Paylaş
Ne güzel de tatilde. Şu koyduğu gün batımı fotoğrafındaki denizde, ne yüzmüşlerdir akşamüstü. Şakalaşmış, gülmüş, girerken ürpermişlerdir.
Kalabalıklardır da Allah bilir. Ben kanepede, tek başıma şu ekrana bakarken, onlar yemektedirler şimdi. Şakalaşıyor, gülüyorlardır.
Fotoğraf yukarıdan çekilmiş. Demek tepelerde bir otel odası. Pahalı bir yerdir kesin. Aaa!.. Yaşasın, odanın resmini de koymuşlar, ne şanslıyım!
Bak ne sade bir oda. Ne zevkli insanlar.
Millet buluyor işte benim hiç duymadığım, böyle tepelerden denize bakan teraslı butik otelleri.
Aslı’ya bak. Ya bu kız her gün daha da mı gençleşiyor? Kamerayı çevirmiş, kendini çat diye çekmiş.
Hani fotoşop motoşop hiçbir şey yok.
Belki biraz Instagram efekti, ama olsun. İnsanın gözünden anlaşılıyor neşesi. (Onun gözünde güneş gözlüğü var ama olsun.)
Belli, neşesi yerinde. Sanki sokakta döne döne şarkı söyleyerek gidiyordu da, bir an bizim için durdu.
Saçında hem rüzgar hem güneş...
Arkasını tam göremiyorum ama yurtdışı olabilir burası.
Kesin yurtdışı burası, ışığından anladım. Bir de light bir yer. Neredeler acaba? Kim kimler? Ne güzel derdi tasası yok belli.
İyi haberler var bu resimde. Benim suratım muşmula gibi şu an, onunkinden çiller fışkırıyor. Like yapayım dur şuna da, o da beni like eder sonra.
Defne’yi gördün mü? Dışarıya çıkarken bugün aynadan kendi kıyafetini çekmiş. Bugün ne giydim yapıyor bize. Stili bir başka bu kadının. Nereden buluyor o aksesuvarları, o şapkayı.
Bir de bak ben buna dikkat etmiyorum, her gün aynı yazlık elbisemi geçiriyorum üstüme. Halbuki Defne öyle mi?
“Toplantıya yetişiyorum” yazmış. Toplantıya giydiği renklere, şu cesur çantasına bak. Neymiş bu çanta?
Ay bu çanta, benim de beğendiğim Celine çanta. O almış bak. Kim bilir daha neleri var?
Bu sadece bu sabah hızla üstüne geçirdikleri...
Ben böyle bir kombin yapmak istesem üç gün düşünmem gerekir.
Ayrıca bu şapkaya cesaret edemem ben. O buluyor işte. Gidip Londra’daki vintage’cılardan falan topluyor arada.
Millet bir kahveye giderken bile, çekiyor topuklu botları.
Bense topuklu giymeyeli kaç zaman oldu.
Cenk’e bak. Diyetteyim deyip, yemek resmi koymuş. Nerede o bakayım...
Çeşme Alaçatı’da. İnsan orada diyeti bozar tabii. Enteresan bir şey yiyor bu Cenk. Asma yaprağına sarılmış hellim mi yoksa?
Bayılırım ama yok başka şeyler de var. Üstündeki kişniş mi? Ya, millet ne ilginç yemekler buluyor!
Benim niye haberim yok bu restoranlardan?
Diyeti bozacak kadar rahatladığına göre, tatili çok güzel geçiyordur.
Acaba Melis’lerle, Ahmet’lerle mi gitti? Kalabalıklardır onlar şimdi.
Bu yemekten çıkıp bir bara giderler, sabaha kadar gülüp eğlenip dans ederler. “
Sabahın ilk ışıklarına kadar” deyimi işte böyle insanlar için bulundu.
Benim gibi maksimum saat 1’de uykusu gelenlere, ‘hava kararana kadar’! Ne şanslılar geceleri de yaşıyorlar. Hadi iyi eğlenceler. A dur sorayım, “Melislerle misin yoksa?”...
Cevap verir bir ara vakti olursa eğlenceden.
Ben bakarım her beş dakikada bir.
Rita Ora’ya bak. Karnı amma kaslı. Konserden konsere koşuyor.
Bu kız iyice patladı. Sahne kıyafetleri inanılmaz ama şanslı tabii, baksana Jeremy Scott filan yorum yazmış, hepsi kankası.
Ben de orada doğsaydım, ben de böyle olacaktım.
Bir de bunlar yabancı tabii rahatlar. Çat diye arkadaşı çekiyor bikinili resmini, koyuyorlar. Türkiye’de zor.
Biz burada daha mazbut olmak durumundayız.
Bilemiyorsun ki, seni kim takip ediyor...
Sevgili okuyucum, Instagram’da, Facebook’ta, sosyal medyada iç diyaloğum işte böyle oluyor.
O yüzden geçenlerde, yüz kere düşündüm bir resmi post etmeden önce:
BEN ŞİMDİ BUNU NİYE KOYUYORUM BURAYA?
Ne demek istiyorum beni takip edenlere? Amacım ne?
Hızlı hızlı like edilince, beynimdeki mutluluk alanları niye yanıp sönmeye başlıyor? 10 sene önce ‘like’ mı vardı canım?
Yine geçinip gidiyorduk bir şekilde.
Nedir bu yeni sosyal medya düzeni?
Nedir bana kendi resmimi çekip koydurtan narsisistik sevilme isteği? Nedir girdiğim şu denizi, baktığım şu manzarayı tanımadıklarımla paylaşma motivasyonum? Nedir bu Zeynep’ten, Aslı’dan, Defne’den, Cenk’ten ve Rita Ora’dan çektiğim?
Bakın ben ne güzel, ne neşeli, ne paralı, ne zevkli, ne mutlu ve de ne kalabalığım? Bu mu yoksa demek istediğim?
Paylaş