Paylaş
Bunların bazıları gerçek olurken, birçoğu tutmadı. Ancak yine de, 2020’li yıllara dair trendlerle ilgili öngörüler söz konusu. İşte dikkat çeken bazı başlıklar:
İklim değişikliği: Son yıllarda iklim değişikliğini belirgin bir şekilde hissetmeye başladık. Kentleri bir anda suya boğan süper hücre yağışları, hortumlar, kuraklık, orman yangınları... 2015 tarihli Paris Anlaşması, küresel sıcaklık artışının sanayi devri öncesine göre 2 derecenin, hatta mümkünse 1.5 derecenin altında tutulmasını öngörüyor. Ancak pek çok ülke için bu hedef çok uzakta. Tek iyi haber ise gençlerin eylemleriyle bu konuyu gündemde tutmayı sürdürmesi.
Gıda güvenliği: Dünya Kaynaklar Enstitüsü’nün (WRI) araştırmasına göre dünya nüfusunun dörtte biri yüksek su stresi yaşayan 17 ülkede yaşıyor. Su problemiyle karşı karşıya olan ülkelerin 11’i Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde yer alıyor. Türkiye de riskli ülkeler arasında. Tarım, hayvancılık ve gıda zinciri güvenliğinin sürdürülebilmesi için suyun elde edilip kullanılması önemli bir sınama olacağa benziyor. Ayrıca enerji kaynaklarınının paylaşımı gibi suyun paylaşımı da yeni uluslararası krizleri gündeme getirebilir.
Uluslararası kurumlar: 2010’lu yıllarda azalan kaynaklarla alakalı işsizlik, eşitsizlik, yoksulluk gibi durumların çıkardığı kriz ve savaşların nasıl göçü tetikleyip dünya siyaset sahnesini sarstığına, uluslararası kurumların nasıl yetersiz kaldığına tanık olduk. Bunlar hep alarm zilleriydi aslında. ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan, İran ile nükleer, Rusya ile füze anlaşmalarından çekilmesi birçok uluslararası sözleşmenin de içini boşalttı. Yeni dönemde hem uluslararası kurum, hem de anlaşmaların yeniden tartışmaya açılmasına tanık olabiliriz.
Savaşlar, krizler: 2010’lara savaş ve krizler damgasını vurdu. 9 yıldır Suriye savaşına çözüm bulunamadı, ufukta umutları çok da arttıracak bir işaret yok. Irak’ta çıkan son karışıklıklar, ABD ile İran arasındaki tansiyon, İran ile İsrail arasındaki kavga, doğu Akdeniz’deki enerji gerilimi, Libya’daki güç savaşı, Ortadoğu’nun gelecek yıllarda da kriz üretmeye devam edeceğini gösteriyor. Ve maalesef tüm bu potansiyel krizler, Türkiye’yi çok yakından ilgilendirmeye aday meseleler.
Çok kutuplu dünya: Son 10 yılda, Çin, Rusya ve Hindistan’ın yükselişe geçmesiyle birlikte ABD odaklı tek kutuplu dünyadan çok kutuplu bir sisteme doğru yol almaya başladık. Çin, ‘Yol ve Kuşak Projesi’ ile kara, demir ve denizyolu ile dünyaya açılırken Rusya da TürkAkım, KuzeyAkım 2 ve Çin’e yönelik ‘Sibirya’nın Gücü’ doğalgaz hatlarıyla nüfuz alanını genişletmeye çalışıyor. Kaya gazı sayesinde doğalgaz üreticisi olan ABD de getirdiği yaptırımlarla Rusya’yı kontrol altına almayı deniyor. Gelecek yıllarda güç odakları arasında daha fazla gerilime tanık olabiliriz.
Yeni teknolojiler: Teknolojide de önemli gelişmeler kaydedildi. Akıllı telefon ve sosyal medya bilginin paylaşım şeklini kökten değiştirdi. İnsanlar yalan habere, manipülasyona daha açık hale geldi. Yeni dönemde ordular da değişmeye başladı. İnsansız Hava Araçları’nın yaygınlaşması cephede dengeleri değiştirirken şimdi şirketler robot asker üretme peşinde. Öte yanda balistik füze yarışı hızlandı.
2020’ler kendi zorluklarıyla geliyor. Dolayısıyla olası krizleri öngörebilmek ve çok boyutlu ele alıp hazırlanabilmek her zamankinden daha fazla önem taşıyor.
Paylaş