Paylaş
Basın Bülteni’nin peşrev bölümü, aynen şöyle kaleme alınmıştı: “Dünyada nesilleri tükenirken bizdeki doğumlar peşpeşe geliyor; Lemurlar İzmir’i çok sevdi...” Yazının başlığını ve bültenin lisanını, sakın yeni bir “etnik” tartışma başlatılıyor filan sanmayın! Ayrıntılar, hemen takip eden satırlarda veriliyordu: “İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda yaşayan halkalı lemur ailesindeki birey sayısı, 6’dan 13’e çıktı. Bir hafta önce dünyaya gelen yavru lemur parkın gözdesi olurken, gebe olan başka bir lemurun da yakın zamanda doğum yapması bekleniyor...”
Bu müjdeli haberin devamını merak edenler, birkaç paragraf daha okumak zorundaydı: “İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nın, dünyada soyları tükenmekte olan hayvanlar listesinde yer alan sakinleri halkalı lemurlar, parkın doğal ortamına hızla adapte olarak üremeye başladı. 2008 yılında İsrail’in Ramat Gan Hayvanat Bahçesi’nden getirilen 2’si erkek 6 lemurun arasına, geçtiğimiz yıllarda İzmir’de dünyaya gelen 6 yavru daha eklendi. Ve bir hafta önce, parktaki 7’inci lemur yavrusu dünyaya geldi. Melis isimli anne lemurun dünyaya getirdiği yeni yavru, parkın gözdesi oldu. Sağlığı ve gelişimi yakından takip edilen sevimli yavru, minik patileriyle karnına yapıştığı annesini bir an bile bırakmıyor”. Sebep-sonuç ilişkisinin açıklandığı uzman görüşü ise en sona saklanmıştı: “Doğal Yaşam Parkı bünyesinde yer alan Tropik Merkez’in, lemurların yaşadıkları coğrafyanın iklim ve doğa koşullarına sahip olduğunu belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi uzmanları, ‘Halkalı lemurlar, dünyada soyları tükenmekte olan hayvanlar listesinde yer alıyor. Ancak koşulları ideal olduğu için parkımızda 6 halkalı lemur yavrusu dünyaya geldi. Bir hafta önce doğan yeni yavru, bize tatlı telâş yaşattı. Bir annemiz daha var, yakın zamanda onun da doğum yapmasını bekliyoruz’ diye konuştu”.
Haberi okuyan hemşehrilerilerim, hem gururlanmış hem de hayıflanmış olabilirler. Eminim; “Lemurlar için ideal koşulların sağlanması güzel de, bari biz de şu ideal koşullardan azcık sebeplensek” diye iç geçirenler bile çıkmıştır. Daha önce de yazmıştım, “Bu coğrafyanın hayvanlarıyla kent yaşamı ve kentlilik bilinci arasında öteden beri yakın bir bağ mevcuttur” diye. Daha geçen sene, Erzurum’da, yerleşim birimlerine kadar inen ayılar yüzünden evlerinin bahçelerine çıkmaya korkan vatandaşlar, “Devlet ayılarına sahip çıksın” dememiş miydi? “Dünyadaki tüm eşek türlerinin, Eşek Adası’nda toplanması girişimi”, “Dünya eşekleri bu adada buluşacak” -tel örgülerle hapsedilmiş mevcut eşekler ise özgürlük istiyor- diye duyurulmamış mıydı? Ve unutulmaz bir manşetle, Dalokay’ın önerdiği, “belediyenin çiftlikler kurup inek yetiştirmesi ve her kapıya 1 şişe süt projesi” için fizibilitenin ilk olumlu sonuçlarını gazeteler, “Ankara ineklerin yaşaması için çok uygun bir kenttir” diye duyurmamışlar mıydı?
“Siyasî başkentimiz ve hükümet merkezi”nin hayvan yaşamına uygunluğu açıklamasının üzerinden seneler geçti. Bilimsel verilerin ışığında, Ankara Belediyesi, inekleri, yıllar içinde seçmen kütüğüne kaydedebildi mi veya söz konusu uygunluk, Ankara’nın yerel siyasetini ne kadar etkiledi, sonuca tesiri ne oranda oldu; tabii bilemiyoruz. Ama iddia ediyorum ki, İzmir’de muhalif homurdanmalar bu kadar artmışken, “ideal koşullarda yaşatılmasının memnuniyetini, üreme performansıyla da ispat eden (sadık) lemurların oy hakkına sahip olması”nı destekleyen bir kampanya, yerel seçimlerde ibreyi CHP’nin lehine çevirebilir; sonra “söylemedi” demeyin.
Paylaş