Paylaş
O kadar sis vardır ki arabanın içinde kendi ellerini bile göremiyorlardır.
Araba ağır ağır, öndeki arabanın karda bıraktığı teker izlerinde yolu bularak ilerlerken, yoldan çıkar ve yan yatarak aşağı sürüklenir.
Hepsi arabadan titreyerek çıkar ve “buradan nasıl çıkacağız” diye düşünürler.
O sırada aralarından biri, hangisi bilmiyoruz, der ki: “Elbet bir şey olacak”.
Paul Mc Cartney, “Lyrics” kitabında bunun karanlık ve moralsiz günlerde tutunulacak en güzel felsefe olduğunu söylüyor, “‘Elbet bir şey olacak’ yüzeysel ve kaderci gibi dursa da, insana böyle zamanlarda yardım eden bir cümle” diyor.
Ne düşünüyorsunuz? Sizce kendimizi tünellerde bulduğumuz, yol bitti sandığımız zamanlarda, bu cümle meşaleyi yakabilir mi? Bence, yakar.
Bir kar çukurunda yan dönmüş bir arabanın içinde hayat bitmediyse, elbet bir şey olur.
Biz nefes aldıkça hayat yeni olayları yüklemeye devam eder çünkü.
Karşımıza asla düşünmediğimiz, düşünsek de bulamayacağımız şeyler çıkarır.
Hayatın en güzel yanı bu değil mi, sürprizleri değil mi?
Planlarımıza nanik yapıp, bambaşka bir yerden cee yapan değil mi?
Hep bizi yoldan çıkarıp, çaresiz bırakacak değil ya!
Elbet bir şey olacak ve biz oradan çıkıp, turnemize devam edeceğiz.
Hâlâ şunu bilmiyorum.
Hayat oluyor zaten ve biz onunla sürüklenirken bir şey yapıyoruz mu zannediyoruz yoksa biz ne düşünürsek onu mu yaşıyoruz?
Yoksa hep beraber, karışık bir şey mi?
Bunun içinden çıkamasam da, bir şeyin içinden nasıl çıkılır biliyorum.
“Elbet bir şey olacak”la çıkılır.
Çoğu zaman ayağını gaz pedalından çekmezsen, ilerlemeye, akmaya ve aydınlığa devam ediyor hayat.
İşte ayağını gaz pedalından çekmemek için, bazılarına çok naif gelebilecek bu felsefelere ihtiyacımız var.
Oğluma yazdığım “Benden Sana” şarkısında geçen, “Bu da geçer ya hu’yu öğreteceğim’ cümlesinde de gelecek olana inanma ve kendini ona bırakabilme felsefesi var.
Bunları başarmak kolay iş değil.
İnsanın, üzerinden koca dalgalar geçerken orada durup bu cümleleri söyleyebilmesi için biraz içinde ve hayatın derininde seyahat etmiş olması gerekir.
En karanlık zamanlarda içindeki mumu söndürmemek büyük iştir.
Bir çocuğa da bunlar öğretilmiyor, sen kendine öğretiyorsun, çocuğun senden görüp anlıyor.
Cevaplarını çocuğuna aktaramıyorsun ama sorularını alıyor.
“Anne babamın kafası bunlarla meşgul” diyor ve onlara kendi cevaplarını arıyor.
Ya da “Onlar böyle insanlar, demek böyle olunabilir” diyor ama anlatarak değil, ancak kendin o ‘olarak’ aktarabiliyorsun.
Annelik okulunda sekizinci sınıfta öğrendiğim bir şey bu.
Bazen kendimizi zor bir durumda buluyoruz.
Sabrımızı zorlayan bir dünyaya uyanıyoruz sabahları.
Ayağı gazdan kesmemek zor çoğu zaman. Bacaklarda mecal olmuyor.
Böyle anlarda, ‘elbet bir şey olacak’ diye geçirelim içimizden.
Biz nefes alıp vermeye devam ettikçe, ‘“Peki şimdi ne olacak?”ın cevabı her zaman “Elbet bir şey olacak”.
Bu pazartesi de bunu cebimize koyalım.
Paylaş