Gerçek çocuk oyunu neymiş?

Neden bilmem, büyükler çocuklarla oynamak konusunda pek hevesli.

Haberin Devamı

Onları sıraya sokup çeşitli aktiviteler yaptırıyorlar.

İyi hoş, çocuklar da eğleniyor gibi görünüyor da, bana hep tuhaf geliyordu bu.

Bu büyüklerin kafasındaki çocuk dünyası.

Çocukların kafasındaki çocuk dünyası ve oyunları başka. Bunlarla alakasız.

Kostümlü komiklikler, yarışmalar ve doğum günü gösterilerinin çoğu ‘çocuk böyle bir şey olsa gerek’ üzerine kurulu.

Büyüklerin, çocuklara fazla müdahalesi üzerine bir kitap okuyorum şimdi.

Ken Robinson’un yeni kitabı.

Serbest oyunun kıymetini anlatmış.

Araştırmalarla bunun, romantik bir fikir değil, kendi kendine karar veren, cesaret etmeyi bilen bireyler için elzem olduğunu anlatıyor.

Beynin erken yaşta gelişiminde, serbest oyun kadar etkili hiç bir şey yok.

Tek başına veya arkadaşlarıyla rahat bırakılan çocuklar, hayatı anlamaya başlıyor.

Haberin Devamı

Yeter ki, bir büyük oyun kurmasın, kural koymasın.

Erken yaşlarda ‘oyun’ çocuğun en önemli işi. Kutsal zamanı. Tek özgürlüğü.

Erken yaşlarda, beyne plastik deniyor. Yani eğilip bükülür, şekilden şekil beğenir, çok geniş bir alana yayılır ve her şey mümkündür.

Bu ‘her şey olur’ genişliğinde çocuğu rahat bırakmak çok önemli.

Çocuklar bu geniş alanda kendi patikalarını inşa etmeye başlarlar.

Beyinlerini yani şehirlerini inşa ederler, sonra ergenliğe girişte, ‘pruning’ denen şey olur.

Bir tür budama. Onların kullanmadıkları yolları kapatır.

Bir insan çocukluğunda ne kadar çok ve değişik oyun oynadıysa, beyninde o kadar beklenmedik yollar inşa eder ve bu onu yetişkinliğinde zenginleştirir.

Oyun o kadar sihirlidir ki, aynı zamanda onun yollarını güçlendirmesine de sebep olur.

Bazen uzun zaman aynı şeyi oynayarak derinleşir.

Bu tabii ki yetişkinler için sıkıcı bir şeydir.

Kısacası, çocukken yeterince çok ve değişik oyun oynamamış bir çocuk zihnen ve duygusal olarak gelişemez.

Gerçek oyun, çocuğun hem kendini - hem de sosyalleştiğinde - hayatı öğrenmesi için en önemli şey.

Tek başına oynarken kendini tanıyor, fikirler geliştiriyor, duygulardan geçiyor.

Başka çocuklarla oynarken de, kendini kontrol etmeyi, ‘al gülüm ver gülüm’ü, takım çalışmasını öğreniyor.

Haberin Devamı

Problem çözmeyi öğreniyor. Peki gerçek oyun nedir?

Müşterisi anneler olan global bir şirket, gerçek oyunun ne olduğunu araştırıp 6 maddede özetlemiş:

1 Oyunun tek amacı oyun oynamış olmaktır. Oyunun kendisi sonucundan önemlidir.

2 Oyun bir düşünme biçimidir. Çocuk ne oynayacağına özgürce karar verir. Eğer oyunu ve kurallarını başkası belirlerse, artık o çocuk için bir oyun olmaktan çıkar. Yapması gereken bir şey olur. Çocuklar da tıpkı bizim gibi, bir şeyin oyun ya da iş olduğunu hemen anlayıverirler. Kaynağı kendilerinden çıkmayan şey iş oluverir.

3 Oyun zevklidir. Oyun oynamanın zevki sonundan daha zevklidir.

4 Oyunda her şey hayal gücü mahsulüdür. Hiçbir şey bire bir değildir, olması da gerekmez.

Haberin Devamı

5 Oyun çocuğu hem bedensel hem de zihinsel olarak aktif tutar. Eğer çocuk bir oyun karşısında pasif ya da ilgisizse, o bu çocuk için oyun değildir.

6 Oyuna çocuktan başkası kural koyamaz. Oyunun kuralları ve şekline çocuk karar verir. Rollere, ilişkilere, oyunun başı ve sonuna, oyunda nelerin mümkün olup olmadığına o karar verir.

Bu liste beni çok etkiledi. Ankara’da geçen çocukluğumda, dışarıda serbest bırakılan bir ‘gezen çocuk’ olduğum için çok şanslı olduğumu düşündüm.

Artık şehirde büyüyen çocuklar, doğadan ve sokaklardan koparılıp evlere tıkıldı. Oyalansınlar diye de minik ellerine, birer minik ekran verildi.

Şunu atlıyoruz, atlamak zıplamak tırmanmak koşmak, bedenden çok beyin ve ruh gelişimi için şart.

Haberin Devamı

Ben değil, bilim söylüyor bunu. Dışarıya bırakılan çocukların da başında hep, onu aşırı kollayan ve hareketlerini kısıtlayan bir büyük var.

Bu büyüklerin küçültücü etkisini de başka bir yazıya saklayayım.

Bırakalım çocukları serbestçe, bizsiz oynasınlar.

Yazarın Tüm Yazıları