Paylaş
Yakın tarihte önemli bir yer tutmaya aday bu on yıllık dönemde uluslararası siyasette gelecek yıllarda da etkisini sürdürecek birçok gelişmeye tanık olduk.
ARAP BAHARI: 2010’ların gelişi aslında 2000’lerde şekillendi. Terör örgütü El Kaide’nin 11 Eylül 2001 saldırıları, ABD’nin Afganistan ve Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde dönmesinin yolunu açmıştı. Irak savaşının yarattığı kaos, Kuzey Afrika ve Arap ülkelerindeki kronik sorunlar Tunus’ta üniversite mezunu bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla tüm coğrafyayı yangın yerine çevirdi. Tunus, Mısır ve Libya’da diktatörler devrildi. Suriye’de, Yemen’de yıllar sürecek vekalet savaşları başladı.
PROTESTOLAR: Her ülkenin dinamikleri farklı olsa da arka planda hayat pahalılığı, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, etnik ve dini farklılıklar ortak paydayı oluştururken krizlerin bir önemli boyutunu da artan nüfus, değişen doğa şartları oluşturdu. Kriz öncesinde Suriye’de yaşanan kuraklık, tarım ve çiftçilikle uğraşan birçok insanın büyük kentlere göç ederek zor şartlarda yaşamak durumunda kalkması Esad iktidarına yönelik tepkinin büyümesini sağlayan unsurlardan oldu.
SOSYAL MEDYA: 2010’lar aynı zamanda akıllı telefon ve sosyal medyanın patlama yaşadığı bir dönem oldu. Arap baharında onbinlerin meydanlara çıkmasında da sosyal medya önemli bir enstrümandı. Bireysel ifade özgürlüğü görece alan bulurken aynı zamandan insanlar dezenformasyon ve kara propagandaya daha açık hale geldi.
İTTİFAKLAR DEĞİŞTİ: Arap Baharı, aslında Tunus dışındaki birçok ülkeye hüsrandan başka bir şey getirmedi. Esad rejimi, önce İran’dan sonra Rusya’dan bulduğu destekle koltuğunu korumaya çalışırken Ortadoğu’da eksenler değişti, yeni ittifaklar kuruldu. Sünni Araplar, İran ile temasta olduğu gerekçesiyle Katar’ı dışlayınca Sünni ekseni kendi içinde bölündü. Türkiye, kara gününde Katar’ın yanında yer aldı. İran’ı en büyük tehdit olarak algılayan İsrail ise ABD’de Donald Trump’ın iktidara gelmesiyle bölgede kendi lehine adımların atılmasını sağlama fırsatı yakalarken Sünni Arap ülkeleriyle de dirsek temasına başladı.
RUSYA GÜÇLENDİ: Müttefiki Esad’a destek vermek için Suriye’ye gelen Rusya, bir taşla iki kuş vurdu. Hem ‘Ortadoğu’da ben de varım’ dedi, hem de Tartus deniz üssünden sonra Hmeymin hava üssüne de yerleşti. Baştan beri Suriye’ye yönelik askeri müdahalesini sınırlı tutmaya çalışan, ancak çıkarları doğrultusunda da bir tablo için çalışan ABD ise Suriye’de sahayı giderek Rusya’ya bıraktı. Önceleri Sünni ekseniyle Suriyeli muhaliflere destek veren Türkiye, şimdi bir yandan Rusya ile siyasi çözüm için çalışırken, öte yandan terör örgütü PKK/YPG tehdidine karşı mücadele yürütüyor.
MÜLTECİ KRİZİ: Krizler nedeniyle başta Suriye olmak üzere dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan yerinden oldu. Türkiye, en çok mülteci kabul eden ülke olarak tarihe geçti. Avrupa ise Aylan Kurdi bebeğin cansız bedeni 2015’te Muğla’nın Bodrum ilçesinde sahile vurana kadar Suriye savaşı ve mülteci krizine pek aldırış etmedi. Aylan’ın ölümü sonrasında neredeyse 1 milyon mülteci, Türkiye ve Yunanistan üzerinden Almanya’nın kapısına dayandı. Almanya-Türkiye arasında yapılan mülteci anlaşmasına rağmen krizlerin yarattığı yüzbinlerce mutsuz insanın umuda yolculuğu gelecekte de süreceğe benziyor.
TERÖRİZM: Mülteci akını ve Suriye’de palazlanan terör örgütü DEAŞ’ın eylemleri Avrupa’da milliyetçi duyguların güçlenmesine neden olurken yabancılara mesafeli duran, popülist ve aşırı milliyetçi partiler seçimlerde giderek daha fazla oy kapmaya başladı. Avrupa Birliği’nin yükünü çekmek istemeyen İngilizler ise radikal bir karar alarak topluluktan ayrılma, yani Brexit sürecini başlattı.
GÜÇLÜ LİDERLER: 2010’lar aynı zamanda güçlü liderlerin öne çıktığı bir zaman dilimi oldu. 2010’lara Rusya’da Putin, Almanya’da Merkel, Türkiye’de Erdoğan, ABD’de Obama, sonra Trump damgasını vurdu. Öngörülmez Trump, sıra dışı tarzı ve Twitter’dan açtığı yaylım ateşiyle siyasete farklı yorum getirdi. Çin ile ticaret, Rusya ile enerji savaşına tutuşan Trump, Rusya ile füze anlaşması, İran ile yapılan nükleer anlaşma, Paris iklim anlaşması gibi birçok uluslararası sözleşmeden de vazgeçti. Uluslararası siyaset açısından zorlu bir on yılı geride bırakırken 2020’lerin barışı ve huzuru getirmesi dileğiyle...
Paylaş