Ben çocukken, dantel örtülü televizyonunun üzerinde duran bebekleri bana vermeyen uzak tanıdığımızı, dün gibi hatırlıyorum. Karanlık bir evi vardı.
Çalınmayan piyanosu olan evlerden. Çocuk sevmez insanlar, o küçük yaratıkların evlerine saçılıp, sağı solu çekiştirmesinden çok rahatsız olurlar. Kendilerini diktatörlükle yönetirler çoğu. Ve dışarıya renk vermezler. Çocukları olursa, o da o sanal çitleri geçemeden büyür. İleride, içine ya da dışına doğru bir yolculuk yapmak istediğinde, bir yerleri kanar. İlk kez varlığını hisseder, o şeffaf çitlerin. Ve sonra, uzanır bir terapistin deri koltuğuna sessizce. Annesinden ve babasından bahsetmek üzere. Yasak olan şeyin hayali, baldan tatlı. Bence. Bugün, üzüm yemek yasaklansın, üzüm rüyaları görmeye başlar, sırf üzüm yiyebilmek için seyahat bile ederiz. Yasaklar, sadece yasakladıkları şeyin altını çizer. Sınırla, sansür arasında fark var. Sınır güzel bir şey olabilir. Zaten hiçbir şey sınırsız değil. Hayat ve nefes en başta. Ama sansür? İnsan yapımı şey sansür. Halbuki sınır tabi. Doğada da sınırlar var. Kokuyla ayrılmış, suyla karayla ayrılmış. Balık, suyun izin verdiği kadar yaklaşabilir karaya. Ama balığa uygulanan bir sansür olduğunu zannetmiyorum. Sansür diyince aklıma ilk gelen şey, gözüne siyah çizgi çekilmiş insanlar. İkinci aklıma gelen şeyse, youtube. Ne yazık ki youtube. ‘Sen youtube’a girebiliyor musun?’ sorusu, bugün dünya üzerinde kaç memlekette soruluyor? Türkiye dışında yaşayan arkadaşlarımın, hevesle gönderdikleri linkleri görememek, beni utandırıyor. Taipei’deki Shih’e şu satırları yazdım geçenlerde: ‘Dear Shih, i cant watch the link you posted, coz youtube is banned in our country.’ (Sevgili Shih, göndermiş olduğun linke bakamıyorum, çünkü bizim ülkemizde youtube kapalı.) Bunu twitter’a da yazdım. Sağolsunlar, hemen dns ayarları için yeni kodları göndermeye başladılar. Ama nereye kadar bilgisayarımı ayarlıycam ve delikten kaçıcam? Niye delik arayalım? Böyle insanlar mı olalım? Çocuklar böyle mi büyüsün? Yasak delmeyi öğrenerek, gerekli kodu girerek. Burası, çalınmayan piyanolu, oyuncakları biblo yapmış, o karanlık evlerden mi? Shhh diye cısss diye mi eser burda rüzgar?