Paylaş
ABD, Deyrizor’da terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’nin de içinde yer aldığı SDG’nin elindeki petrol sahasını ele geçirmeye çalışan aralarında Rus paralı askerlerin de bulunduğu Esad yanlısı milisleri vuruyor. İsrail, Suriye’deki İran hedeflerine saldırı düzenliyor. Esad rejimi ise ilk kez hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir İsrail savaş uçağını düşürdü.
ABD’nin YPG’ye silah desteği ve gelecekte de işbirliğini yürütme ısrarı ise NATO ortağı Türkiye ile ilişkilerini ciddi bir şekilde sınavdan geçiriyor. ABD düne kadar Türkiye’ye Afrin’de PKK/PYD yapılanmasına karşı iki mesaj veriyordu.
Biri ‘Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarının farkındayız’, diğeri ise ‘Ama bu Afrin’deki mücadele Suriye’ye DEAŞ ile yürütülen savaşa da zarar vermemeli’.
İnsan ister istemez ‘ABD’nin Türkiye’ye yönelik verebileceği başka bir mesajı yok mu’ diye sorarken ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ile Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin NATO toplantısı çerçevesinde önceki gün Brüksel’de yaptıkları görüşmenin ayrıntıları geldi.
JıM MATTIS KİMDİR
CANİKLİ’nin görüştüğü Jim Mattis, emekli deniz piyadesi bir generaldir. Antik çağ ve savaş tarihine meraklıdır. Hiç evlenmemiş olması nedeniyle kendisine ABD medyasında ‘Savaşçı Keşiş’, cephedeki performansı ve ultra-şahin açıklamalarından ötürü de ‘çılgın köpek’ (mad dog) lakapları yakıştırılmıştır. Evinde 7 bin kitaplık bir kütüphanesi olduğu yazılır çizilir.
2003’teki Irak işgali öncesinde askerlerine yazdığı mektupta “Dünyanın en korkulan ve en güvenilen gücün parçasısınız. Silahınızdan önce beyninizi kullanın” sözü hâlâ akıllardadır.
Her halükarda James Norman Mattis, tarih bilen, savaş bilen, donanımlı, asker kökenli bir bakandır.
ABD’NİN KARA GÜCÜ
ABD Başkanı Trump, göreve geldikten sonra terör örgütü DEAŞ’ın üstesinden gelinmesi için yetkiyi büyük ölçüde generallere vermişti. Pentagon ise Türkiye’nin teklifini bir kenara bırakıp daha hızlı ve hazır oldukları gerekçesiyle YPG’nin içinde yer aldığı SDG ile Rakka operasyonunu yürütmeye karar vermişti. Ekim ayında Rakka, DEAŞ’tan alındı. Ancak ABD, SDG’yi bu kez petrol zengini Deyrizor’da savaştırıyor. Amaç bir yandan petrol bölgelerinin güvenliğinin sağlanması, öte yandan İran ve Şii milislerin nüfuzunun kontrol edilmesi.
YPG-PKK ÖNERİSİ
TÜRKİYE haklı olarak bölücü terör örgütünün içinde yer aldığı bir yapılanmanın profesyonel bir orduya çevrilmesine karşı çıkıyor. TSK’nın Afrin operasyonu ise YPG’yi destekleyen ABD ile Türkiye’yi Menbiç’te karşı karşıya getirme riskini gündeme getiriyor. İşte ABD yönetiminin Türkiye ile bir hafta içinde üç üst düzey görüşme yapmasının arkasında bu riskin asgariye indirilmesi hedefi yatıyor.
Ancak ortaya çıkan tablo dün öğleden sonrası itibariyle pek parlak değildi. Hatta Bakan Canikli’nin Bakan Mattis’in ‘YPG’yi PKK’ya karşı savaştırabileceklerini’ söylediğini açıklaması iyice kafaları karıştırdı.
Oysa Mattis’in önerisinden iki gün önce ABD istihbaratı YPG’yi PKK’nın Suriye’deki milis gücü olarak tarif eden bir rapor yayınlamıştı. ABD, belli ki, müttefiki Türkiye tehdit olarak görse de PYD, YPG ya da YPJ’yi kendi çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak algılamıyor, örgütler arasındaki bağlantı aşikar olsa da işbirliğini sürdürmeye niyetli olduğundan dünkü gibi tuhaf bir öneriyi gündeme getirebiliyor.
Eğer bir yanlış anlama ya da yorumlama yoksa, Jim Mattis gibi donanımlı bir isimden gelmesi dolayısıyla öneriyi ‘naif’ olarak nitelemek mümkün değil. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın YPG’ye ağır silah verilmediğini, dolayısıyla bu silahları toplamaya gerek olmadığını söylemesi de enteresan.
Anlaşılan görüşmelerde çözüm üretilmede zorlanıyor. Suriye’de sadece DEAŞ’ın yenilmesi ve İran’ın nüfuzunun kontrol edilmesine odaklanan ABD’nin Türkiye’nin çekincelerini de dikkate alması gerekir. Çünkü Türkiye-ABD ilişkileri daha fazlasını hak etmektedir.
Paylaş