlık, eğitim ve sosyal imkânlara da yansıyor haliyle. Mesela okul öncesinde eğitim zorunlu değil ama, OECD ülkeleri arasında bir rekortmen Germen halkı. Dört yaştakilerde anaokul öğrenimi yüzde 90’nın üzerinde neredeyse.
İlkokul, ortaokul ve üniversiteler, istisnalar hariç devlet eğitim sistemi içinde ve parasız.
* * *
DÜŞÜNCE, ifade, basın özgürlüğü ve kültürel haklarda da fark atıyor Goethe’nin memleketi. Almanya’da hapiste tek bir gazeteci yok mesela. Freedom House basın özgürlüğü endeksine göre Türkiye, kısmen özgür ülkeler hanesinde, 117’nci sıradayken Almanya aynı listenin özgür ülkeler kategorisinde 16’ncı sırada.
Almanya’nın komşularıyla da öyle ahım şahım bir sorunu bulunmuyor. Ezeli rakibi Fransa ile bir orta yol bulmayı başarmış durumda. Ayrımcı bir tehlikeyle de savaş tehdidiyle de karşı karşıya değil.
* * *
TABİ tüm bu anlattıklarım madalyonun bir yüzü. Öte yanda eleştiriler de pek çok. Örneğin Alman sosyal devleti vatandaşını sarıp sarmalayamıyor eskisi gibi.
Nüfusta ciddi bir yaşlanma etkisi söz konusu. Ortalama yaş olmuş 45. Gençlerin nüfusa oranı da düşük. Türkiye, 29-30 yaş ortalamasıyla nispeten daha avantajlı bir durumda.
Berlin’in başarısızlıklar hanesinde ise 50 yıldır ülkenin bir parçası olan Türklerin bir türlü entegre edilememiş olması ve artan aşırı sağ riskini saymak mümkün.
AB’nin üçüncü sanayi devrimi
ALMANYA, tüm bu olumsuzluklara rağmen Avrupa Birliği’nin motoru olma gücünü koruyor. Avrupa’nın bir numaralı araç üreticisi, kimya ve savunma sanayisinde ileri bir ülke.
Ancak Çin, Hindistan ve ABD gibi ülkelerden gelen teknoloji, sanayi ve insan gücü gibi meydan okumalarla karşı karşıya.
Buhar devrimi, makineleşme devriminden sonra AB, şimdi ekonomik düzlüğe çıkıp refah seviyesini yükseltmek için üçüncü bir endüstriyel hamleye hazırlanıyor.
* * *
PROJENİN arkasında AB Komisyonu Sanayi ve Girişimden sorumlu komiseri Antonio Tajani bulunuyor. 2020 itibariyle AB ülkelerinde gayri safi iç hâsılada sanayinin payının yüzde 20’ye çekilmesi planlanıyor. Şimdilerde yüzde 15’e kadar gerilemiş durumda bazı yerlerde.
Plana göre, Avrupa, yeniden üretimde cazip bir bölge haline getirilecek, küçük ve orta ölçekli üreticiler, uluslararası alıcılara ulaştırılacak, piyasa taleplerine uygun işgücü yetiştirmek için eğitim fırsatları geliştirilecek. Plan, şimdiden çok tartışma götüreceğe benzer.
Türkiye bir süredir Suriye’den gelen tehditlerle baş etmeye çalışırken gözden düşen Avrupa Birliği ve Helga’nın memleketinde durumlar böyle.
Bu nedenle enerjimizi ideolojik, ayrımcı ve saldırgan söylem ve stratejilerle israf etmek yerine ortak hedeflere yöneltecek uzlaşma zemini bulmaya çalışmak için harcamakta fayda var. Çünkü o standartları ancak böyle yakalarız. Yoksa potansiyel olarak yok bir farkımız onlardan.
Paylaş