Paylaş
Çocuğu olmuşum Suavi’yle Berin’in.
Doğmuşum bir sonbahar günü Ankara’da.
İsmimi Nil koymuşlar.
Tesadüfen, tamamen tesadüfen.
Çocuğu olmayıvermişim Aneni ve Banga’nın, doğmamışım bir yaz akşamı Harare’de.
Bu yüzden ismim Shona değil.
Peki her şey bu kadar tesadüfken, insanlığı bir yana bırakıp bu kadar kimlik bağımlısı olmamız niye?
Niye milletler, renkler, diller, dinler, cinsiyetler bizi küme küme ayırıyor?
Sen gel buraya. Sen orada kal. Hey sen oradaki, burası senin yerin.
Dışarıdan görünen biz’le, içeriden gördüğümüz biz çok farklı değil miyiz siz söyleyin.
Söyleyin, içimizde saf insani hasretler, sevgiler ve korkular yok mu?
Dışımızda tırnak var, hem de 10 tane.
İçimizde tırnak yok hem de hiç.
Dışımızda sessizken, içimizde gümbür gümbür davul çalan bir kalp.
Dışımız bir şey yapar, içimiz yapma der.
Dışımız renk renk ama içimiz pembe.
Hepimizin içi pembe.
Tıpkı denizin üstü ve altı gibi.
Denizin üstü rüzgarla dalgalanır ama balinaya hiç fark etmez bu. Tırnakları bu yüzden hiç anlamadım ben.
İnsan olsak, hatta iyi insan olsak yeter de artar.
İyi insan olalım biz en iyisi.
İlk dileğimiz bu olsun.
Çocuklarımız iyi insan olsun yeter diyebilelim.
Şu okula girsin, şunu ezsin, buraya tırmansın demeyelim.
Demesek de duydukları şeyler çok. Beklentimiz iyi biri olmaları olsun.
İyi insanların da tırnakları var ama onu toprağı kazıp tohum bırakmak için, bir lekeyi çıkarmak için, kaşınmak için ya da sıkışan bir şeyi açmak için kullanırlar.
Önemli olan kendini nasıl kullandığın, ömrünü nasıl yaşadığın.
İnsan bir gün bile kendine, “Mutlu musun, değilsen ne yapmak isterdin peki” diye sormayı bırakmamalı.
Her insanın ilk işi bu olmalı. Peşini bırakmamalısın, yakanı bırakmamalısın.
Kendini başkalarında eritip, hayatı geçen bir rüzgar gibi kabul etmemelisin.
Hayat rüzgarsa, yelkenini açacaksın. Talihini merakla ve yılmadan yaşayacaksın.
Buranın masalı da bu. İyi insan olursan da bunları yaparken yalnız olmayacaksın. Yanında bir sürü el olacak.
Bambaşka bir yerde, bambaşka bir isimde, bambaşka bir dünyaya doğabilirdim.
Kucağımla yavrumla bir mülteci teknesine binmek tek umudum olabilirdi.
Bu akşam yiyecek bir şeyim olmayabilirdi.
Tenimden dolayı ya da başka bir dil konuştuğum için bir kamyona bindirilip, bilinmeze doğru yol alıyor olabilirdim.
Bunları düşündükçe, herkesle insanlık adresinde buluşmayı hayal ediyorum.
Şu ilk tesadüfü unutmadan. Şu ilk dileği unutamadan.
Talihin rüzgarlarında, yelken açmaktan korkmadan.
Paylaş