Kadın da günahsız doğar!

HAZRETİ Peygamber (SAV) ömrünün son anlarındadır. Sağ elinin şehadet (işaret) parmağını yukarı doğru kaldırır. Hayatını ve mücadelesini özetleyecek üç cümle dudaklarından dökülür: "Namaz konusunda, kadın hakları konusunda ve güçsüzler konusunda sizi uyarıyorum."

İslam’ın geldiği coğrafyada kadın sadece vücuduyla vardı. Kişiliği, şahsiyeti ve talepleriyle bir hiçti. Eşini seçemezdi, hayır veya evet diyemezdi. Cariyeydi, köleydi, ihtiras ve istismar aracıydı. Sanki sadece erkek için yaratılmıştı.

Manzara sadece Mekke’de değil, Roma’da ve İran’da da böyleydi. Diri diri toprağa gömülmekten kurtulan küçük kızlar, belirsiz bir hayatın savunmasız figüranları olmaktan başka bir şey yapamıyorlardı. "Çünkü erkek kadından değil, fakat kadın erkektendi. Çünkü erkek de kadın için değil, fakat kadın erkek için yaratıldı." (2. Korintoşlulara I. Mektup, Bab 11/8-9)

* * *

İslam vahyi "Oku" diye başlayan ilk ayetlerinde bile, kadın ve erkek ayrımının dışında bir kavramı zihne yerleştireceğinin ipuçlarını veriyordu. Kadın veya erkek ayrımı yerine "insan" unsuru. "İnsana bilmediğini öğretendir." (Alak, 5) Daha ilk ayet "Hz. Havva’nın kaybeden kızlarını" İslam’ın sahipleneceğinin habercisiydi.

Kuran-ı Kerim, yetki ve sorumluluklarda kadın ve erkeğe eşitçe koridorlar açar. Asli günahkár olarak ilan edilen Hz. Havva’yı ve tüm kadınları bu günah töhmetinden kurtarır. "Hz. Adem’i aldatan Hz. Havva değil, ikisini de aldatan şeytandır" der.

Kadına iman etme özgürlüğünü çok gören Mekke ve çevresini uyarır. İmanda, ibadette, helal ve haramda kadın ve erkeği eşitçe sorumlu tutar. Kadının babasından veya annesinden kalan "mirasını" kadının müdahale edilemez özel sermayesi olarak görür. Bu para sadece kadınındır. Estetiği ve keyfi için. Ama erkeğin, baba veya annesinden gelen "mirasını" ailenin parası sayar. O parada karısının, çocuğunun, evinin her türlü harcamasının sorumluluğu var. Pay fazla, yük de fazla.

Hz. Peygamber (SAV), peygamberliğini ilan ettiğinde kadınlardan da biat alır. Kadınlar O’na iman ettiklerini ilan ederler. Halbuki daha önceleri erkeklerin imanı yeterliydi. Onların dini, kocalarının, babalarının diniydi zaten.

Kocalarından şiddet görenler O’na şikáyete geldiklerinde onları dinlerdi. Sonra mescitte erkeklere uyarılarda bulunur, "Gündüz onları döversiniz, akşamları da utanmadan yanlarına mı gidersiniz" tarzında sitem ederdi.

Bugünkü toplumumuzun bir kesiminde hálá aşılamamış bir hastalık vardır. Derler ki, kadına danış ama zıttını yap. Evlilikte, hayatla ilgili kararlarda, hatta kadının kendisiyle ilgili hayati meselelerde bile kadına danışılmaz. Kadın çoğu kez oldubittiyle karşı karşıya kalır.

Hz. Peygamber’in bazı kararlarında bu anlayışı yıkmak için özel gayrette bulunduğunu görebiliyoruz. İşte bunun bir örneği: Umre için yola çıkmışlardı. Sayıları 1500 civarındaydı. Umre yapacaklar. Silahsızlar. Barış için Mekke’ye girecekler. İbadet edecekler. Ama Mekkeliler buna müsaade etmiyorlar. Şartları hayli ağır olan bir de antlaşma yaptılar (Hudeybiye Antlaşması).

Peygamberimiz (SAV) ilk görünüşte hezimet sayılan ama sonraları büyük bir zaferin kapısını açacak olan bu antlaşmayı kabul etti. Medine’ye dönecekler. Ama sahabe diretiyor. Kábe’yi tavaf için Mekke’ye girelim diyorlar. Hz. Peygamber (SAV) ise kurbanlarınızı burada kesin ve ihramdan çıkın buyuruyor. Sahabe ise belki Peygamber’i caydırabiliriz diye direniyorlar. Kurbanlar kesilmiyor. Halbuki Mekke’ye zorla girmek, hem antlaşmayı bozmak hem de savaşa yol açmak demekti.

Peygamberimiz (SAV) üzgün ve gergin bir halde çadırına çekildi. Direnç kırılmıyordu. Hz. Ömer gibileri bile emri yerine getirmiyorlardı. Eşi Ümmü Seleme (RA), Peygamberimizin yanındadır. Sıkıntıyı sordu. Efendimiz (SAV) problemi anlattı. Ümmü Seleme (RA) bu zor anında eşine bir çıkış yolu öneriyordu. Şöyle diyordu: "Ey Allah’ın Peygamberi. Arkadaşlarınız sizi caydırmak için böyle yapıyorlar. Eğer siz kararınızdan caymayacağınızı gösterirseniz arkadaşlarınız emrinizi yerine getirirler. Bence siz kurbanınızı kesin ve saçınızı tıraş ediniz."

Peygamberimiz (SAV) eşinin dediğini yaptı. Gerçekten de bütün sahabe, Peygamberin kararlılığını görünce kurbanlarını kesip ihramdan çıktı. İslam tarihindeki bu en zor ve kritik dönemeçte Hz. Peygamber (SAV), eşinin tavsiyesini bir çıkış olarak uygulamıştır.

* * *

Kadın annedir. Kadın sırdır. Kadın ailedir. Kadın kız çocuğudur. Kadın ninedir. Kadın zenginliktir. Kadın iffettir. Kadın cennettir. Kadın cehenneme kilittir. Kadın sırat köprüsünde yol arkadaşıdır. Kadın sığınılan limandır. Kadın, Peygamber’i doğurandır.

Kadın Asiye’dir, Meryem’dir, Amine’dir, Hatice’dir, Aişe’dir, Fatıma’dır. Ve kadın, babayı da yanına aldırarak şu duaya muhatap olandır: "Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, anamı, babamı ve inananları bağışla. Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara (anama-babama) acı, merhamet et."

SORALIM ÖĞRENELİM

Kolonya kullanıyorum. Bununla namaz kılabilir miyim?

Burhan YILMAZ

YOZGAT

İçerisinde alkol bulunan kolonya, losyon ve benzeri şeyleri kullanmakta bir sakınca yoktur. Namaz kılmadan önce bu ürünlerin sürüldüğü yerlerin yıkanması gerekmez.

Bölgemde fakir çocuklar var. Onları sünnet ettireceğim. Bunu zekáttan sayabilir miyim? Kadir YAĞCI

ANKARA

Velisi fakir olan çocukların sünnet masrafları zekáttan düşülebilir. Zira sünnet bir zarurettir. İhtiyaçtır. Bunu düşünmeniz de güzel bir şeydir. Tebrik ederim.

Cenaze namazı abdestsiz kılınabilir mi?

Kamil ÜNVER

KONYA

Cenaze namazı, adı üzerinde tekbirle başlanıp selamla bitirilen (rükusuz ve secdesiz) bir özel namazdır. Tabii ki abdestsiz kılınamaz. Cenaze namazında ölüye duanın yapılması, abdestsiz kılınacağına delil olmaz. Vitir namazında da Kuran’dan olmayan benzeri dualar vardır.
Yazarın Tüm Yazıları