Paylaş
Geçtiğimiz haftalarda Rusya ile Türkiye arasında yaşanan uçak krizinin hemen sonrasında İsrail ile Türkiye arasında bir yakınlaşmanın şaşırtıcı olacağını yazmıştım.
İsrail’in iyi ilişkiler yürütmeye çalıştığı Moskova’nın tepkisinden çekinebileceğini ima etmiştim. Ancak anlaşılan normalleşme iki tarafın daha çok işine geliyor gibi. Rusya’nın bölgeye yerleşmesinin yarattığı tehdit algısı ve İsrail’in doğalgazının tarafların yakınlaşmasını hızlandırıcı bir rol oynadığı konuşuluyor.
2010 yılının mayıs ayında İsrail komandolarının Gazze ablukasını kırmaya çalışan Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırı ve sonrasında 10 Türk vatandaşı hayatını kaybetmişti. Türkiye, İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için özür, tazminat ve Gazze’ye ablukanın kaldırılmasını şart koşmuştu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD’nin araya girmesiyle 2013’te Türkiye’den özür dilemiş, 2014 yılında da anlaşmaya çok yakın olunduğu yolunda haberler çıkmıştı.
İSRAİL’in son olarak sızdırdığı ön anlaşmada 5 madde zikrediliyor. Özür, tazminat, büyükelçilerin karşılıklı olarak atanması, İsrailliler aleyhine davaların düşürülmesi, Türkiye’de Hamas’ın faaliyetlerinin azaltılması ve İsrail’in doğalgazında işbirliği. Bunlar arasında Gazze Şeridi ile ilgili bir ibare yer almıyor.
PAZARLIĞIN en kritik noktası da Gazze olmalı.İsrail, Hamas’ın Gazze Şeridi’nde yönetimi ele geçirmesinin ardından güvenliğinin tehdit altında olduğunu öne sürerek 2007 yılından beri denizden ve karadan bölgeye abluka uyguluyor. 1.8 milyon nüfuslu bölge açık hava hapishanesi gibi. 2014 yazında 3 Kudüslü Yahudi gencin iki Hamas’lı tarafından öldürülmesi ve Gazze’den İsrail’e atılan füzelerin arttığı gerekçesiyle İsrail, Gazze Şeridi’ne askeri operasyon başlatmıştı.
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam’a göre saldırıda 19 bin ev oturulamaz hale geldi. 100 bin kişi evsiz kaldı. İnşaat malzemesi girişine sınırlı miktarda izin verildiğinden evlerin yeniden inşası da mümkün olmuyor.
Gazze’deki gençlerin yüzde 67’si işsiz. Halkın yüzde 80’inin yardıma ihtiyacı var.
Harekât sonrasındaki ateşkesin tek faydası kısmen balıkçılara olsa da durum iç açıcı değil. 50 gün süren operasyonun ardından varılan ateşkes uyarınca İsrail’in denizde uyguladığı 3 millik abluka 6 mil açığa çekildi. Bölgede 4 bin balıkçı var. Durumları zor. İki yılda 150 balıkçı teknesi saldırıya uğramış.
GAZZE’ye kısıtlı olarak temel madde girişine izin veren, ambargoyu zaman zaman hafifleten İsrail, ablukayı kaldırırsa Hamas’ın yeniden silahlanacağı, güvenliğini tehdit edeceğini savunuyor. Öte yandan Filistinlilerin yaşamaya mahkûm edildiği sefalet Hamas’ın yanı sıra IŞİD gibi daha radikal örgütleri besleyebilir.
Abluka ile ilgili konuşulan bir iddia ise bunun arkasında Gazze ile İsrail deniz sınırının altında yattığı söylenen doğalgaz rezervlerinin olduğu...
2000 yılının eylül ayında Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat, bugünkü ablukanın ötesinde kalan Gazze açıklarında bir off-shore bölgesine gitmiş, bulunan ilk doğalgazı ateşlemiş ve “Yüce Allah’ın bizim halkımıza bir lütfu” demişti.
Filistin, 1990’larda British Gas şirketi ile doğalgaz çıkarılması için payın yüzde 90’ının şirkete verilmesi kaydıyla 25 yıllık anlaşma yapmıştı. O dönemin parasıyla bölgede 2 ile 6 milyar dolarlık bir doğalgaz rezervinin bulunduğu iddia edilmişti. Ama bu anlaşma, İsrail’in egemenlik haklarıyla ilgili itirazları nedeniyle hayata geçirilemedi.
ŞİMDİ güneyde Mısır’dan kuzeyde Kıbrıs Adası ve Lübnan açıkları, Suriye, doğuda Filistin ve İsrail olmak üzere Levant diye anılan Doğu Akdeniz havzasının altında büyük miktarda doğalgaz rezervi olduğu biliniyor. Hatta Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını arttırması bile bu Levant Gazı ile ilişkilendiriliyor. Perde arkasında bölge ülkeleri hazinenin paylaşımı için müzakereleri sürdürüyor.
Doğalgazda Rusya’ya bağımlı olan Türkiye’nin tüm bu pazarlıkların ortasında İsrail ile yakınlaşması normaldir. Çünkü Gazze’den farklı bir alanda bulunan Leviathan enerji bölgesinden İsrail yakın zamanda doğalgaz ihraç edebilecek seviyeye gelmiştir. Türkiye de potansiyel bir pazardır.
Husumetin geride bırakılması bir zamanların müttefiki olan iki ülke için önemlidir. Ancak normalleşme süreci Filistin halkının ve ekonomik çıkarlarının da lehine olmalıdır.
Paylaş