Paylaş
İşte bu nedenle bugün başka bir coğrafyaya gideceğiz. Almanya’ya. Yazının kahramanı Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcılığı’na getirilen Sawsan Chebli. Chebli’nin bu göreve atanması önemli. Çünkü Almanya’nın göç tarihinde bir ilke imza atıyor. Bu ülkenin ilk Müslüman kökenli kadın sözcüsü oluyor.
*
SAWSAN Chebli (35), aynı zamanda roman gibi bir hikâyenin başkahramanı.
Filistin kökenli anne ve babası, 1948 İsrail savaşı sırasında yerinden yurdundan sökülen mülteci çocukları. Anne ve baba, Lübnan’daki bir Filistin mülteci kampında tanışıp evlenir.
Ama yokluk ve sefalet içinde zordur hayat.
1970’lerin başında baba bir şekilde kapağı o zamanlar Doğu Almanya toprakları sayılan Doğu Berlin’e atar. Sonra ailesini yanına alır. Sawsan dahil, iki küçük çocuk Almanya’da dünyaya gelir.
Sawsan, Arapça’da ‘vadi zambağı’ anlamına geliyor. İşte bu vadi zambağı, 12 kardeşi ile birlikte Almanya toprağında tutunma mücadelesi verir. Kolay olmaz elbette.
*
BERLİN’de koca bir aile 3 odalı bir eve sıkışır. Küçük kız okula gidene kadar pek Almanca bilmez. Ve ‘vatansız’ olduğunu, kimliksiz olmanın yükünü ilk 9 yaşında fark eder.
Zeit gazetesi için yazdığı bir makalede genç kadın, “Hayal kurmak, bana imtiyazlı kişilerin yapabileceği bir şey gibi gelirdi. Çocukken çok az hayalim vardı. Belki de gerçek olmayınca hüsrana uğramaktan korkardım” diyor.
Sawsan 15 yaşına geldiğinde mutfaklarda kaçak işçi olarak çalışan babası ve ailesine vatandaşlık hakkı çıkar.
“Vatandaşlığa geçtikten sonra kendime hayal kurmaya izin verdim. Bir lisan öğrenmenin insanı ne kadar güçlü kıldığını fark ettim. Bilginin beni nasıl güçlendirdiğini ve bağımsız yaptığını gördüm.”
*
BAŞTA tıp okumayı düşünür. Ne var ki, hayat onu siyaset okumaya iter. Politika dünyasına ayak basması ise Almanya Federal Parlamentosu’nda Sosyal Demokrat Parti’nin danışmanı olarak çalışmasıyla başlar.
Azmiyle, çalışkanlığıyla, yaşam hikâyesiyle dikkat çeker.
2010 yılından bu yana Berlin Eyaleti İçişleri Bakanı’nın kültürler arası danışmanı olarak görev alan Chebli, Türkçe dâhil 5 dil konuşuyor. Görevi vesilesiyle kültürler arası önyargı duvarlarını yıkmaya çalışırken Türk toplumu tarafından da tanınan bir isim haline gelmiş.
*
ESKİ Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, 2010 yılında “İslam, Almanya’ya aittir” sözüyle tartışma yaratmıştı. Halefi Joachim Gauck ise “Müslümanlar, Almanya’ya aittir” diyerek bu tanımı daraltmıştı.
Geçtiğimiz günlerde Hürriyet’e röportaj veren İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ise Wulff’un açıklamaları konusunda tereddütlü olduğunu belirterek “Benim İslam dini anlayışıma göre önemli olan tek tek Müslümanlar. O nedenle çok açıkça diyorum ki, Müslümanlar Almanya’ya aittir” dedi.
Aynı bakan, ülkeden 270 gencin ise savaşmak için Suriye’ye gittiğini de söyledi. İslam, nüfustaki orana baktığınızda Almanya’nın Hıristiyanlıktan sonra ikinci büyük dini.
Bir ülkenin azınlık mensubu bir kadını ya da erkeği dünyaya açılan yüzlerinden biri haline getirmesi demokratik bir olgunluk göstergesidir.
Öte yandan öyle ya da böyle İslam Almanya’nın bir parçası haline gelmiştir ve uygun politikaların benimsenmesi zamanıdır. Hem de Almanya entegrasyonu geliştirmek ve radikal gruplara fırsat vermemek için yapmalıdır bunu. Yani kendisi için.
Paylaş