İnsanı yeşerten ne?

Bir şeyi yeşertmek, hem kolay hem de değil.

Haberin Devamı

Kolay çünkü istemekle başlıyor her şey.
Her şeyi çalıştıran motor, istek. Çok isteyenin deposu ondan dolu.
Çoğu zaman o yüzden ilk varanlar, en çok isteyenler olur.
Bazen bir şey olmadığında, ‘yeterince istememişim’ dememiz bundandır.
Hayat açık artırmasında çoğu şey, onu çok isteyene gider.
Gel gör ki, istek elimizde değildir. Bir şeyi istemiyorsak, istemiyoruzdur.
Çok istiyorsak da çok istiyoruzdur. Bunun ayarıyla oynamak zordur.
Neyi ne kadar istediğimizi, ancak içimizdeki küçük bey ve bayanlar bilir. Bilir de.
O hikayeyi biliyorsunuz. Bu küçüklerin sesi, başkalarıyla bastırılıyor.
O sebeptendir ki, bazen göz penceremizden içeri bakarak ‘e peki ne istiyorsun’un cevabını bilmiyoruz.
İstekler karışıyor.
Bu benim isteğim mi, benim yüreğimin şarkısı mı, yoksa etrafın benden isteği mi?
Bunun içinden çıkıp, neyi ne kadar istediğini bulan yaşadı. Yolu açık onun. Yeşerecek dalı.
En son ne zaman ‘çünkü istemiyorum’ dediniz?
Çocuklar hemen diyiveriyorlar biliyor musunuz... O kadar net ve berrak ki suları.
Ne üzerlerine dikilmiş kimlikler var, ne de ideal benlikleri.
Artık nereden geliyorsa o gürül gürül kaynakları, kafaları hiç karışmıyor. Hep biliyorlar isteklerini.
Ve hep ona bocalıyorlar neleri varsa.
O yüzden zor, çocukların isteklerine karşı koymak. Hayatta en özendiğim insanlar, net olanlar.
Diğerleri flu görünüyor gözüme.
Yaptıkları da bulanık oluyor ne yalan söyleyeyim.
Bütün renkleriyle var oluyor. Bir şeyi yeşertmek için, bu netlik şart.
Oğlumun dünyalar yeteneklisi abisi, Ali Ömer’in mezuniyetinde düşündüm bunları.
Bir okulun, bir çocuğa yapmaması gereken tek şey netlik ve istek ayarıyla oynamak bence. Eğitim denilen şey, en çok da bunlarla oynuyor ne yazık ki.
Biriciklik yerine, aynılık. Halbuki okul hep, tek tek her bir çocuğun isteğine saygı duyup, onu netlemesinin önünü açmalı.
Sevgi dolu bir ateş böceği gibi.
Öğrenmek, merak edince oluyor. Ben ne zaman bir şeyi gerçekten öğrendiysem, meraktan öğrendim.
Okul dediğin, merakını araştırma enstitüsü olmalı. Merak etmediğin şeyi öğrenir misin?
Kısa süreli hafızanda test çözecek kadar evet. Ama o bilgi lazım olup da bakman gerekirse, hayır.
Hayattaki sorular, okul kitaplarından çıkmıyor ne yazık ki... Masallardan çıkıyor en çok, çıksa çıksa.
O yüzden bence mesela şu an oğlumun dört artı beş’le değil, önüne dikilen devle mücadelesi daha önemli.
Sir Ken Robinson’un ‘you, your child and school’ (siz, çocuğunuz ve okul) kitabını okuyorum.
Dünyadaki bütün anne babaların kaygısı aynı: Çocuğumun biricikliğine saygınız, varlığına sevginiz var mı?
Bu soru da bizi öğretmenlerin değerine getiriyor.
Ben, öğretmenliğin dünyanın en değerli mesleklerinden biri olduğunu, anne olunca anladım.
Ali Ömer’in öğretmenlerine baktım uzaktan... Bence iyilerdi. Onun o müthiş çizim yeteneğini hiç söndürmeden, onu büyüttüler. Hayali ezilip büzülmedi. Farklılığı zenginliği olabildi. Ne mutlu ona.
İsteği de var netliği de. Yolu açık olsun bir tanecik abimizin.
Okuduklarım beni hep, hayattaki ilk yılların önemine götürüyor.
Aranızda hâlâ çocukluğunu ağzında çiğneyip durmayan var mı?
60 yaşında koca bir adamın, beni çok küçükken yatılı okula verdiler diye ağlayıvermesi başka neyle açıklanır.
Çocukluk bitmiyor. Beden büyüyor evet.
Bu yıllarla ilgili merakım, bağlılığım, hayranlığım geçmeyecek.
Bana bazen büyümeyecek misin diyorlar. Büyüyorum merak etmeyin, matah bir yanını görmedim.
Hep şükrettiğim şey, çocukluğumun elini bırakmamam oldu. Ne derlerse desinler.
Geçen hafta Financial Times’ta müthiş bir yazı vardı bu konuyla ilgili.
Hayırsever biri, her sene, bir sürü kritere göre dünyanın en iyi öğretmenine bir milyon dolar veriyor.
Bu seneki ödülü kazanan öğretmen, Londra’da bir devlet okulunda çalışan Yunan asıllı bir kadın.
Röportajından sevgi taşıyordu.
Her çocuğun biricikliğine, hayranlığı ve inancı vardı.
Herkese başka davranabilmek kolay olmasa gerek.
Biz de yuvamız ‘her çocuk bir evren’e böyle koca kalpli öğretmenler arıyoruz.
Bu çağrı da burada dursun. İsteği olan duysun.

Yazarın Tüm Yazıları