Paylaş
ABD’nin İranlı General Kasım Süleymani’ye saldırı düzenlemesi, sonrasında İran’ın Irak’ta Amerikalıların bulunduğu üslere misillemede bulunurken Ukrayna’ya ait bir yolcu uçağını düşürmesi, Libya ve İdlib’de tam ateşkesin sağlandığı düşünülürken iki cephenin de yeniden alevlenmesi...
SINIRIMIZDAKİ GERİLİM
TÜRKİYE, Rusya ve İran’ın yürüttüğü Astana süreci çerçevesinde 2017’de İdlib çatışmasızlık bölgelerinden biri olarak ilan edilmişti. Esad rejiminin askeri harekâtıyla diğer çatışmasızlık bölgeleri bir bir el değiştirirken İdlib buraya göç etmek zorunda kalanlarla birlikte muhaliflerin son durağı olmuştu. Rusya ve Türkiye’nin 17 Eylül 2018’de vardığı Soçi mutabakatına rağmen de saldırılar sürdü.
Rusya ve İran’ın desteğiyle Esad rejimi ‘bir saldırı, bir ateşkes’ taktiğiyle İdlib’den toprak kapmaya devam etti. Son olarak 9 Ocak’ta ilan edilen ateşkese rağmen bölgede çatışmalar sürüyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın önceki günkü açıklamalarına göre savaştan kaçıp Türkiye sınır hattında bekleyenlerin sayısı 600 bine ulaştı.
Esad rejiminin kuzeye doğru ilerlemeyi sürdürmesi halinde hem buradaki can kaybı hem Türkiye’ye yönelik göç baskısı artabilir. Bu durum mülteci krizini duymak bile istemeyen Avrupa’ya da baskıyı arttıracaktır.
LİBYA’DA BARIŞ UMUDU
SURİYE’den sonra Libya krizi de Avrupa’yı yeni bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Avrupa, 2011’de başlayan Suriye krizinde başta pasif kalmıştı. DEAŞ terör saldırıları ve 2015’teki mülteci akınına kadar da krize pek aldırış etmedi.
Yıllardır nispeten kendi akıbetine terk edilen Libya meselesi ise Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile deniz yetki ve askeri işbirliği anlaşmaları yapmasıyla hatırlanmaya başlandı.
Aslında bu mutabakatlar, Libya’da çatışan taraflar arasında gerilimi arttırırken öte yandan bir ateşkes ihtimalini gündeme getirmesi açısından da dikkat çekici bir adım oldu. Ve derken uluslararası düzeyde Libya’da ateşkes ve kalıcı barış zemini tartışılmaya başlandı.
AVRUPA İÇİN ÇOK RİSKLİ
ALMANYA Başbakanı Angela Merkel’in davetiyle aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 12 ülkeden devlet ve hükümet başkanları Libya’da kalıcı barış zemini için pazar günü Berlin’de bir araya gelecek.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Rusya lideri Vladimir Putin’in 8 Ocak’ta yaptığı Libya’da ateşkes çağrısıyla bu ülkede silahların susması için kapı aralanmıştı. Ancak Libya meşru yönetimine karşı silahlı mücadele yürüten Halife Hafter’in pazartesi günü Moskova’da yapılan görüşmelerden çekilmesinin ardından ateşkes hali hazırda sallantıda.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın bizzat Bingazi’ye gidip Hafter’i Berlin’e davet etmesi de bundan. Çünkü Berlin Konferansı, Libya’nın ikinci bir Suriye’ye dönüşmemesi için köprüden önce son çıkış olabilir.
Aksi halde Libya’da savaşın yeniden alevlenip yönetimin çökmesinin en büyük faturası Avrupa’ya çıkacaktır. Avrupa, hemen karşı kıyıda yer alan Libya’dan bir göç dalgasıyla baş etmek zorunda kalabilir.
YANLIŞA DEVAM EDİYORLAR
LİBYA’da çözüm ararken taraflara gerilimin bir ayağının doğu Akdeniz’deki doğalgaz krizi olduğunu hatırlatmakta fayda var. Türkiye’nin UMH ile yaptığı mutabakata tepki gösterenler, Akdeniz’e en uzun sahillere sahip Türkiye’yi dışlamaya yönelik hamlelerinde ise ısrar ediyor.
Nitekim dün Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin’in aralarında bulunduğu yedi ülke Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun oluşturulması için Kahire’de bir araya geldi. Ama Türkiye, Suriye, Lübnan, Libya ve KKTC davetli değildi. Oysa doğu Akdeniz’in istikrarı için o masada tüm tarafların yer alması gerekirdi.
Paylaş