Paylaş
Avusturya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve İtalya’da siyasi sistemin değiştirilmesini öngören anayasa referandumu Avrupa’nın geleceğinin şekillenmesinde önemli rol oynama potansiyeline sahip.
AVUSTURYA’DA AB KARŞITI ADAY
AVRUPA Birliği (AB) içinde Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin dondurulmasını en güçlü bir şekilde savunan Avusturya’da pazar günü cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Aslında seçimlerin ikinci turu 22 Mayıs’ta yapılmış, Yeşiller adayı yaklaşık 31 bin oy farkla zaferini ilan etmişti. Ancak Anayasa Mahkemesi, itirazları kabul ederek seçimlerin tekrarlanmasına karar vermişti. Seçimlerde Yeşiller adayı Alexander Van der Bellen (72) ile aşırı milliyetçi Avusturya Özgürlük Partisi FPÖ’nün adayı Nobert Hofer yarışıyor.
45 yaşındaki Nobert Hofer, uçak teknisyenliğinden geliyor, siyaset sahnesinde hızlı bir yükselişin ardından ülkenin en yüksek makamına talip.
*
Hofer, seçilmesi halinde AB’de aşırı sağ kökenli ilk cumhurbaşkanı olacak. Türkiye’nin AB üyesi olması ya da AB’nin yasal zemininde düzenlemelerin değişmesi halinde Viyana’nın topluluktan ayrılması için referanduma gidilmesini savunuyor. İngilizlerin AB’den ayrılmasını ifade eden Brexit gibi o da Avusturya (Almanca adı= Österreich) için Öxit’i savunuyor.
Mültecilere kapıları açan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Avrupa’ya ciddi zarar verdiği iddiasında. Mültecilerin AB dışında ‘güvenli bölgeler’de tutulmasını, sığınma başvurularının uzaktan alınıp değerlendirilmesini öneriyor.
İTALYA’NIN TERCİHİ ÖNEMLİ
Pazar günü İtalyanlar da kritik bir referandum için sandık başına gidecek. Halk oylamasının konusu şöyle...
İtalya’da 1948 yılından bu yana Temsilciler Meclisi ve Senato olmak üzere çift kanatlı bir yasama sistemi söz konusu. 2013’te Demokratik Parti’nin başına gelerek doğrudan Başbakanlık koltuğuna oturan Matteo Renzi, halihazırdaki siyasi sistemin karar almayı hantallaştırdığı görüşünde, bu nedenle reformun en ateşli destekçilerinden biri. Herhangi bir yasanın eşit haklara sahip meclisin her iki kanadı tarafından da onaylanması gerekiyor. Yasamanın nasıl yavaş işlediğini göstermek için de şöyle bir örnek veriliyor. Evlilik dışı ve evlilik içinde doğmuş çocuklara eşit haklar tanıyan yasa tasarısının oylanması tam 1300 gün sürmüş.
*
Ülkesinin ekonomik krizden ancak reform yaparak, karar alma mekanizmasını hızlandırarak çıkabileceğini savunan Renzi’nin önerdiği anayasa değişikliği kabul edilirse, bütçe dahil, kanun tasarıları ve güven oylamalarının Senato onayından da geçmesi şartı ortadan kalkacak. Üye sayısının 320’den 100’e indirilmesi öngörülen Senato’nun İtalya-AB ilişkileriyle ilgili anlaşmalar, azınlıklar, referandum ve seçimler konusundaki yetkisi ise sürecek.
Anketlere referandum öncesinde karartma getirilmeden ‘Hayır’ cephesinin önde olduğu anlaşılıyordu. Ancak yüzde 25’lik bir oranının kararsız olduğu yolundaki eğilim de dikkat çekici.
*
Bazı anayasa uzmanları, öngörülen reformun başbakanlık koltuğuna oturan ya da oturacak kişiye fazla yetki vereceği hatta otoriter bir yönetimin yolunu açabileceği endişesine sahip. 1948 yılında faşizmin yükselişine tanık olmuş uzmanlar tarafından kaleme alınan anayasanın ülke yönetiminde hassas bir denge oluşturduğu görüşündeler, bu nedenle de ‘Hayır’ cephesinde yer alıyorlar.
Ancak ‘Hayır’ çıkması halinde Renzi’nin istifa etmesiyle ortaya çıkacak siyasi belirsizliğin ekonomik krizi derinleştirebileceği gibi AB karşıtı 5 Yıldız Hareketi’ni iktidara taşıyabileceği yorumları da yapılıyor. 5 Yıldız Hareketi, İtalya’nın AB para birliğinden çıkması için referanduma gidilmesini öneriyor.
¡
SONUÇ itibarıyla pazar günkü iki kritik oylamanın sonucu Avrupa Birliği’nin bütünlüğünü ve geleceğini etkileme gücü taşıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında en büyük barış projelerinden biri olarak şekillenen AB hedefi, etno-milliyetçiliğin yükselişi karşısında yeni bir yapıya mı bürünecek, yoksa bu eğilime ayak uyduramayarak kaybedeni mi olacak?
Paylaş