Kendi malı haftası

Kendi malı haftası ilan ediyorum ben bu haftayı. Kendi seçimlerine güvenme haftası.

Bir hakikat keşfettim gibi oldu, geçen hafta yaşarken öyle. Benim gibi her şeyin yüzde doksanıyla boğuşmaya üşenip, sürekli pas atan bir ruh bile bunu kavradı. Sadece yazdığım şarkıların söz ve müzikleri dışında bir şey seçesim yok aslında. Fakat bunun çoğu, kararsızlık hastalığından mustarip olmamdan. Gökyüzünde yalnız gezen yıdızlar bile, bunu onaylıyor. Terazi burcu tartıp duruyor.

E fakat kardeşim bir yere kadar. Başka suratlara bak, başka insanların uzmanlığına güven falan bir yere kadar. Benim için her şeyin en iyisini ben bilirmişim meğer de, niye cevabı dışarıda ararmışım. Şöyle basit bir örnek vereyim: Londra’da Rough Trade diye güzel bir müzik dükkanı var. İçeri girdim ve ’benden daha iyi seçim yapabilecek’lerine inandığım çalışanlarına, bana değişik müzikler önermelerini istedim. Önerdikleri her şeyi aldım. Üstelik Rough trade’in kendi derlediği, 2007’nin en iyileri karışık cd’sini bile aldım. Bu arada, seçimlerine güvenmediğim bir ben, bir Etiyopya müzikleri cd’si beğendi. E hadi onun da gönlü olsun diyip, onu da aldım. Eve bir döndüm, dükkanın tavsiyelerini beğenmedim. Etiyopya müziklerini ise her gün dinliyorum. Olağanüstüler. Hmm, dedim. Hemen bir sonuca varmadım.

Geçen gün, kendimi anlatan bir mektup yazmam gerekti iş icabı. İngilizce’sinden. Fakat İngilizce seçimlerime de güvenmeyen ben, işi havale etmeye kalktım. Bir tane de oturup kendim yazdım, hızlıca beş dakikada. Beş dakikada hızlıca yazılmış şarkı, şiir, yazı her şeye güvenmeli. Baktım... Diğerlerinin İngilizcesi belki daha düzgün ama benimki, kaba kesim ben. Onu yolladım. Hmm, dedim. Hemen bir sonuca varmayayım.

Başka bir şey daha oldu. Kafamda soru işaretiydi. Bildiğimi okuyorum. O kadar memnunum ki. İnsan, sadece kendi bildiğini okuyup yazmalı. Soru işaretlerini sağa sola bulaştırdığında, sezginden oluyorsun. Küsüp, susuyor. Ağzından laf alamıyorsun sonra.

Bir sonuca vardım sonra. Evine attığın halı, başkasının mobilyasına uygun olan olmamalı değil mi? Evet, bu kadar basit. Ben artık çok az soruyorum. Meğer ben biliyormuşum kendim için en iyisini, en az senin kendin için en iyisini bildiğin kadar. Bu hafta deneyin. Uzatıcaksınız görün. Arada bir hata da edin. Hatasız kul olmaz.

Aysun Kayacı da kendini güzel savunmuş. Niye sussunmuş, susmasın tabi. Tıp oynamaktan bu hale geldik. Rahat olalım biraz. O da, onun söz seçimi. Dil cambazlarıyla başı dertte. Dediklerini ilk defa duymadık. Hadi itiraf edelim. En azından bu hafta.
Yazarın Tüm Yazıları