Geçen hafta nilfm’de: TED konferansına giden Nil, bir sürü şey öğrenir. Bunları okurlarıyla paylaşmak ister. Yeni bölüm:
Su adna yzaımı oyukaılıboyr onmala şıraşıyurom! Cmadribge üervinsietsnide yıpaaln bir arrıtşama gtersöimş ki, isnan ilk ve son hraf drğou oduğlu sücere kemileyi tyaanıbiloyir! Ynai giseri tam bir kmaşara obilailr! İmanaınlz diğel mi? Ve cok zvelki! Biz kleremilei büütn oaralk györüuroz. Hemelece hsataı ytaapmakn kmaorkyılam! *** Marcel Dicke, ekolojik entomolojist, dedi ki: İLERİDE HEPİMİZ MECBUREN BÖCEK YİYECEĞİZ, HAZIR MISINIZ?! Dünyadaki canlı ağırlığının yüzde 80’i, meğer altı bacaklılara aitmiş! Yani, dünya insanlardan çok, böceklerin gezegeni. Böcekler, doğanın dengesini koruyor. Bir sürü zararlı şeyi yok ederek, türümüzün devamını sağlıyorlar. Onlar olmazsa, biz yok oluyoruz; biz olmazsak onlara hiçbir şey olmuyor. Elli yıla kalmaz yiyip durduğumuz hayvanların sonu gelir dedi Marcel. Öyle hızlı tüketiyoruz ki. Öyle hızlı çoğalıyoruz ki. Mecbur kalıcağız böcek yemeye ve iyi de olacak yememiz. Böcekler protein dolu ve artıkları doğada hızla çözülüyor. Zaten dünyanın yarısı da yiyor uzak doğuda. şöyle düşünün: Karanın karidesi, çekirge! Üstelik, rengi kırmızıya çalan her yiyecek, salam sosis, böceklerin parçalarıyla boyanıyor. Doğal boya dedikleri o. *** Sugata Mitra, eğitim araştırmacısı, dedi ki: HİNDİSTAN’IN EN FAKİR MAHALLESİNDE, SOKAĞA BİLGİSAYAR KOYDUM. ÇOCUKLAR ÜÇ GÜN SONRA ŞARKI SÖYLEYİP KAYDETTİLER! Eğer ilgisini uyandırmayı başarırsan, her çocuğu eğitirmişsin. Dünyanın en fakir yerlerine, en iyi öğretmenleri götürmek imkansız. Sugata, oradaki çocuklara, başlarına kimseyi koymadan, sadece bilgisayarla ıngilizce öğretmiş. Sokaklardaki duvarlara delik açıp, bilgisayar koymuş. Hatta, sıcaklık da katmak için, ‘büyükanne motivasyonu’ denen unsuru da katmış. Dünyanın çeşitli yerlerindeki teyzelere, akşamüstü bir saat çocuklara skype’la bağlanıp, neler öğrendiklerini sordurtmuş. Biliyorum inanılmaz uzaktan kumanda gibi geliyor ama adamın mottosu ‘ben gidiyorum’! Onları her seferinde bilgisayarla baş başa bırakıp, gidiyor. Sonra dönüp, ödevlerini yapabilmişler mi bakıyor. Biz izledik sonuçları. Göz yaşartıcıydı. ıki yıl içinde ıngilizce konuşuyorlardı. ıtalyanca sorulan bir soruyu bile, google’dan Hintçeye çevirip cevapladılar. Öğretmeni makineyle değiştirebiliyorsan, neden yapmayasın? *** Maz Jobrani, komedyen, dedi ki: İNANMAYACAKSINIZ AMA BÜTÜN İRANLILAR TERÖRİST DEĞİL. BÜTÜN ORTADOĞU DA TERÖRİST DEĞİL. Maz, yarı İranlı, yarı Amerikalı. Konulu komedyen. Konusu, Ortadoğu ve İran’la ilgili önyargıları kırmak. Bunu bu kadar kahkahalar attırarak anlatacak birine, daha önce hiç rastlamadım. Yazarak hiç olmıcak ama anlatıyım: Maz, show’unu yapmak için Dubai’ye gider. Kendisine ayarlanan şoförle buluşmak için, lobiye iner. Lobide, gözlerini dikmiş ona bakan esmer tenli adamın yanına gider ve sorar: Siz benim şoförüm müsünüz? Adam cevap verir: Hayır, ben bu otelin sahibiyim! Peki neden öyle, gözlerinizi dikmiş bana bakıyordunuz? der Maz. Adam da cevap verir: Sizi şoförüm sandım! Maz’ın hayali, ülkesinin insanını öcü gibi değil de, tıpkı bizim gibi gösteren bir televizyon programı yapmak. Tıpkı Cosby Show gibi dedi. Bill Cosby, beyaz Amerika’nın kalbinde, siyah ailesiyle taht kurdu. Ben de Mazby show yapayım, benim ailemi de görün, bizimle de gülün dedi. Türkiye’yi düşündüm: uuuu u, ne show’lar lazım buraya. Ne kadar ihtiyacımız var buna. Farklılarımızdan korkmak yerine, benzerliklerimize gülmeye. İyi haftalar Türkiye.