Paylaş
Sağlık hiçbir şeyle satın alınamayacak kadar pahalı bir lütuftur. Birimize, size dünyanın bütün altınlarını verelim ama karşılığında iki gözünüzü alalım deseler kabul eder miyiz? Sanmıyorum. Görmedikten sonra ne yapalım ki deriz. Onun için yüce Rabbimiz:
- Allah’ın nimetlerini sayarsınız bitiremezsiniz, buyurur.
Özürlülük ise bir imtihan ve nimettir. Bir bela ve ceza değildir. Belki yüce Allah özürlülerle sağlıklı olanları imtihan ediyor. Onlara karşı görevlerimizi yerine getirip getirmediğimizi, sorumluluklarımızı test ediyor. Özürlülere ise, zor gelen bir hayatın sonrasında sıkıntılı geçirdiği her güne karşılık bir cennet hayatı lütuf ediyor. Belki özürlüler ahiret hayatına artı bir önde gireceklerdir. Kendileriyle aynı ibadeti yapan bir bedensel sağlıklıya karşılık artı birle huzura çıkacaklardır bekli de.
Engelliler bizden acıma değil, anlayış bekliyorlar. Onlara imkan tanımamızı istiyorlar. İşyerleri yeterince engelli kadrosu istihdam ediyorlar mı? Hakkını veriyorlar mı? Bütün bunları yeniden tartışalım.
Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde öncü Müslümanlar arasında engelli sahabeler vardı. Engellilik onların zirvedeki yerlerini almalarına engel olmamıştır. Onların birkaçından bahsedelim. Sanırım özürlü ve engelli dostlarımıza hayata daha sıkıca tutunmaları için bir ışık olur bu insanlar.
Bunların en meşhuru görme engelli olan Abdullah bin Ümmi Mektum (r.a.)’ dur. Bizzat hakkında ayetler inmiştir. (Abese 80 /1-12) Hz. Peygamber onu müezzin olarak tayin etmiş, bir seferliğine de vali olarak bırakmıştır. On üç defa Peygamberimizin (s.a.v.) yerine imamlığa vekillik yapmıştır.
Muaz bin Cebel (r.a) ayağından sakattı. Peygamberimiz (s.a.v.) onu Yemen’e vali tayin etmiştir.
Abdullah bin Mesud (r.a.) nahif vücudu ve ince bacaklarıyla isminden çokça söz ettirmiştir. Muhteşem bir Kuran ve ilim deryasıydı.
Amr bin Cemuh (r.a) ayaklarından sakattı. Uhud’da ilk şehit olanlardan olacaktır. Şahadeti Efendimizi (s.a.v.) hayli sarsmıştır.
Cennetle müjdelenen on kişiden biri olan Abdurrahman bin Avf (r.a.) Uhud’ da aldığı yaradan dolayı sakat kalmıştı.
Amr bin Tufeyl (r.a.), Bera bin Malik (r.a.) hastalıklı bir bedenle hayatını sürdürmüştür.
İmran bin Hüseyin (r.a.) yıllarca yataktan kalkamamıştır.
Muaylub (r.a.)’ın cüzamlı olduğu söylenir.
Muaz bin Amr (r.a.) kolunu kaybetmişti. Cennetle müjdelenen Talha (r.a.) parmaklarını kaybetmişti. Nesibe Hatun Yemame’de kolunu yitirecektir.
Abban bin Abdulmuttalib (r.a.), Abdullah bin Abban(r.a.) Abdullah bin Cahş(r.a.), Ümeyye bin el Eskar(r.a.), Abdullah bin el Erkam(r.a.), Umeyrbin Adiyy (r.a.), Ebu Abdurrahman el Yerbu (r.a.), İbn ebi Evfa (r.a.), Hz. Ebu Bekir’in babası ebu Kuhafe (r.a.), Harize bin Numan(r.a.), Sad bin ebi Vakkas (r.a.) ve daha nice görme özürlü sahabe.
İslam tarihinde Zemahşeri (ismi, Kasım bin Ömer, künyesi Ebu«l-Kasım, lakabı Allame Carullah«dır. Türk kökenli büyük tefsir alimi. Ayağının sakatlığını anlatırken; küçükken bir serçenin ayağını kırdım. Annem bana beddua etti. Bundan dolayı ayağımı kaybettim diye hikaye edecektir) imam Busiri (kaside-i Bürde’nin yazarı) engelli ve hasta vücutlara örnektir. Bilemeyiz bekli de engellilik onları zirveleştirmiştir.
Aslında İslam tarihi dışında sanat, edebiyat ve bilim tarihinde de engeline rağmen engel tanımayan örnekler vardır.
İşitme engellilerin arasında; Beethoven, Thoman, Edison, Granville Redmend,
Konuşma engelliler arasında; W.Churchill, Faraday,
Çocukluğunda öğrenme güçlüğü çekenler arasında; Einstein, Edison, Leanordo da Vinci, Rock Felk ve daha nice isim sayılabilir.
Ama herhalde hepimizin Neron ve Deli Petro gibi gerçek hastalardan, ruhsal özürlülerden Allah’a (c.c.) sığınmamız gerekir.
SORALIM ÖĞRENELİM
Haram parayla hayır yapılabilir mi?
Kadir YAĞCI /Ankara
Haram yoldan edinilmiş para bir kişiye aitse sahibine iade edilmelidir. Sahibi ölmüşse, mirasçılarına verilmelidir. Onlar da yoksa, o kişi adına fakirlere dağıtılmalıdır. Haram para başka yolla edinilmiş de sahibi yoksa bu para genele ait yerlere -hastane, okul gibi- harcanabilir. Ancak bu işlemlerden sevap beklenilmemelidir.
Peygamberimizi (s.a.v.) anlatan bir ayet varmış. Bu olayı anlatabilir misiniz?
Muhtemelen şu hadiseyi kastediyorsunuz. Peygamberimizin (s.a.v.) arkadaşlarından İbn Mesud (r.a.)’a "Bana Kuran oku" buyuruyor. İbn Mesud(r.a.) da Nisa Suresi’ni okumaya başlıyor. Nihayet, her ümmete bir şahid getirdiğimiz ve ey Muhammed, seni de bunlara şahid getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak (Nisa 41) ayetine gelince Peygamberimiz (s.a.v) "yeter" buyururlar. İbn Mesud (r.a.) diyor ki: Baktım peygamberimiz ağlıyordu.
Doğumdan sonraki lohusalık hali ne kadardır?
Yeter AKAY /Sivas
Lohusalık süresi 40 gündür. Bu sürede eğer akıntı devam ederse namaz kılınmaz ama daha önce de temizlenilebilir.
Haftanın hangi günleri oruç tutmak daha sevaptır?
Fatih AYDIN/Muğla
Her hafta pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak sünnettir.
Mutlaka Kuran’da bulunan bir ismi çocuklarımıza vermek zorunda mıyız?
Kuran-ı Kerim’deki bir ismi çocuklarımıza vermek zorunda değiliz, böyle bir emir yoktur. Ancak buna bir engel de yoktur. Peygamberimiz ve diğer peygamberlerin isimlerini ve güzel anlamlı isimleri çocuklarımıza vermeliyiz. Bu konuda başka milletlere ait isimleri çocuklarımıza birer özenti olarak vermemiz doğru değildir.
Bir kadın yanında mahremi (baba, amca, erkek, kardeş, gibi yakını) yoksa hacca gidebilir mi?
Hacca giden bir kadının yanında mahreminin olmasının gerektiğini bazı alimler söylemişlerdir. Doğru olan budur. Ancak kadın yanına mahrem bulamazsa, güvenilir arkadaş grubuyla hacca gidebilir. Bazı alimler her tür güvenlik varsa tek başına gidebilir derler. Bu durumda hac kabul olur.
Paylaş