Paylaş
LENİNGRAD Fizyoloji Enstitüsü’ndeki İvan Petroviç Pavlov Laboratuvarı’nın kapısı açıldı.
Beyaz önlüklü iki adam içeri doğru süzüldüler.
Biri diğerine döndü:
“Şu en önde duran kafesteki fareyle çalışıyorum” dedi.
“Onu öyle şartlandırdım ki, elimde bir peynir parçasıyla odaya giriyorum. Beni görür görmez peynire odaklanıyor, kafesteki tahteravallinin üzerine çıkıyor, teravallinin dengesi bozulunca devre tamamlanıyor ve fare kafesin üstündeki kırmızı ışığı yakmış oluyor. Ben de ışığın yanındaki kapağı açıp ona elimdeki peyniri veriyorum.”
Profesör, söylediklerini bilinen akışa uygun olarak tamamladı.
Sonra asistanıyla birlikte odadan çıktılar.
***
“Her kafadan bir ses çıksın” fırsatının doruklarıdır seçim...
Hal böyle olunca, sandıktan “Aynı kanaatte olan kaç kişi var?” sorusunun yanıtı çıkar zannedersiniz.
Oysa seçimler, eşzamanlı olarak “Herkes aynı kanaatte ise hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir” lafını gündemden düşürür.
Sandıklar açıldığında, önce, “Hiç kimse akıl almak istemez, herkesin istediği sadece teyid edilmektir” diyen John Steinbeck’e hak veresiniz gelir.
Ne var ki, eninde sonunda, Oscar Wilde’ın, “İki kişi sürekli olarak aynı kanaatte ise içlerinden biri lüzumsuzdur” lafı galip gelir.
İşte tam bu noktada Pavlov’un ne kadar büyük bir bilim insanı olduğunu anlarsınız.
***
İki adam odadan çıkar çıkmaz biraz önceki deneyin kahramanı olan fare diğer kafeslerdeki arkadaşlarına seslendi:
“Gördünüz mü?” dedi. “Yine aynı şey oldu, onu öyle şartlandırdım ki, elinde bir peynir parçasıyla odaya giriyor. Beni görür görmez gözünü kırmızı lambaya dikiyor. Hemen tahteravallinin üzerine çıkıyorum, tahteravallinin dengesi bozulunca devre tamamlanıyor ve kafesin üstündeki kırmızı ışık yanıyor. Ben ışığı yakınca her seferinde kapağı açıp elindeki peyniri bana veriyor.”
Paylaş