Paylaş
KONSER, “Al sâzını sen sevdiceğim şen hevesinle” diyerek, Bimen Şen tadında başladıysa da, Cevdet Çağla’nın, Hikmet Münir Ebcioğlu’nun güftesine gizlenmiş yakıcı sorusu, bizi kendimize getirdi:
“Kaçıncı fasl-ı bahar bu solar gider emelim? / Tadılmadan nice yıllar geçer, budur hâlim / Çiçeklerin bana dal dal uzansa değmez elim / Ben işte böyle bir aşkın esiriyim güzelim...”
İsmet Bozdağ şiirinde, “Sen şarkı söylediğin zaman...” diye, bir tasvirden diğerine uzanıyordu. Ve Münir Nureddin Bey’in Sultanîyegâh’ı, “Osmanlı’nın süzülmüş soylu kültürüyle, Cumhuriyet’in devrimci coşkusu”nu sentezlemişti:
“Sen şarkı söylediğin zaman / Mevsimler değişir gibi kımıldardı içim / Dudaklarında doğardı şafaklar ve güneşler / Geçerdi gözlerimden öyle kızlar ki / Fecirden kadehlere nağme içmişler...
Sen şarkı söylediğin zaman / Ne kadar gençti dünya ve ne güzeldi / Bahar sabahlarının rahatlığı içimizde / Bir ses ki hayat olmuştu bizde...
Sen şarkı söylediğin zaman / Bahar içinde âlem bahtiyardı can / Bir hilkat sabahı ki her şey beyazdı / Bir vazgeçiş senden gayrı her şeyden / Öyle bir an ki hayata doyulmazdı
Sen şarkı söylediğin zaman...”
Sonra, nefesleri kesen bir başkası... Faruk Nafiz’in teslimkâr dizelerine Üstâd’ın kendi zarafetini eklediği şaheser:
“Saçının telleri göğsünde perişan yaraşır / Öyle sümbüllere bir böyle gülistan yaraşır / Tâc olur ay’la güneş alnına her ân yaraşır / Gönlümün tahtına bir sen gibi sultan yaraşır...”
Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, “Klâsik Türk Müziği Korosu”nun, TRT İzmir Radyosu klâsik kemençe sanatçısı Şef Gülten Yeğin yönetimindeki konserinden bu notlar... Hayli demdir bir arada dinleyemediğimiz nadide eserleri, “bir avuç gönüllüyle bir avuç meraklıya sunmak” gayretini alkışladık... Ferahfezâ ile soluklanıp, Kürdîlihicazkâr ile vardık karara... Konserin konuğu yine İzmir Radyosu ses sanatçısı Gülderen Marmara Terün’dü; “Günaydınım, narçiçeğim, sevdiğim...” dedi, Anarkali için... Ve İsmail Olgay’ın, “sahneden rüya gibi geçen gazel”i; “Bir yaz gecesi sen Çamlıca mehtâbına geldin / Billahi o akşam sen iki mehtâba bedeldin / Ay’dan da, güneş’ten de, semâ’dan da güzeldin...”
Yani, İzmir’de güzel şeyler de oluyor... Sivil toplum inisiyatifi, yerel etkinlikleri destekledikçe, kentli daha bir yaklaşıyor birbirine. Öteden beri, amatör toplulukların samimi heyecanıdır Türk musikisini ayakta tutan. Ticari kaygılardan uzak, “piyasa”ya mecbur olmayan, kendi zevki ve ruhu için sanat yapan insanların, kadîm kültürü geleceğe taşıma öngörüsüdür. Konser salonlarındaki bu seçilmiş müziği, şehrin hiçbir köşesinde, yaşamla iç içe dinleyemezsiniz. Bir rakı-balık sofrasında “meze” yaparlar çünkü bu müziği; tadınız kaçar... Başı bir yerde, sonu bir yerdedir yapılan işin. “Eller havaya”dan önceki, doldurma zamanların, geçiştirilen özensizliğidir Türk müziği diye önünüze konulan. Eğlence-dinlence müziği bile, sadece para ile alınır-satılır sıradan bir maldır buralarda...
Güzel olan, çöl ortasında bir “vaha” esintisi almamızdı. Onun için bir konserden fazlasıydı. Onun için “Sultanîyegâh bir akşam”dı; yani koro, “Sultana özgü” saatler geçirtti dinleyicisine. Gönlü değen herkese teşekkür ediyoruz...
Paylaş