Paylaş
Çünkü 2004 yılında Türklerin kabul ettiği, Rumların reddettiği Annan planından bu yana Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik en kritik gelişmeler yaşanıyor.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin arabuluculuğunda taraflar üç ayda üçüncü kez Cenevre’de buluştular. Görüşmelerin ilk günü ‘mülkiyet’ ve ‘yönetim ve güç paylaşımı’, ikinci gününde yine ‘yönetim-güç paylaşımı’, ‘AB’ ve ‘ekonomi’ başlıklarının ele alındığı bildirildi.
Kıbrıs konusunda mülkiyet, topraklarının yüzde 80’i 1974 öncesi Rum mülkü olan KKTC’de, mülklerin kimin elinde kalacağı anlamına geliyor. Mülkiyet sorununun; takas, tazminat ve iade yöntemleriyle çözülmesi öngörülüyor.
Yönetim ve güç paylaşımında, Rum tarafı henüz yeni kurulacak federal devlette dönüşümlü başkanlığı kabul etmiş değil.
HARİTALARDAKİ FARK NE
Ve önceki gün taraflar yeni Kıbrıs için öngördükleri haritaları birbirlerine sundular. Kıbrıs adasının yüzde 36.6’sını kontrol eden KKTC, yüzde 29.2’ye kadar gerilemeyi öngören bir harita sundu. Rumlar, Türk tarafının yüzde 28.2’ye kadar toprak bırakmasını öngören bir haritayla geldi.
Haritalar oran olarak birbirine yaklaşmış gözükse bile arada önemli farklar söz konusu. Rumlar, zaten kapalı olan ve Türklerin de koz olarak tuttuğu Maraş’ı baştan kendi hanesine yazıyor. 91 bin kişinin geri döneceğini öngören Rumlar, 1974 öncesi Rumların çoğunluk olduğu, köy, kasaba ve önemli su kaynağı olan Güzelyurt’u da haritasına dahil ediyor. Rum kesimi ayrıca, Karpaz yarımadasında halen Rumların KKTC denetimi altında yaşadığı 3 köyün otonom bölge olmasını da talep ediyor.
Türk tarafının ise Güzelyurt’u vermeye istekli olmadığı biliniyor. 1974’ten sonra Türklerin yerleşimine açılan bu bölgenin Rumlara teslim edilmesi halinde Ada yeni bir göç hareketiyle karşı karşıya kalabilir. KKTC’nin haritası ise 65 bin Rum’un geri döneceğini öngörüyor.
Ayrıca KKTC, toprak olarak daha az bir orana sahip olsa da kıyı şeridinin yüzde 60’ını kontrol ediyor. Rum tarafı bu oranın yüzde 50.5’e çekilmesini istiyor. Sahil şeridi deniz kaynaklarına ulaşım ve turizm açısından önemli.
GARANTÖRLÜĞÜN ÖNEMİ
11 Şubat 1959 Zürih Anlaşması ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, bağımsız Kıbrıs’ta barışın garantörü sayılmışlardı. Türkiye, Türklerin zulme uğraması üzerine bu hakkı çerçevesinde adaya çıkartma yaparak barışın tesisinde etkili oldu.
Şimdi bu üç ülke, uzun yıllar sonrasında ilk kez Kıbrıs’taki iki tarafla birlikte Cenevre’de zirvede bir araya geldiler. Garantörlerin dışişleri bakanı seviyesinde temsil edildiği toplantıdaki ana konu, yeni bir Kıbrıs üzerinde anlaşma sağlanması halinde bu üç tarafın garantörlük hakkının sürüp sürmeyeceğiydi. Türkiye, adada garantörlük sisteminin devamını ve askeri varlığını korumak isterken Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi, garantörlüğün kaldırılması için Avrupa Birliği içinde yoğun bir lobi faaliyeti içinde.
Kıbrıs’ta Türklerin oranı yüzde 20. Adada yaklaşık 30 bin kadar Türk askerinin bulunduğu tahmin ediliyor. Geçmişteki acı tecrübelerden ötürü Türk askerinin varlığı hem Kıbrıslı Türkler açısından hem de dengelerin yeniden şekillendiği doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından da büyük önem arz ediyor.
ENERJİ DENGELERİ
Aslında Kıbrıs görüşmelerini bölgede çıkarı olan birçok ülke de yakından takip ediyor. Çünkü doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz rezervleri bölgenin değerini arttırmış durumda. Hatta öyle ki, Rusya’nın Suriye savaşında Esad’a destek vermek için Akdeniz’e inmesinin sebeplerinden biri olarak bile gösteriliyor.
Yine İsrail ile Türkiye arasında bozulan ilişkilerin onarılmasında da sayılan etkili faktörler arasında. İsrail’in Leviathan bölgesi doğalgazını en etkin Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlayabileceği üzerinde duruluyor. Kıbrıs’ta olası bir çözüm bu işbirliğini kolaylaştırabilir.
İsrail’in ikinci seçeneği daha pahalı olacağı hesaplanan Yunanistan üzerinden boru hattıyla Avrupa’ya ulaştırmak. Üçüncü seçenek ise Mısır üzerinden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) şeklinde Avrupa’ya pazarlamak ki, burada Rusya faktörünün de devreye girmesi söz konusu. Çünkü aralık ayında Rus enerji şirketi Rosneft, Mısır’daki Zuhr doğalgaz yatağının yüzde 30’unu İtalyan Eni şirketinden satın aldı.
Kıbrıs’ta olası bir çözüm Avrupa Birliği’nin Rusya karşısında elini güçlendirme potansiyeline sahipken Türkiye ile de krizdeki ilişkilerini dengelemek için bir vesile olabilir. Dünkü zirveye başkanlık eden BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, henüz pazarlıkların başında olunduğunu söylerken umutluydu. “Kıbrıs’ın 2017’nin başında (dünya için) bir umut sembolü olabileceğine inanıyorum” dedi. “Çözüme yakınız, ama çabuk bir mucize de beklemeyin” diye ekledi.
Paylaş